Hukuk dili, insanlığın adalet arayışının başladığı ilk günden itibaren gelişmeye başlamış, toplumsal ilişkilerin karmaşıklaşması ve adalet ihtiyacının sosyal, siyasal, ekonomik, psikolojik bütün alanları kapsamasıyla kendine özgü terminolojiye sahip özel bir dil haline gelmiştir. Herhangi bir ülkeye ait hukuk dilinin gelişme aşamasında kendi kökenlerinden olduğu gibi kültürel ilişki içerisinde bulunduğu ulusların dillerinden de yararlanması doğaldır.
Bununla birlikte uluslararası kaynaklardan yararlanma olanağının gündeme gelmesi ve giderek ağır basmaya başlayan küreselleşme, hukuk terminolojisini zenginleştiren bir başka öge olarak öne çıkmaktadır. Bugün ülkemizde geçerli olan hukuk terminolojisinde bütün bu nedenlerle Arapça, Farsça, Osmanlıca, Fransızca, Latince, İngilizce, İtalyanca gibi çok çeşitli dillerden gelen terimler bulunmaktadır.
Cumhuriyetten beş yıl sonra Türkçeleşti!
Ancak bu durumu Türk hukuk sisteminin başka kültürlerin etkisi altında kalarak oluştuğu şeklinde değil, tıpkı tıp gibi, mühendislik gibi her özel alana özgü dilin özel bir terminolojiye de sahip olduğu gerçeğinden hareket ederek yorumlamak gerekir. Cumhuriyetimizin ilanından beş yıl sonra kabul edilen yeni alfabemiz sayesinde bu terminolojinin görece Türkçeleştirilmesi ve bu çabanın durmaksızın devam etmesi, Türk hukuk sistemini ülkemizin her bireyinin adalet arayışındaki en değerli ve en anlaşılır kılavuzu kılmakta çok değerli katkılarda bulunmaktadır.