Şekerler (karbonhidratlar) bir alışkanlık olarak ihtiyaçtan fazla alındığında vücuda zararlı olmakta, ?azı karar çoğu zarar? sözü burada da gerçekleşmektedir.
Karbonhidratlar vücutta en çok bulunan üç besin maddesi(karbonhidrat, yağ, protein) içinde, açlık anında ilk tüketilen besin maddesidir. Karbonhidratlar birinci dereceden enerji verici besin maddeleridir.
Vücudun şekere ihtiyacı var mıdır?
Sağlıklı bir insanda normal şartlarda, beyin, sinir sistemi ve alyuvarlar enerji ihtiyaçlarını karbonhidratlardan karşılamaktadır. Karbonhidratlar büyük oranda bitkisel kaynaklı besinlerden alınmaktadır. Bu karbonhidratlar vücudumuzda yapıtaşı olan glukoza dönüşür ve kan şekerinin esas kaynağını oluştururlar. Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü günlük enerjimizin %55-60´ının karbonhidratlardan karşılanması gerektiğini vurgulamaktadır
Tamamen şekersiz içecek tüketilmesi veya tatlı yenmediğinde, vücudun şeker ihtiyacı nasıl sağlanacak, bir eksiklik görülmeyecek mi?
Dengeli bir beslenmede vücudumuzun temel enerji kaynağı olan glukoz ihtiyacı, doğal besinlerden sağlanmaktadır. Dolayısıyla çayın içerisine atılan ve tatlıların yapımında kullanılan rafine haliyle sofra şekerinin muhakkak alınması gerekmez.
Ancak, 1900´lü yılların başından itibaren şekerli besinler ve tatlılar, vazgeçilmesi çok zor bir beslenme alışkanlığımız, güzel bir damak tadımız olmuştur. Maalesef, sağlık problemleri olan birçok insan bile, artık şekeri hayatımdan çıkaracağım diyemiyor.
Tatlı yenilmemesini gerektiren şeker hastalığı gibi bir durum söz konusu değilse, tatlı yenilebilir. Ancak sıklığına ve miktarına dikkat etmek, sütlaç, muhallebi, puding, komposto, hoşaf, kabak tatlısı gibi hafif tatlılar tercih edilmelidir.
Kilo verme ya da diyette özellikle ne yapılmak istenilir?
Günlük ihtiyaç duyulan enerji, yaşa, cinsiyete, yapılan işe, fizyolojik ve genetik özelliklere göre değişmektedir. Kısaca, insan ihtiyacı kadar enerji almalıdır ya da besinlerle aldığı enerjiyi kullanabilmelidir.
Kilo verme sürecinde harcanan enerjiden daha düşük enerji almak için, özellikle diyetteki yağ ve şeker alımı kısıtlanır.
Genellikle insanlar, tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyve gibi doğal karbonhidrat kaynağı olan besinlerden aldıkları şeker ile yetinilmemektedir. Çocukluktan itibaren insan hayatında sürekli çikolata, dondurma, çeşitli şekerlemeler yer aldığından, yetişkinlik döneminde de beslenmede aynı alışkanlık devam etmekte, tatlı yerken mutluluk duyulmaktadır.
Günlük olarak besinlerle alınan enerji, harcanan enerjiden fazla olduğunda,, harcanamayan enerji vücudun özellikle karın ve kalçalarda bölgelerinde yağ şeklinde depolanarak şişmanlığa sebep olmaktadır.
Fazla karbonhidrat veya şeker tüketiminin ne gibi zararları görülür?
Hızla ve hemen kana karışan, saflaştırılmış ve rafine şeker içeren besinler kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olurlar. Vücut, kan şekerinin tümünü aynı anda enerjiye dönüştüremez. Kan şekeri düzeyi normalin üzerine çıktığında; pankreastan salınan insülin hormonu fazla şekerin depolanması için karaciğer, kas ve diğer hücreleri uyarır. Glukozun bir kısmı, kas ve karaciğerde glikojen şeklinde depolanır. İhtiyacından fazla enerji alımı durumunda vücut, bir kısım glukozu vücut yağına çevirir. Böylece obezite ve beraberinde çok sayıda hastalık ortaya çıkmaktadır.
Tatlandırıcıları, şekerlere alternatif diyebilir miyiz?
Gerek formuna önem veren fakat tatlı alışkanlığından vazgeçemeyenler için, gerekse şeker hastalığının tedavi ve kontrolünde şeker yerine tatlandırıcıların kullanılması uygun görülmektedir.
Özellikle ülkemizde, çay önemli ve yaygın bir alışanlığımız olduğu gibi, maalesef çoğumuz çayı şekerli içmektedir. Ayrıca kaçamadığımız bisküvi, çikolata, lokum, şekerlemeler, şuruplu tatlılar (baklava, kadayıf vs.), pasta, dondurma, meyve vb. ürünleri de düşünürsek çok aşırı miktarda şeker tüketimi, yani büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz.
Tatlandırıcı yapı olarak nasıl bir maddedir?
1940 yılından itibaren tüm dünyada, günlük yaşamda kullandığımız şekerin yerini almak üzere üretilen, aynı miktardaki şekerden daha tatlı olan ve çok daha az enerji içeren, içeceklerde tablet olarak, yine bazı tatlıların yapımında toz formları ile kullanılabilen kimyasal maddelerdir.
Tatlandırıcılar, başlangıçta şeker hastalarının tatlandırma gereksiniminin giderilmesi için kullanılmış olmakla birlikte, günümüzde fazla kilosunu azaltmak, vücut şeklini korumaya çalışmak, şekerin zararlı etkilerine maruz kalmamak, ağız tadından vazgeçmemek, şekerin diş sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak isteyenler tarafından, hem doğal ve hem de yapay tatlandırıcıların da yaygın olarak kullanılmaktadırlar.
İçerdikleri enerji ve tatlılıkları bakımından birbirinden çok farklı tatlandırıcılar bulunmaktadır.
Bazıları aynı ağırlıktaki şekerden çok daha tatlı oldukları halde, daha az enerji içerdikleri için şeker yerine kullanılabilirler.
Önemli bazı doğal ve yapay tatlandırıcıları ve ağırlıkça aynı miktardaki sofra şekerine oranla tatlılıkları bilmekte yarar var;
Düşük kalorili yapay tatlandırıcılar nerelerde kullanılır?
Son yıllarda ülkemizde ithal edilen yapay tatlandırıcı oranlarında büyük bir artış var. İthal edilen tatlandırıcıların %5?nin sağlık alanında, %95?nin ise gıda sektöründe kullanılıyor. Kalori almadan tatlı bir tat sağlamak, lezzetini artırmak için çok sayıda yiyecek ve içeceklere katılmaktadır.
- Diyet ya da şekersiz ifadesi bulunan meşrubatlar ve meyveli içecekler.
- Şekersiz çikletler, nane şekerleri, şekerler ve çikolatalar.
- Kahvaltı gevrekleri, hazır tatlılar,
- Meyveli yoğurtlar, yağsız veya az yağlı yoğurtlar,
- Pudingler, çikolatalı, meyveli sütler, kakaolu içecekler,
- Dondurmalar.
- Soslar, tatlı soslar, reçel ve marmelatlar ve ketçap.
- Diş macunları, gargaralar.
- Diyabet hastalarının kullandıkları çoğu gıda.
- Bazı çaylar, hazır kahveler, kahvelere eklenen şuruplar, tatlandırılmış soğuk çaylar, tatlandırılmış sular ve proteinli besleyici içecekler
Tatlandırıcıların gıdalarda ne kadar kullanılmalı?
Tatlandırıcıların özellikleriyle birlikte, içecek, tatlı, şekerlemeler başta olmak üzere gıdalarda maksimum ne kadar kullanılacağı, Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği ve Tebliğlerinde belirtilmekte, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı´nın kontrolünde bulunmaktadır.
Tatlandırıcılar ne derece güvenlidir?
Dünyada en çok araştırma yapılan gıda katkı maddeleridir. Yeni bir tatlandırıcının kullanıma sunulması için gerekli yasal izinlerin alınması çok zordur.
Ancak insan vücudunun, bu kimyasal maddelere, uzun dönemde nasıl tepki vereceğini doğru biçimde belirlemek mümkün değildir.
Özellikle Dünya Sağlık Örgütü, diğer katkı maddelerinde olduğu gibi, tatlandırıcıların günlük kabul edilebilir, zararsız olabilecek miktarlarını (ADI; Acceptable Daily Intake) belirlemiştir.
Kanserojen olabilecekleri ile ilgili tartışmalarda bir sonuca ulaşıldı mı?
Dünyanın her ülkesinde değişik boyutlarda tartışmalar yapıldı, halen de devam ediyor.
1970?lerde erkek farelerde yapılan araştırmada, yüksek dozda sakkarin tüketimiyle mesane tümürü gözlemlenmiş, anacak insanlardan farklı bir mekanizmadan kaynaklandığı kanaatine varılarak 1981 yılında kanserojen listesine alınan sakarin 2000 yılında Amerikan Toksikoloji programının kanserojen raporundan çıkarılmıştır. Ancak, yine de sakkarin içeren maddelere uyarı ibaresi yazılması zorunluluğu getirilmiştir.
Hayvanlarda yoğun ve geniş çaplı yapılan araştırmalar sonucunda, farklı yorumlar olmakla birlikte, direkt bir kanserojen sonucuna varılamamıştır.
Vücutta metabolizmaya, hormonlara bir etkileri yok mu?
Tatlandırıcıların, karbonhidratlar veya şekerler gibi doğrudan insülin salgısına bir etkileri yoktur, aynı zamanda karbonhidrat metabolizmasına da katılmazlar. Ancak, diğer bileşikler gibi karaciğerde işlem görürler, farklı metabolitlere, türevlere dönüşebilirler. Dolayısıyla bu yönleriyle zararlı olabilecekleri yönünde araştırmalar yapılmakta, tartışmalar olmaktadır.
Tatlandırıcıların kullanılmasında özellikle neler önerilir?
Sağlıklı bir hayat için, özellikle çocuklar olmak üzere, yetişkin bir insana dengeli bir diyet, beslenme şarttır, tatlandırıcıların aşırı miktarlarda tüketilmesi önerilmemektedir. Hatta, yeni doğanlara ve çok küçük çocuklara tatlandırıcı kullandırılmamalıdır.
Tatlandırıcılar üzerinde yapılan tartışmalar, hangi konularda yoğunlaşıyor.
- Öncelikle dengeli ve düzenli beslenme yerine, gereksiz ya da ihtiyaç yokken tatlandırıcıların özendirilmesi eleştirilmektedir.
- Bazı insanlarda görülebilen, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kas uyuşmaları, sinirlilik, yorgunluk, uykusuzluk gibi çok sayıda yan etkilerinin dikkate alınmadığı, geçiştirildiği vurgulanmaktadır.
- Tatlandırıcıların, vücutta metabolizmasından açığa çıkan yan ürünlerinin, atıklarının toksik etkileri ve ortaya çıkaracağı bozukluklar dikkat çekiliyor.
- Günlük alınması kabul edilebilir miktar(ADI) veya sınır doz konusunda tartışmalar olmaktadır. Bazı kişilerde, tatlandırıcılara özel ADI´ nın çok düşük değerlerinde bile, ilerleyen zamanda ciddi etkileri ortaya çıkabileceği endişelerin olduğu söylenmektedir.
- Uzun ve yoğun araştırmaların sonucunda çok zor izin ve ruhsat ile, insanların kullanımına sunulan, bazı tatlandırıcıların yıllarca kullanımı sonrası, bazı istenmeyen etkilerinin çıkması üzerine yasaklanması ya da sınırlandırılması, piyasada mevcut olanlara da güveni sarsmaktadır.
- Gıda katkı maddelerinde olduğu gibi, tatlandırıcıların da, doğal beslenmemizi bozduğu ve ilerleyen sürede bilemediğimiz tahribatlarının ortaya çıkacağı ileri sürülmektedir.
- Şekersiz ya da tatlandırıcılı yiyecek ve içeceklerin sürekli reklam edilmesi ve yan etkilerinin göz ardı edilerek, daha sağlıklı ürün olarak pazarlanması.
- Beyin tümörleri, Multpl Skleroz(MS), epilepsi, kronik yorgunluk sendromu, Parkinson, Alzheimer, mental gerilik, lenf kanseri, lösemi, doğum kusurları, fibromiyalji ve diyabet gibi, bazı hastalıkların, kimyasal tatlandırıcı kullanımıyla tetiklenebileceği ya da ağırlaşabileceği ileri sürülmektedir.
SONUÇ OLARAK,
Hangi yaşta olursak olalım, sağlığımız bizim için önemliyse;
Bedensel hareketsizliğimize ve yanlış beslenmemize dur demeliyiz. Bunun için, yaşımıza uygun fiziksel aktivite, eksersiz yanında, yemek alışkanlığımızı ve gıdalarımızın kalitesini gözden geçirerek, dengeli ve ölçülü beslenmeliyiz.
Günlük hayatta hepimizin her gün kullandığı yiyecek ve içeceklerde sayısız kimyasal madde var. Tatlandırıcılarla birlikte, katkı maddeleri bulunan tüm yiyecek ve içeceklerden uzak durmalıyız.
