Mustafa Ali ÖZTÜRK


ÇOCUKLAR NASIL ÖĞRENMELİ?

ÇOCUKLAR NASIL ÖĞRENMELİ?


"Başarı kıtasına sıkıştırılmış eğitimin dijitalleştirilme nedeninin bilgiye olan hızlı ulaşım olduğu tezi hatalıdır, bu durum avantaj değil dezavantaj yaratıyor. Çünkü ünlü filozof Nietzsche´ye göre öğrenmede hıza endekslenmiş bir algının değil de; yavaşlık, düşünme, sessizlik ve odaklanma gerektirdiğinin anlaşılması gerekiyor." Yani hızlı öğrenme yerine belli aşamalardan geçen sindirilmiş öğrenme daha geçerlidir.

Bugün hızlı öğrenmenin, bilgiye hızla ulaşmanın sembolü internet bağlantılı yapay zekâya sahip akıllı aygıtlar yeni nesillere yarardan çok zarar veriyor. Hızlı öğrenmenin eğitime özellikle yükseköğretim öncesi eğitim kurumlarında belirgin bir katkısı yokken çok belirgin zararları vardır. Hangi bilgiye, hangi kaynaktan nasıl ulaşacağını bilmeyen gençlerimiz daha yolun başında bilgi çöplüğü internet sayfalarında kaybolup gidiyor. Yapay zekâya sahip arama motorlarının önüne getirdiği sağlıksız bilgileri kopyalayıp yapıştırıyorlar. Herhangi bir zihinsel süzgeçten geçirilmeyen bu bilgiler kısa yoldan ya taşınabilir dijital belleklere depolanıyor ya da yazdırılıyor. Bu durumun zararlı sonuçlarını ise sahada, toplumun içinde yeni yeni söz sahibi olmaya başlayan çağımız gençlerinde açıkça görebiliyoruz.

Gençlerimiz bilgiye ulaşmaya çalışırken aramalı, arayışta olmalı. Sınırsız bilgi kaynağı kütüphaneleri keşfetmeli. Onca kitap arasından işine yarayacak kaynağı kendisi bulmalı, bulduğu kaynaklar arasında en doğru olanı seçmeli, o kaynağa ulaşıp değerlendirmenin hazzını yaşamalı. Yazılı kaynaklar arasındaki arayış içinde geçen zamanlar bile çocuklarımız için mükemmel deneyimler sağlayacaktır. Bilgiye ulaşırken aynı zamanda bilgi üretecek, sadece tüketen beyin safhasından üreten beyin safhasına geçecektir. Bir tıkla karşısına gelen, bir tıkla yazdırılıp elde edilen, sunulan bilgi ham bir bilgidir. Ham bilgi ise bir işe yaramaz ve zihinde hiçbir iz bırakmadan kolayca silinir. Yeni nesiller kütüphaneyi keşfetmeli. Yazılı bilgi kaynaklarını değerlendirmeyi öğrenmelidir. Kütüphanelerden özellikle okul kütüphanelerinde bol bol kaynak eser bulundurulmalı ve sanal bilgi aygıtları kütüphanelere yerleştirilmemelidir.

Gençler bilgiye ulaşırken sadece kitaplar değil yaşayan bilgi kaynaklarına da ulaşabilmesi hayati önem taşımaktadır. Yani araştırılan konu hakkında tecrübeli kişilerden sorarak, konuşarak, konuştuklarını değerlendirerek edineceği bilginin yanı sıra gençlerin edinebileceği yaşam tecrübesini varın siz düşünün. İletişim kuran, soran, sorgulayan gençler sorgularının sonuçlarını değerlendirdiğinde edindiği bilgiler de onun için değerli ve unutulmaz olacaktır. Bu iletişim kurarak edindiği bilgilerden de yararlı yeni bilgiler üretebilme olanağı bulacaktır. Tıpkı kütüphanelerde yaşadıkları deneyimler gibi insanlardan öğrendikleri bilgiler de gençlerimiz için unutulmaz deneyimler olacaktır.

Çocuklarımızı -hatta kendimizi- bilgiye hızlı ulaşma ve hızlıca öğrenme parolasıyla peşinden sürükleyen dijital dünyanın şerrinden korumalıyız. Korumak için de onları hayatın içine daha fazla sokan, daha fazla iletişim kurmasını sağlayan etkinliklere yönlendirmeliyiz. Hız yerine sindirme kavramını öne çekmeliyiz. Bilgi edinme ve işleme konusunda sağlam temeli olan bireyler belli aşamadan sonra zaten bilgiye hızlı ve sağlıklı bir şekilde ulaşma yollarını zorlanmadan bulacaktır.

Dijital aygıtların karşısında edilgen duran, üretmeden hazırı alıp tüketen nesillerin geleceği tehlike altındadır. Çocuklarımız etkin bir şekilde öğrenme aşamalarını yaşamalı, doğru bilgiye doğru yaşantılarla, aktif bir şekilde ulaşmalıdır. Bunun için ise başta anne babalar olmak üzere çocukların yetişmesinde pay sahibi olan kişi ve kurumlar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidirler. Herhangi bir kişi ya da kurum sorumluluklarını aksatırsa çocuklarımızın sağlıklı gelişimi sekteye uğrar, uğruyor.

Sonuç olarak çocuklara bilgi edinmesi için alınan yapay zekâya sahip ve sahiplerinin ?üretenlerinin- amacına hizmet eden aygıtların sonu yeni nesiller için bir facia.  Çocuklarımıza daha fazla ders çalışsın, daha çok bilgiye kısa yoldan hızlıca ulaşsın diye alınan akıllı telefon, tablet ve bilgisayarların bu amaca hizmet etmediği artık aşikâr. Aileler kendilerini kandırmamalılar. Çocuklarıyla okul dışında, sanal oyuncakların eline bırakmak yerine kendileri ilgilenip bu konuda kafa yorup, emek harcamalılar. Çocuğun bilgi edinme sürecinde yol gösterici olmamalılar. Bilgi edinme süreçlerini bilimsel açıdan en ince ayrıntısına kadar öğrenmeliler. Kulaktan dolma komşu ve arkadaş çevresinden ya da çeşitli medya araçları vasıtasıyla öğrenilen eksik ya da yanlış bilgilerden kaçınmalılar. Maddi fedakârlıklardan çok manevi fedakârlıklar konusunda gerektiği kadar kafa yormalılar. Bunları yapmadığımızda çocuklarımıza en büyük kötülüğü yapmış oluyoruz.