Muammer Kökcüoğlu


Uğruna can verilen "TEPEGÖL"

İlçemizin Aydınlar mahallesinin 1040 rakımlı dağın tepesinde yer alan ve eşsiz güzelliği ile dikkat çeken 120 bin metrekare büyüklüğündeki TEPEGÖL’ü keşke turizme açılabilsek. Yabani inekleri, yılkı atları ve eşsiz doğası ile bölge sadece Manisa’nın değil Türkiye'nin de önemli cazibe merkezlerinden biri olabilir.


İlçemizin Aydınlar mahallesinin 1040 rakımlı dağın tepesinde yer alan ve eşsiz güzelliği ile dikkat çeken 120 bin metrekare büyüklüğündeki TEPEGÖL’ü keşke turizme açılabilsek. Yabani inekleri, yılkı atları ve eşsiz doğası ile bölge sadece Manisa’nın değil Türkiye'nin de önemli cazibe merkezlerinden biri olabilir.

Aydınlar Mahallesine 11 kilometre mesafede bulunan doğa harikası TEPEGÖL’ün çevresinde Türkiye’de eşi benzeri olmayan yabani inekler ile yılkı atları yaşıyor. Lezzetli sazan balıklarının da bulunduğu gölün çevresinde çok sayıda kuş türü de yer alıyor. Ayrıca doğasever trakking grupları da göl civarında doğa yürüyüşleri düzenliyor.

İlçe merkezine 40 kilometre mesafede yer alan TEPEGÖL'ü geçen yıllarda ziyaret ederek incelemelerde bulunan Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, burada yaptığı beyin jimnastiği ile gölün turizme açılması için çalışma başlatacaklarını, bu anlamda ilgili kurumlarla temasa geçtiklerini dile getirmiş, planladıkları projenin hayata geçmesi halinde bölgenin cazibe merkezine dönüşebileceğini belirtmişti. Şu an girişim oldu mu, oldu ise hangi aşamada bilmiyorum.

Sevgili okurlarım, ben sizlerle TEPEGÖL’ün başka bir hikâyesini paylaşacağım.

Hikâye şöyle;

1974 yılında Mehmet Yalçın namı diyar 'Balıkçı Mehmet' daha önceki yıllarda civarında keçi otlatırken keşfettiği o koca vadinin havzasında su tutarak devasa bir göle çevireceğini düşünüp hayal eder.

O yıllarda Mehmet Yalçın ikamet ettiği Aydınlar köyünden Adiloba köyüne göç eder. Ama aklı hep keşfettiği o bölgede olur ve niyetine girerek ailesiyle birlikte çiftçilikten kazandığı geliriyle yolu izi olmayan o 1040 rakımlı dağların başındaki kış aylarında biriken yağmur sularıyla oluşan göleti büyütmeye karar verir Mehmet Yalçın.

Mehmet amca ilk olarak o alana traktörle malzeme taşınabilen bir yol yapmakla koyulur işe. Aydınlar köyünden itibaren göl alanına kadar 11 kilometrelik hayvanların bile yürümekte güçlük çektiği patika yollarda aylarca çalıştırdığı işçiler ile birlikte taşları kırıp, toprağı kürüyerek tamamen beden gücüyle yol yapımını başarır. Kendisinde olmadığı için yakın bir arkadaşının traktörüyle parasını ödeyip satın aldığı kum, çakıl, demir, çimentoları taşıtarak arazideki iki tepenin arasına bir bent inşa ederek baraj oluşturur.

O yıllar yağan kar ve yağmur sularının toplanmasıyla Gölmarmara’dan satın alıp getirdiği damızlık sazan balıkları göle bırakarak yıllardır hayaliyle yaşadığı amacına ulaşır Mehmet amca.

İlk yıllar olduğu için oksijeni yüksek olan gölde bol bereketli balık olur ve Mehmet amca civardaki köylerden gelen müşterilerine balık satışı yapar ve güzelde paralar kazanır. Lakin zaman içerisinde bu ilerlemeyi hazmedemeyen göl civarında hayvan otlatan çobanlar hem gölden kaçak balık tutarlar hem de dinamitle bendi patlatıp suyun yatağından kaçmasını ve balıkların su ile birlikte gitmesine sebep olurlar.

1978-79 yılları yaz aylarında yaşanan bu olayın ardından göl kurur, balıklarda telef olur. Bu işten pes etmeyen Mehmet amca bendin tamiratını yapıp işine davam eder. Ancak, kaderin cilvesi işin daha da kötüsüyle yüzleşir. 1981 yılında göl civarında Mehmet amcanın ifadesiyle iki şık var; faili meçhul veya iki ailenin husumetinden dolayı cinayet işlenir ve cinayetten kendisi sorumlu tutulur. O günlerde 12 Eylül darbesinin etkisiyle kimseye derdini anlatamaz, görgü tanığı bile olmadığı halde evinden alınarak tutuklanıp ceza evine girer. 8 yıl hapis yattıktan sonra Cezaevinden çıkar. Sonra kader benimle Mehmet amcanın yolunu kesiştirir. 1990'lı yıllarda Mehmet amca ile birlikte gölü tekrar canlandırmaya karar verdik ama bu kez planlı ve projeli olacak.

Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ile birçok yazışmalarımız oldu. Önce şirket kurup proje kapsamında bendi yükseltip gölün debisini yükseltecek, içerisinde kayık ve Sandallar gezebilecek şekle getirecek, etrafı ağaçlandırılacak ve sondaj kuyusu açılarak su takviyesi yapılacaktı. Bakanlık şirkete izin vermedi kooperatif kurabileceğimize, bununda civardaki köylerden ortak üye alarak ve o köylerin olurunu alarak kurabileceğimiz istendi.

Olmadı, başaramadık.

Mehmet amcanın aklı gözü hep oradaydı, çünkü oralarda çok emeği ve yatırımı vardı. Maddi manevi yatırımları vardı; o dağlarda ve dere yataklarında 300 adet dut, onarca de yaban armudu olan ahlat ağacına armut aşılamıştı, onların etrafını yeni yetişirken dikenli ağaçlarla çevirir, imkan dahilinde sulardı. Gözü gibi korur ve severdi. Şu an hala daha o ağaçların birçoğu mevcut oralara yolu düşen insanlar ve oralarda yaşayan kurt ve kuşlar yiyerek sebeplenir. O dağlarda sayısını bilmediğim bir çok çeşmesi var Mehmet amcanın, oralarda hayat süren canlıların yaralanması için kurmuş o çeşmeleri.

Mehmet amca o dağların adeta “TARZAN"ı idi.

Ve 15 Ağustos 2005 tarihinde Mehmet amca yine bir arkadaşını yanına alarak emektar kayıklı motoruyla göle gider, iç dünyasındaki hayallerini, özlemlerini giderir oradaki anılarını yaşar. Bin bir emekle yetiştirdiği ağaçlarını son kez görüp, bütün gün yapa bildiği kadarıyla çeşmelerinin tamiratını yapar ve akşam saatlerinde evine gelmek üzere yola çıkar. Döner dönmesine Mehmet amcanın gidişi son gidiş olur ve akşam karanlığında Adiloba’ya gelirken köyün çıkışındaki keskin virajdan geçerken karşı yönden gelen bir aracın farları gözünü alıp direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi sonucu sepetli motoruyla birlikte tahliye kanalına düşerek feci şekilde can verir. Ve o sıra dağların Tarzan’ı, koca yürekli efsane adam “TEPEGÖL” uğruna can verir…

Buradan Merhum Mehmet Amcaya rahmetle yâd ediyorum. Kabri pür Nur, mekânı cennet olsun.