Günümüzde aile içi huzursuzlukların ve boşanmaların giderek arttığı bir gerçek.
Uzakta aramaya gerek yok. İlçemizde daha yakın zamanda evlilik nedeniyle iki ayrı mahallemizde iki ayrı aileler arasında cinayetler işlendi. Bunlardan ilki Azimli mahallesinde. Yeni evlenmiş iki genç çiftin şiddetli geçimsizlikleri ailelerine sirayet edince çıkan silahlı kavgada 1 kişi hayatını kaybetti, 3 kişi ağır yaralandı. Sonuç ölenler mezara, öldürenler hapse.
Diğer olay ise Dilek mahallesinde. Yine aynı şekilde Dilek Mahallesi'nde yaşayan eşi Salih G. ile tartışan Ömür G, babası Veysel G.'nin evine sığındı. Eşiyle görüşmek için kayınpederinin evine gelen Salih G, iddiaya göre görüşmesine izin verilmeyince evine dönüp pompalı tüfeğini alarak, tartıştığı kayınvalidesi Nergis G. ile kayınbiraderi Kemal G.'yi vurarak hayatlarına son verdi. Bu iki olay ilçemizde bir ay içerisinde gerçekleşti.
Düşünüyorum da, evlilik neden yıkılabilir?
Ekonomik sıkıntılardan mı?
Eşlerin birbiriyle karşılıklı oturup konuşmamalarından, anlaşamamalarından mı?
Kıskançlıktan mı?
Yoksa sadakatsizlikten mi?
Ya da eğitimsizlik, kişilik çatışması, psikiyatrik bir rahatsızlık mı söz konusu?
Bunların hepsi birer belirtidir aslında. Ama gerçek sebep ise sevgi, saygı ve güven bağlarının zayıflamasıdır. Sevgi, saygı ve güven, eşleri bir arada tutan, evliliği yürüten yapıştırıcıdır. Bu saydıklarımız olmazsa olmaz.
Evlilik, oldukça önemli bir müessesedir. Özellikle yeni evlenenler veya bazı küçük ipuçlarına dikkat etmeyip de yıllarca acı çekmek zorunda kalan evli insanlar aslında bazı hususlara dikkat ederlerse daha mutlu bir hayat yaşayabilirler. Mutluluk öyle gökten zembille inmez. Hak etmesini bilenler, mutluluk için çaba harcayanlar mutlu olabilirler. Gencecik çocuklar yıllarca aşk-meşk yaşayıp evleniyorlar, ancak evliliklerini yeni duymuşken ayrıldıklarını öğreniyoruz. Sebep? Anlaşamadık. Ne zaman evlendiniz, ne zaman anlaşamadınız. Ayrılıkların aileleri için yıkım olması yetmez gibi bir de bu uğurda cinayetler yaşanıp canlar veriliyor ve ocaklar sönüyor.
Sevgi, bir ateşe benzer. Bu ateş sürekli yakıt yönüyle beslenmezse sönecektir. Sobaya odun atmazsanız, doğalgazınızı keserseniz, eviniz ısınmaz. Bunun gibi sevgi ateşi de ilgi gösterilmezse söner gider. Eşler de birbirlerine ilgi göstermeli, birbirlerinin eksik ve hatalarını onarmaya yönelik ilgilerini esirgememelidir.
Zamanında gösterilmeyen ilgi, ilgi değildir. Özellikle bazı erkekler evlerini bir otel ve restoran gibi kullanmakta ve böylece büyük bir yanlışın girdabına düşmektedirler. İyi bir işadamı, başarılı bir yönetici olmak yetmiyor. Başarılı ve iyi bir baba ve iyi bir koca olmak da gerekiyor.
Bazı hanımlar da eşlerine karşı yeterli ilgiyi göstermemekte, akşam yorgun-argın evine dönen kocasına “hoş geldin” demeyi, bir güler yüz göstermeyi bile çok görmekte. İyi bir anne ve iyi bir ev hanımı olmak yetmez, iyi bir eş ve iyi bir hayat arkadaşı da olmak gerekiyor.
Belli bir noktaya kadar kıskançlık iyidir. Ancak aşırı kıskançlık bir rahatsızlıktır ve fertlerin ruh ve kalplerini zedeleyici bir faktördür. Bazı kıskançlık hezeyanı yaşayan hasta tipler vardır ki gece eşini uyandırarak “Söyle bakalım rüyanda kimi görüyordun?” diye sorgularlar. Telefona azıcık geç cevap verilirse bunun nedenini sorgular, eşi hakkında kötü zanlarda bulunurlar. Bu gibi durumlar da ilaç tedavisi gerektirecek kadar ciddi rahatsızlık konusu.
Eşler birbirine güven duymaz ve bunu karşı tarafa hissettirirse sürekli bir gerginlik yaşarlar. Kimse kendisine güvenilmediğinde bundan hoşlanmaz. Eşinize güvendiğinizi hissettirmeniz ona vereceğiniz en önemli hediyedir. Ona iyi ve hoş kelimelerle seslenirseniz buna karşılık bulacak, güzel hitaplarınız güzel sözcükler halinde size bir yankı gibi geri dönecektir.
Evlilik hafife alınacak bir müessese değildir.