Aşkın NEHİR


Neden Böyle Olduk?

Neden Böyle Olduk?


Neden Böyle Olduk?
İnanması zor. Ama ne acı ki bende iliklerime kadar hissediyorum ülkede yaşanan bu zor yaşam koşullarını. Yaşanan bu zorluklar insanları karamsarlığa sürüklüyor.
Bu düşünceler ile çıktım, çalıştığım iş yerinden, yürüyorum insanların arasında. Sevdiğim, sohbeti hoş, uzun zamandır tanıdığım Yalçın'ın emekli olduktan sonra açtığı çay bahçesine doğru yürüdüm. 
Yalçın beni görünce biraz şaşırdı. Hangi rüzgâr attı seni buralara; derken sarıldık dostça birbirimize. Yalçın'a, gönlüm daraldı bu günlerde, seni de özledim: Neden böyle olduk? Yaşam şartları çok zorlaştı. Biz bu yaşımıza geldik, bir kenara çekilemiyoruz! Ne olacak, insanların bu gençliğin hali? 
Dertleşmeye, konuşmaya geldim seninle dedim.
Yalçın da emekli yıllardır benim gibi. İkimiz de çalışıyoruz. Emekli maaşları ile yaşama olanağı kalmadığını emekliler, iliklerine kadar hissediyorlar son yıllarda.
Yalçın iyi eğitim almış bir arkadaşım. Eşi Aynur da öyle. Kızı ve oğlu iyi üniversiteler bitirdiler. Ama bir türlü meslekleri ile ilgili ve hak ettikleri ücretler ile kurumsal firmalarda iş bulamadılar. 
Benim durumumda ona benziyor. Benim çocuklar on yıl oldu evleneli. Zor bir yaşam mücadelesi veriyorlar. Ben emekli olalı 15 yılı aştı. Torunlarım var. Onların gelecekleri var. 
Yalçın'a sordum. Ne olacak bizim halimiz? Yalçın bana bakarak gülümsedi. Biz mücadeleyi ve iyi düşünmeyi asla bırakmamalıyız. Yeni neslin işi bizden daha zor. Biz destek olup, yol açmaz isek gençlere onlar bu koşullarda iyice bunalırlar dedi.
Biz Yalçın arkadaşım ile çok mücadele ettik. Sivil toplum kuruluşlarının da görev aldık.  İnsan ve insanlık için her zaman daha iyisini istedik biz. Aşağıdan gelen arkadaşlarımıza yol açtık. Bunlar güzel şeyler bizim için.
Çaylarımızı yudumlarken sordum Yalçın'a, emeklilik aylığından başka bir geliri, evi olmayanlar nasıl geçinecek? Bu defa yaşam koşulları iyice zorlaştı.
En iyi üniversiteleri bitirip, tanıdığı olmadan bir işe giremeyen bu gençler, böyle umutsuz, yarınsız nasıl yaşamlarını sürdürecekler?
Bu soruların yanıtı ve çözümü var mı?.. Sende diye sordum Yalçın arkadaşıma...
O iyimser gülümsemesi yerleşti yine yüzüne. Sende biliyorsun ki, her sorunun bir çözümü var. Bu soruların da yanıtı var bende: Atatürk'ün ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti ile bu yolda daha iyi olana bir yolculuğumuz vardı bizim bir asırdır. 
Atatürk'ün "Yurtta sulh, Cihanda sulh" sözü çok değerli bir söz. Bu sözün değerini biz ve dünya halkları çok iyi bilmeliyiz.
Bu düzen bir çıkmazın içine düştü arkadaşım. Dünyanın birçok yerinde savaş var. Orta Doğu'daki komşularımızın çoğunda savaş, kargaşa yaşanıyor. İnanılmaz kontrolsüz göç alıyor ülkemiz. Sosyolojik yapısı bozuluyor. Düşmanlık tohumları saçıldı bu coğrafyaya. Vahşi, gözü dönmüş düzen bu kargaşadan besleniyor. Bütün bu yaşananlar bizi bir çıkmaza sürüklüyor. Sorun burada arkadaşım dedi.
Ama biz en zor şartlarda dahi yine dün olduğu gibi iyi düşüneceğiz; iyi olması için mücadele edeceğiz diye sürdürdü sözlerini.
Emekliler zorda, çalışanlar zorda. Aldıkları, aldığımız ücretler açlık sınırının altında.

Gençler yıllarca eğitimden sonra işsiz geziyorlar. Bu kısır döngü her yıl daha kötüye gidiyor.  Tarım ülkesiyiz biz. Çiftçinin ürünü para etmiyor. Tarlada, ağaçların dalında kalıp çürüyor ürünleri. Pazarda ürünler ateş pahası. Bu nasıl bir çelişki?  Bir yanlışlık yok mu bu işte diye sordum arkadaşıma.
Tarımda ülke genelinde iyi bir planlama, destekleme, kooperatifleşme, modernleşme olmalı. Fabrikalara kalifiye çalışan insan yetiştiren okullar kapatıldı. Üniversite mezunları işsiz geziyor. Kısacası bir plansızlık ve çağı doğru algılama sorunumuz var dedi. Yalçın arkadaşım. Daha bir çok şey konuştuk o gün. Sözün özü, daha iyi olana ulaşmak için mücadeleyi yılmadan sürdürmeliyiz biz. Böyle sonlandırdık o gün sohbetimizi...