Mustafa Ali ÖZTÜRK


İDEAL HAYAT VE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI

İDEAL HAYAT VE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI


İDEAL HAYAT VE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI

Mark Twain bir defasında hocasına şöyle sormuş: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.” Hocası ona bir meyve uzatmış ve demiş ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye.” Yedikten sonra hocası da ona sormuş: “Şimdi sen büyüdün mü?” Mark Twain: “Hayır.” Diye cevap vermiş. Bunun üzerine hocası konuşmasına şöyle devam etmiş: “Büyümedin ama o vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…”

Mark Twain bu konuşmadan sonra düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor. Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi ve merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor… Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da. Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır. “İyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan: İşte ideal hayat.”

Günümüz insanı ideal hayatın peşinden koşarken nasıl bir ideal hayat yaşamak istediğini bilmiyor. Çünkü genel olarak bilgi ve birikimimiz bu isteğe cevap verebilecek durumda değil. Sadece görülen, uzaktan seyredilen ve ideal olduğu düşünülen hayatların ne kadarı ideal bunun bile cevabını bilmeden bir bilinmezler yumağının ucuna bağlanıp sürükleniyor. Hayal edilen hayatı gerçeğe dönüştürmek için düzenli olarak kitap, dergi ve gazete gibi içinde farklı türlerde metinler bulunan yayınlar okumak kat’i surette bir gerekliliktir. Tıpkı Mark Twain’in hocasının dediği gibi yemek yer gibi, su içer gibi düzenli birer okur olursak ideal hayat hatta hayatlara ulaşabiliriz. Çünkü kelime dağarcığı kısıtlı kişilerin hayalleri de kısıtlıdır, idealleri de buna bağlı olarak sığdır. Hadi her şeye rağmen özellikle taklit ya da imrenme yoluyla büyük ve derin hayaller kurduk ama bunları gerçekleştirebilmek için bilgi ve irfana ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan bu bilgi ve irfana tam olarak sağlıklı bir şekilde nereden sahip olabileceğiz? Elbette ki sonsuz bilgi kaynağı kitaplardan.

İçinde ahlaki ilkeler, sevgi, merhamet, özgüven, incelik, estetik olmayan ideal bir hayattan bahsedebilir miyiz? Tabi ki hayır. Düşünme becerilerinden yoksun, sorgulamayan karşısına çıkan sorunlar karşısında nasıl davranacağını şaşıran bir insanın hayatı ideal olmaktan çok bir cehennemi barındırır. Hiçbir şey kendiliğinden ve kısa sürede oluşmaz. Ne hayaller kısa sürede gerçekleşir ne de bilgi ve birikim. Her şeyin gerekli bir zaman ihtiyacı vardır. Okuma süreci de zamanla ihtiyaçlara karşılık vermeye başlar. Her şeye kısa yoldan emek harcamadan ulaşma isteğinde olan kişiler ve bu kişilerin oluşturduğu yığınlar kısa yolcu sonuç odaklı tutumlarından vaz geçip tıpkı yemek gibi bir ihtiyaç olan okuma eylemini hayatlarının merkezine koymalıdır. Okumanın bir ihtiyaç olduğu gerçeğini kabul edip aynı besin, su ve hava gibi ömür boyu sürecek bir sürecin parçası olarak kabul etmeli ve zamanla faydasının her alanda görülebileceğinin farkına varmalıdırlar.

Düzenli okumanın faydaları saymakla bitmez. Bu faydalar bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Uygulamalı bir şekilde çok somut örnekler de verilebilir bu faydalara. Örneğin dünya üzerindeki bütün dahi insanların hangi mesleği yaparlarsa yapsınlar ortak özelliklerinden biri de düzenli birer okur olmalarıdır. Günde sadece 3 saat uyuyan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu kitap sayısı toplamda 3,799’dur. Bundan dolayı bahaneleri bırakıp tartışmasız bir şekilde karşımızda duran bu gerçekliği artık bahanelere sığınmadan kabul etmeliyiz. Yani okumalıyız, sürekli okumalıyız, okutmalıyız. Yaşımız, mesleğimiz, toplum içindeki statümüz ne olursa olsun okumalıyız. Okumak isteyene muhakkak ilgisini çekecek bir yayın mevcuttur. Önemli olan bu yayınları bulmak. Bu yayınlarla okumaya başladığımızda beynimiz, gözümüz, reflekslerimiz kısacası her şeyimiz okumaya kolaylıkla uyum sağlayacaktır. Okudukça da okuma yelpazemiz genişleyecektir. Yeter ki “Neden okumalıyım?” sorusuna doğru cevabı bulalım ve kendimiz ikna edelim. Okumak zor değil ancak insanın okuma eylemine karşı kendisini ikna etmesi genel olarak çok zor.

Okuma gereksinimine karşı toplumdaki yıkılması zor ön yargıları kırmak imkânsız gibi duruyor. Şu durumda kitlesel bir okuma alışkanlığı kazanma şansımız çok düşük. Ancak bireysel olarak bu süreci iyi yönlendirip okuma alışkanlığı kazandıkça ve başardıkça okuyan bir toplum olma yolunda daha hızlı bir şekilde ilerleyebiliriz. İlerledikçe de hem bireysel hem de toplumsal alanda ideal bir hayat yaşama şansımızı yükseltebiliriz. İsteklerimiz ne kadar çok olursa olsun bu isteklere ulaşmak adına çok geniş bir bakış açısına, hızlı anlayabilme ve kendini kolay ifade edebilme yeteneklerine sahip olmamız gerekir. Bunun en büyük sağlayıcısı da şüphesiz sürekli ve sindire sindire okumaktır.

Şu anda toplumumuzun ideal hayata uzak olmasının en büyük müsebbibi uzun ve düzenli bir kitap okuma alışkanlığına sahip olmamamızdır. Bu ideal bir iki kitap okumakla ulaşılabilecek bir hedef değilken hiç okumayan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda asla bu hedef tutturulamaz. Şunu asla unutmamalıyız ki uygarlığın baş mimarı kitaptır. Kitaplar; kültürü ve bilgiyi gelecek kuşaklara aktarmanın en önemli araçlarıdır. Kitap herhangi bir kişinin ürettiği veya derlediği bilgi ve birikimi kısa sürede başkalarının öğrenmesine olanak sağlamaktadır. Bunu bilenler kitaplara daha çok sahip çıkar ancak bu durumdan haberi olmayan ya da habersizmiş gibi duran kişiler ise malum bahanelerin ardına sığınırken zor bir hayatın da parçası olurlar ve etrafındaki insanları da bu hayatı yaşamaya mahkûm ederler.

Sonuç olarak nasıl ki vücudumuza değer vererek; sağlıklı besleniyor, temiz olmaya çalışıyor, güzel ve yakışanı giymeye uğraşıyorsak beynimize de değer vermeli ve düzenli olarak okuyarak kültürel alt yapınızı güçlendirmeliyiz. Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler hem insanları hem de dünyayı değiştirebilir. Bu kadar güçlü bir sihre sahip olan sözcük ve düşüncelerin korunduğu ve sonsuza dek korunacağı yer olan kitaplar ise bizlere çok yakınlar. Yazımı N. H. Kleinbaum tarafından yazılan Ölü Ozanlar Derneği (Orijinal adı: Dead Poets Society) kitabının aynı adla sinemaya aktarılan filminin bir repliğiyle bitirmek istiyorum:

“ - Kitap okuyor musunuz Bay Anderson?

- Okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.

- Ama biz hissediyoruz.