Ahmet AKGÖNÜLLÜ


YES BE ANNEM

YES BE ANNEM


YES BE ANNEM

Bu başlığı unutmayın. Dikkatle okuyun. Şimdi sizleri 20 Temmuz 1974’e götüreceğim.

Sıcak bir temmuz ayı, günün bütün yorgunluğu üstümüze çökmüş, akşam karanlığı çöktü çökecek halde pamuk sulamadan bitkin atımızı arabamıza hazırlamış ve eve dönüyoruz. Pamuk tarlamız Develi yolu üzerinde olması sebebiyle taşıtların çok geçtiği bir yerde. Baktım ki arabaların farları maviye boyanmış halde gelip geçiyorlar. Abime sordum, anlam verememişti. İçimden ne güzelmiş diye geçirdim. Şimdiki gençlere sorsak adeta yeni moda zanneder. O zamanlar televizyon yok, telefon, hele ki cep telefonunun adını bile hayal edemezdik. Eve gelmemiz uzun sürmedi. Ancak köye girdiğimizde bir tuhaflık vardı. Sokak lambaları yanmıyordu. Bahçeye girdiğimizde babam bahçede ve telaşlıydı. Babam o telaşla, “lambaları yakmıyoruz, karartma var” dedi. Karartma lafını ilk defa duymuştum. Türk Ordusu Kıbrıs'a çıkarma yapmıştı. Yunan jetleri bilhassa Ege de şehirleri bombalama tehlikesi varmış. Evlerde ışıklar yansa bile ışık dışarı süzmeyecek halde kapatılmalıymış.  Babam bizden sonra hemen radyo başına geçmişti. Başbakan Ecevit "Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs çıkarması başarıyla devam ediyor" açıklaması yapıyordu. Bu haber tekrar tekrar veriliyordu. Bizim nesil ilk defa savaş görme heyecanını yaşıyor ve sevinçle dinliyordu. 

Köyümüzde bir Almancı televizyon getirmiş ve kahvesine kurmuştu. Haber almak için herkes o kahveye gider siyah-beyaz ve hatta görüntü var-yok pürdikkat seyrediyordu. Daha çok televizyon bizi seyrediyordu. Hem savaş, hem de ilk defa televizyon görmek için koşuyordu. 

         Nihayet Kıbrıs Barış Harekâtı başarıyla sonuçlanmıştı. 1963 ve 1969 yıllarında yaşanan kanlı olaylara, Yunan’ın Kıbrıs adasını ilhak etme planı suya düşmüş soydaşlarımızın acıları azalmış ve sınırlar çizilmişti. BM Barış Gücü adaya gelip yerleşmişti, ancak Türkler haklarını korumuştu. 

Sıra Barış görüşmelerine geldiğinde; savaşla alınan hakların masa başında teslim etmemizi istiyorlardı. Görüşmelerden sonuç çıkması imkânsızdı. Dokuz yıl sonra Merhum Mücahit Rauf DENKTAŞ, Türk milletinin de desteğiyle 15 Kasım 1983’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti. Soydaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlandığı gibi Kıbrıs’ın tarihi hakkıyla toprak da alınmıştı.  Ve sınırlar çizildi, 

                Barış görüşmeleri kesintilerle devam ediyor ancak; kalıcı bir çözümde anlaşma sağlanamıyordu.  Günümüze kadar da kalıcı bir çözümün olmadığını biliyoruz. Her Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bu sorunla çabalarını görüyoruz ve canla alınan toprakların masa başında kaybedilmesine razı gelemezdik öyle de devam etti. Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan müzakerelerde de Türk Milleti ve Kıbrıs için kalıcı çözüm olmamıştı. 

              Nihayet AKP hükumeti başa gelmiş, aynı Kıbrıs sorunu devam ediyordu. 2004 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri

Kofi ANNAN bir plan hazırlamıştı. Kıbrıs ta iki toplum da referandum yapılacak sonuçta Evet çıkarsa Kıbrıs bütün halde olacaktı. İyi de kanla canla alınan topraklardan Türk tarafı çekilecek, böylece KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ bayrağı indirilecekti.  Bunun anlamı savaşla alınan topraklar ve kurulan KKTC sona erecekti. Merhum DENKTAŞ bu sinsi planı bildiği için canı pahasına mücadele ediyor KKTC bayrağının inmemesi için konuşuyordu.  Ancak AKP hükumeti ve Başbakan Denktaş’ın konuşmalarına çok kızıyor, ANNAN planının uygulanması için KKTC de referandumda Türk tarafının EVET demesi için çabalıyordu. Denktaş, bu planın KKTC’nin lağvedilmesi ve bayrağın indirilmesi ile Kıbrıs’ta ki toprakların kaybedilmesi demek olduğunda ısrar ediyordu. Yani DENKTAŞ planın uygulanmasına engeldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok kızmıştı. MERHUM DENKTAS için "Git ülkende konuş." Diyerek adeta Denktaş’ı saf dışı ediyordu. AKP hükumeti ANNAN planının uygulanmasını istiyor ve KKTC’de yapılacak referandumda EVET çıkması için çalışıyor, Denktaş’ı çözüme engel olmakla suçluyordu.  Nihayet referandum yaklaşmış AKP hükumeti Şaban Dişli’yi KKTC’ye göndermiş ve evet oyu çıkması için halka para dâhil her türlü vaatlerle evet oyu kullanmaları için çalışıyordu. 

Gerçekten de öyle oldu. 24 Nisan 2004 yılında yapılan referandumda Türk tarafı % 65 EVET oyu vermesine rağmen RUM tarafı HAYIR demişti.  Böylece ANNAN planı uygulanmadı ve KKTC bayrağı inmemişti. Yani kanla alınan topraklar kaybedilmemişti.  1571’de Türk toprağı olan Kıbrıs’ta Türk varlığı korunmuş oldu.  Yazının daha fazla uzamaması için detaylara girmeyeyim. 

           İşte 20. Temmuz 2024 günü Başkan Recep Tayyip Erdoğan KUZEY KIBRIS TURK CUMHURIYETİ’ne giderek. KIBRIS BARIŞ HAREKÂTININ 50. YILI kutlamalarına katılacak. Tabi Sayın Bahçeli’de orada olacak. Muhalefet de ayrı gidecek. 24 Nisan 2004 referandumu ve 20 Temmuz 2024 törenleri. Gözümün önünden geçiyor. 

         Burada Kıbrıs için canlarını veren, mücadele eden başta DR. FAZIL KÜÇÜK,  MÜCAHIT RAUF DENKTAŞ, CENGİZ TOPEL  (şehit pilot) ve adını anamadığım bütün kahraman ve şehitlerimize rahmet ve minnet borçluyuz. 

Mütevellimiz de de bu savaşa katılan kahramanlarımızı anmadan olmaz. Merhum Efrayim MEHMETÇİK, Hüseyin YÜYEN ve Hüseyin ÖZTÜRK kahraman gazilerimizi minnet ve saygıyla hatırlayalım. Hayatta olanlara sağlıklı ömür hayatta olmayan Efrayim MEHMETÇİK’i rahmetle anıyoruz. 

Şimdi başa dönelim. "YES BE ANNEM" diyenlerin planı uygulansaydı KUZEY KIBRIS TURK CUMHURIYETI kalır mıydı?

BİR DEFA YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ.

                     NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.