CANIMIN BİR PARÇASI (IV)
´´Doktor bey´´ dedim. ´´Evladım ameliyat masasındayken beni hiçbir kuvvet burada tutamaz. Lütfen şu serumu çıkarın ve beni oğlumun yanına götürün.´´ Dedim. Çektiğim tarifsiz acının karşısında doktor bana hak verdi ve kolumdan serumu çıkardı. Sarışın bir hemşireye talimat verip, oğlumun yanına gitmem için yardımcı oldu. Hemşireyle birlikte hastanenin ikinci katındaki ameliyathaneye gitmek için asansöre bindim. Asansörden inince orada bekleyen Didem´i görünce şaşırdım. Koşarak Didem´e sarıldım.
´´Nereden öğrendin burada olduğumu.´´ Dedim ağlayarak. Buluşmaya gitmeyince beni cepten aramış ve hastanedeki bir doktorun telefona verdiği cevap karşısında hemen hastaneye gelmiş. Beni acilde baygın halde görünce doktordan aldığı bilgi itibariyle ameliyathanenin kapısının önünde beklemeye başlamış.
Canım arkadaşım. İyi gün, kötü gün dostum. Neler geldi başımıza?
Didemle konuşmadan, sarılarak birbirimize ameliyathanenin kapısı önünde ağlaştık. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve bizim yaşlarımızda kıvırcık saçlı bir bayan doktor çıktı dışarıya. Biz hemen yanına yaklaştık.
´´Kerem Yıldız´ın annesi misiniz? Dedi. ´´Evet´´ dedim ağlayarak. ´´Oğlum nasıl? Ne zaman görebilirim oğlumu doktor hanım?´´
Mesleği gereği soğukkanlı olan doktor hanım, elini omzuma koydu. ´´İlk önce sakin olun.´´ Dedi ve konuşmaya başladı.
´´Öncelikle Kerem´in hayati tehlikesi yok. Sol kol dirsek üstünde parçalı kırık ve sol bacak diz altında açık kırık mevcut. Yaklaşık 3 saat süren ameliyat sonrası sol kolundaki kırığa platin takıldı. Sol bacağındaki açık kırık için 3 vida kullanıldı ve açık yara kapatıldıktan sonra yarım ATEL (alçı) ile ameliyat sonlandırıldı. Hastamız şuan anestezi etkisinden dolayı yarı baygın ama on beş dakikaya uyandırılır ve servisteki odasına çıkartılır. Tekrar geçmiş olsun.´´
Doktor bizim yanımızdan ayrılırken, içimde ki boşluk yerini oğlumun yaşam sevincine bıraktı. Hem ağlıyordum hem seviniyordum. Oğlum yaşıyordu ve yaralar iyileşecekti. Allah´ım sana binlerce şükürler olsun. Oğlumu bana bağışladın. Yaklaşık on dakika sonra ameliyathanenin kapısı açıldı ve sedye üzerinde Kerem´in solmuş yüzünü gördüm. Ağlayarak başını okşadım. Hafifçe gözlerini araladı ve ´´annecim´´ dedi. ´´Canımın parçası, kuzum? Buradayım annem!´´
Hastabakıcının sürdüğü sedyenin bir yanında Didem, bir yanında ben asansöre bindik. Beşinci kata gelince asansörden inip servis odasına geçtik. Kerem hastane personeli olduğu için, özel servis odası ayarlanmıştı. Servisteki bir başka hastabakıcıyla birlikte diğer hastabakıcı Kerem´i sedyeden yatağına geçirdiler. Üzerine pikesini de örttüler. Kerem de kendine gelmeye başlamıştı. Yatağının başucunda elini tutup öpmeye başladım. İçimden sürekli şükrediyordum. Sonuçta hiçbir zaman motosiklet kullanmasını istemiyordum. Ne kadar dikkatli olursa olsun içimde hep bir korku vardı.
Anne yüreği işte?
İçimdeki korkunun bir gün gerçekleşeceğine Kerem, hep gülüp geçerdi. Oysa şimdi tehlikenin ne olduğunu anlamış olmalıydı. Ve ilk iş o motosiklet satılacaktı.
Devamı yarın...