Ermeni hareketlerinde, milliyetçiğin etkisi büyük olmakla birlikte, Ermeniler arasında bağımsız devlet fikrini doğuran kaynak, " Ermeni milleti değil, ERMENİ KİLİSESİDİR." Bu, kilisenin varlığını koruyabilmesi için ihtiyaç duyduğu kuvvetin, devletle sağlanabileceği düşüncesinden doğmuştur. Ermeni kiliseleri dini maksattan uzaklaşarak, Ermeni milliyetçiğini temsil eden merkezler haline gelmiştir.
Mondros Mütarekesi döneminde, İtilaf Devletleri ´nin kontrolü altındaki İstanbul hükümetlerinin verdiği tavizlerden biri de, Ermeni meselesinde olmuştur. İsmail Hami´nin " kurban siyaseti" adını verdiği bu politikanın ilk kurbanı olma talihsizliği Mehmet Kemal Bey´e tesadüf etmiştir. Damat Ferit Paşa, Anadolu´da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan Milli Mücadele´nin amansız düşmanı olmuştur.
Ermeniler, 1. Dünya Savaşı´nı bağımsızlık elde etme yolunda iyi bir fırsat olarak gördüler. Osmanlı Devleti´nin seferberlik ilan etmesinin ardından, Anadolu´nun muhtelif bölgelerinde Türk halkına karşı saldırıya geçtiler. Savaşın başlamasıyla birlikte, gönüllü gruplar halinde Rus kuvvetlerinin yanında yer aldılar. Rus kuvvetleri, Ermenilerin yardımıyla işgal alanını genişletirken, Ermeniler de Türk halkına ve ülkesine büyük zararlar verdiler.
Dönemin Hükümet´i, ülke içinde savunmadan yoksun halkın, Ermeni saldırılarına maruz kalması ve Ermenilerin Devlet aleyhindeki faaliyetlerinin artması sebebiyle, bir takım tedbirler almak zorunda kaldı. Önce Ermeni kuruluşlarını kapatma, silahları toplama ve Devlet aleyhinde faaliyetleri bulunanları tutuklama yoluna gidildi. Bu tedbirlere rağmen, Ermenilerin Türk Devleti´ne ve ülkesine karşı tutumlarında bir değişiklik olmadı. Bu durum, Osmanlı Devleti´ni daha etkili bir tedbir almaya sevk etti. 27 Mayıs 1915 tarihinde - daha sonra tehcir kararı olarak anılmaya başlayacak olan - Ermenilerin bulundukları yerlerden alınarak, ülke içinde başka bir yere geçici olarak yerleştirmeleri kararı alındı. Tehcirin uygulandığı diğer bölgelerde olduğu gibi Yozgat ve Boğazlıyan´da da tehcir işlemi, isyanların yoğun olduğu bir sırada gerçekleştirilmiştir. Bölgeden sevk edilen Ermenilerle ilgili bazı suiistimallerin ortaya çıkması üzerine, suiistimalleri tespit edilenler bizzat Kemal Bey tarafından mahkemeye sevk edilmişlerdir.
Osmanlı Devleti´nin savaştan mağlup olarak çıkması ve Mondros Mütarekesi´ni imzalamasıyla birlikte İtilaf Devletleri, Ermeni tehciri hususunda Osmanlı Devleti´ni hesaba çekmek istemişlerdir. Dönemin idarecileri yenilginin getirdiği olumsuz havanın etkisiyle, İtilaf Devletleri´nin hoşgörüsünü sağlamak ve Osmanlı Devleti´nin bu kötü duruma düşmesinden sorumlu tuttukları savaş dönemi idarecilerinden hesap sormak amacıyla, Ermeni tehciri ile ilgili yargılamalarda bulunmak üzere divan-i harb-i örfiler kurma yoluna gitmişlerdir.
İstanbul´da kurulan D.H.Ö. yedek üye ile birlikte 8 üyeden oluşmuş ve 4´ü azılılardan seçilmişti. Üç asker üyenin üçü de emeklidir. Ali Nadir Paşa İzmir´i kolayca Yunanlılar´a teslim edecek adamdır. Nemrut lakabıyla anılan Mustafa Paşa bu mahkemenin başkanıdır. Ayrıca Nemrut Mustafa Paşa, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında, gıyaplarında idam kararı verdirtmiştir.
Niyeti önceden belli olan mahkeme, Kemal Bey´i Ermeni tehcirinde görevini kötü kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiasıyla, idamla yargılamıştır. Yalancı şahitlerin vermiş olduğu ifadelerle ve düzmece iddialarla mahkeme Kemal Bey´i idama mahkûm etmiştir. Kararı Padişah´a da onaylatmayı başaran Damat Ferit Paşa Hükümeti, 10 Nisan 1919 tarihinde idamın infazıyla ilk kurbanını vermiş oldu.
Mehmet Kemal Bey´in yargılanması ve idamı, Milli Mücadele ruhunun güçlenmesinde de etkili olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclis´i, 25 Aralık 1921´de çıkarılan bir kanunla ilk olarak eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey´i, 14 Ekim 1922 tarihinde çıkarılan başka bir kanunla da Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey´i " MİLLİ ŞEHİT " olarak ilan etmiştir. Ruhları şad olsun.