Muammer Kökcüoğlu


Gıda israfı!

İnsanoğlunun, hayatını sürdürebilmesi için karşılamak zorunda olduğu temel ihtiyaçlar vardır ki, bunlar kâinatın başlangıcından bu güne kadar, sadece şekil ve kapsam itibariyle değişikliğe uğramış, fakat her dönemde kendisini hissettirmiş olan ihtiyaçlardır. Yeme, içme, giyinme ve barınmayı bunların en başında zikredebiliriz.


İnsanoğlunun, hayatını sürdürebilmesi için karşılamak zorunda olduğu temel ihtiyaçlar vardır ki, bunlar kâinatın başlangıcından bu güne kadar, sadece şekil ve kapsam itibariyle değişikliğe uğramış, fakat her dönemde kendisini hissettirmiş olan ihtiyaçlardır. Yeme, içme, giyinme ve barınmayı bunların en başında zikredebiliriz.

Ancak zamanımızda Rabbimiz tarafından insanlar karşılıksız verilen bu nimetlere nankörce davranarak yediklerini yiyip yemedikleri arta kalanları da çöpe atıyorlar. İlçemizin sokak ve caddelerinde yürürken çöplüklerine atılmış ekmek ve dökülmüş yemekleri görürsünüz. Neymiş akşamdan sabaha kalan ekmek bayatlarmış veya sofradan artan yemek yenmezmiş.

Günümüzde özellikle yeme içme hususunda çok büyük israflar yapılmaktadır ki, bunlarla yüzbinlerce aç insanın karnını doyurmak, bu israfı önlemek suretiyle dünya üzerindeki açlık ve fakirlik problemini kaldırmak mümkün olacaktır. Gerek evlerde ferdi olarak, gerekse toplu mekânlarda tüketilen yemek, ekmek ve diğer yiyecek maddeleri zaman zaman ihtiyaç gözetilmeksizin alındığı için büyük miktarlara varan artıklara yol açmakta, neticede bunların çöpe gitmesi kaçınılmaz olmaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz gibi özellikle dünden kalan ekmeğini bayatladığı için, bir öğünde yediği yemeği ikinci bir öğünde yememek için çöpe atmak, sanırım hiçbir sağduyulu ve vicdan sahibi insanın kabul edeceği bir şey değildir. Torbalar dolusu ekmeği çöpe atmayı bir tarafa bırakalım. Zaman zaman duyup işittiğimiz, ekmeğin bir peçete olarak kullanılıp çöpe atılması asla bir çağdaşlık ifadesi değil, bilakis nimete saygısızlığın ve de densizliğin en bariz göstergesidir. Oysa Allah Teâlâ, başta ekmek olmak üzere tüm nimetleri saygıya layık görmüştür. Ekmek ve yemek her ne kadar şahsî malımız gibi görünse de aslında soframıza getirdiğimiz her nimette başkalarının bilhassa yoksul ve muhtaç insanların haklarının olduğunu da unutmamamız gerekir.

Ülkemizde insanlarımız maalesef varlık ve bolluğun kıymetini bilmiyor. Tükettiği gıdaların kıymetini bilmiyor. Yoksulluk, insanlık tarihi boyunca var olmuş ve açlık sınırına dayandığında, hayatta kalma açısından doğrudan bir tehlike oluşturmuştur. Günümüzde de gelir dağılımı eşitsizliği, kıtlık gibi pek çok nedenle dünyanın yarısından fazlası açlık sınırında. Özellikle Afrika’da yıllardır açlık nedeniyle pek çok kişi hayatını kaybediyor.

Genç kuşaklar duymamıştır bilmezler, dedelerimiz çocukluğumuzda anlatırlardı, seferberlikten sonra ülkemizde çok büyük kıtlıklar yaşanmış. Buğday ve ekmek olmadığından arpa, Mısır ve nohut gibi buldukları bakliyat ürünlerini evlerinde ki el değirmenlerinde öğütüp ekmek yapmışlar ve onunla açlıklarını gidermişler. Hayvanlarına ise yem ve saman bulamadıkları için yol kenarlarındaki tahliye kanallarında gördüğümüz saz kamışlarını doğrayıp sonrada taş ile dövüp saman yaparak yedirmişler. Atalarımız açlık ve yoksullukla amansız mücadele etmişler. Geriden gelen bizler onların yaşadığı açlık ve yoksulluğu görmediğimiz için Cenab-ı Allah'ın bahşettiği bu hudutsuz nimetlerin kadri kıymetini bilmiyoruz.

Gelelim düğün israflarına,

Hayatlarını nikâh akdi ile birleştiren iki kişinin bunu bir düğünle ilân edip, kutlamaları her toplumda rastlanan bir âdettir. Bu âdeti şekillendiren de o toplumun sahip olduğu geleneklerdir. Bu gelenekler o kadar güçlüdür ki, bunları ortadan kaldırıp, yeni bir yaşam tarzı ortaya koymak neredeyse imkânsızdır. Hatırlayın geçtiğimiz iki yıl süren pandemi döneminde bir takım kısıtlamalar nedeniyle insanlar istedikleri gibi gerçekleştiremeyecekleri için düğün ve diğer cemiyetlerini hep ileri tarihlere ötelediler. Düğün öncesi hazırlıklardan, düğün sonrası yerine getirilecek tüm adetlere kadar her şey, bu geleneklere göre şekillenmektedir. Bazen bu gelenekler o kadar ağır şartlar içermektedir ki, insanlar bu yüzden evlenememektedir. İnsanların yerine getirmeye çalıştığı geleneklere göre yapılan pek çok harcama sırf adet olduğu için yapılmakta ve aslında kimsenin işine yaramamaktadır. Elbette bu durum da toplumun sosyal ve ekonomik yapısını bozmaktadır. Hele kazanlar dolusu pişen yemeklerde ki israf sormayın gitsin.

Hesapsız yapılan kazanlar dolusu yemeğin birçoğu artarak çöpe gitmesinden tutun özellikler cemiyetten cemiyete koşan davetliler ve hafta sonu olması nedeniyle sabah geç saatlerde kahvaltı yapıp ardından cemiyete katılanlara ikram edilen yemeklerden birkaç kaşık sunulduktan sonra çöpe giden yemeklerin kabul edilecek bir tarafı yok.

Cehalet, bilgisizlik şüphesiz mazerettir. Benim söylemek istediğim; herkes bilgisine göre vebal altındadır. Bilmemekte kabahatten kurtulmak anlamına gelmez.

Bazılarının vebali çok çok ağır, bazılarının az olabilir. Müdahale edebilecek konumları olan veya ülkeyi idare edenlerin sorumlulukları daha büyüktür. Sorumluluk bilinciyle görevini yapanlar dışında herkesin bahsedeceğim hususlar nedeniyle bir gün hesap vereceklerine inanıyorum.

Neden mi?

İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLÜRKEN!..

Dünyada her gün açlıktan onlarca insan yaşamını yitirmektedir. Sadece kuru ekmek ve temiz su bulamadıkları için Afrika’nın bazı ülkelerinde her gün sayısız çocuk hayatını kaybediyor ve bizler toplum olarak buna seyirci kalıyorsak, vebal altında olmaz mıyız?

Açlık ve yetersiz beslenme, nüfusu 7 milyarı geçen dünyamızın en büyük sorunlarından biridir. Yılda 870 milyon insanın yetersiz beslendiği dünya nüfusunun yüzde 12,5’i ve milyonlarca insanın açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiği dünyamızda, gıda israfı ciddi boyutlara ulaşmıştır. FAO’ya göre dünyada, yıllık ekonomik değeri 1 trilyon ABD dolarına karşılık gelen 1,3 milyar ton gıda israf edilmektedir. Bu miktarın dünya gıda üretiminin üçte birine denk geldiği tahmin edilmektedir. İsrafın sadece dörtte birinin azaltılmasıyla, yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilecektir. Ne kadar acı değil mi?

Ülkemizin tatil beldelerindeki çok yıldızlı otellerde yapılan yemek israfı içler acısı. Basit bir meseleden söz etmiyorum. Afrika’da insanlar açlıktan ölmese bile bahsedeceğim yemek israfının yanlış ve dinimize göre haram olduğunu belirteyim. Ancak insanlar yemek bulamadıkları için ölüyorsa ve bizler israfta sınır tanımıyorsak, bunun hesabının bizden sorulacağına inanıyorum…

Şu ayetler israfla ilgilidir: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez.) Araf 31.

‘İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.’ İsra 26, 27

‘Müsrifleri helak ettik.’ Enbiya 9”

Hadi Afrika ülkelerini bir yana bırakın, ülkemizde milyonlarca insan açlık sınırında yaşıyor. Akşam olduğunda çocuklarının karınlarını nasıl doyuracaklarının endişesini yaşayan milyonlarca insanımız var…

Bu gerçekler çok Ama ülkemizde birilerinin bir eli yağda, bir eli balda…

Üreten, alın teri döküp en ağır işlerde çalışanlar açlıkla boğuşurken, bir şekilde köşeyi dönmüş niceleri ise har vurup, harman savuruyor…

Ege’nin, Marmara’nın, Akdeniz’in kıyılarındaki bütün lüks yaşam alanlarında hafsalamızın alamayacağı oranda yemek israfı yapılıyor…

Çok yıldızlı otellerde yapılan savurganlık ile milyonlarca insanı rahatlıkla besleyebilirsiniz…

Afaki veya kulaktan duyma söylemiyorum. Yıllardan beri her yıl gittim, gördüm ve şahit oldum bu mekânların israfını.

Böyle malum yerlerde çöpe dökülen yemekleri, ekmekleri düşünen yok…

Askeri kışlalarda, Orduevlerinde çöpe dökülen yemeklerle bir ordu daha beslenebilir…

Ama heyhat, bunun hesabını soracak kimseler yok…

Kazan kazan yemekler çöpe dökülüyor ve hepimiz seyrediyoruz…

Ne ülkeyi idare edenler, ne Milletin Vekâletini almış seçilmişlerimiz, ne muhalefet partilerimiz, ne bilim insanlarımız, ne din adamlarımız, ne diyanet İşleri teşkilatı, ne siyaset adamları, ne aydınlarımız, ne de durumdan vazife çıkarması gerekenlerimiz toplumu bilinçlendirme ve israfı önleme amaçlı ‘özel çalışmalar’ yürütmüyor…

Hepimiz vebal altındayız…

Sanmayınız ki hesabı sorulmaz. Yemin ederek diyebilirim ki her türlü sorumsuzluğun hesabının sorulacağı gibi, yemek israfını gerçekleştiren ve yemek israfına seyirci olan bir toplum olarak bizden de hesap sorulacaktır…

Bekleyin belki yarın belki de yarından yakın…