Oruç ve Ramazan


SÜNNET, MÜSTEHAP, MÜBAH

SÜNNET, MÜSTEHAP, MÜBAH


Sünnet, Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) farz ve vacib olmayarak nâdiren terk ile beraber devamlı işledikleri amellerdir. Bunlara sünnet-i müekkede denir. Sünnetin bir de ğayr-i müekkede kısmı vardır ki ona müstehap ve mendup isimleri de verilir.
İlm-i usûl âlimlerine göre sünnet iki kısım olup biri sünnet-i hüdâ’dır.
Sünnet-i hüdâyı terk eden kimse, kötülenmeye müstehak olur: Ezan, kâmet, cemâatle namaz gibi.
Diğer kısmı sünnet-i zevâiddir. Bunu terk eden kimse kötülenmeye müstehak olmaz: Namaz rukünlerini uzatmak ve Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) yeme, içme, giyinme, oturma ve kalkması gibi olan sünnetleridir. Nitekim âyet-i kerîmede de (meâlen):
“Muhakkak ki size Resûlullah’da (yalnız sözlerinde değil bütün fiil ve hâllerinde) pek güzel bir örnek vardır.” buyurulmuştur. (Ahzâb Sûresi, âyet 21)
Sünnetin hükmü: İşlenmesinde farz ve vâcipten az sevap verilmesi ve müekked sünnetleri bilerek terk eden kimsenin ayıplanmasıdır.
Müstehab ki ona mendûb da denir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bazen işleyip bazen de terk ettikleri, selef-i sâlihînin sevip işledikleri ve teşvik ettikleri amellerdir: Bazı nâfile namazlar ve oruçlar gibi.
Müstehabın hükmü, yapılması hâlinde sevap kazanılması ve terk edilmesi hâlinde ise günaha girilmemesidir.
Mübâh: Mükellefin işlemek ile işlememek arasında muhayyer bulunduğu şeydir. Bunun hükmü; işlenildiğinde sevab, terk edildiğinde günah olmamasıdır. Mesela haram olmayan şeylerden yemek ve içmek mübahtır.
BEYİT:
Ey hâce tutuldu nefesin kabre de girdin
Bu âleme sığmam der idin şimdi ne dersin
                           Sâmi (Vakanüvis Mustafa Bey)