BİR KİTAP VE VERDİĞİ MESAJLAR
?Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır.? diyerek afilli bir başlangıç yapan 2013 Aralık çıkışlı polisiye bir roman ?Beyoğlu´nun En Güzel Abisi´. Çokça reklamı yapılan, tekrar basımları yirmiyi bulan kitap, insanlar tarafından bolca tüketilmiş durumda. Tüketilmiş diyorum; çünkü sığ cümleler, sıradan betimlemeler yumağından öteye gidememiş sıradan bir kitap. Köşelere iliştirdiği gezi olayları, asıl olayın akışını frenlemiş olan eser.
Kitap edebi kaygıdan çok piyasa şartları ve bol para kazanma amacı göz önünde bulundurularak yazılmış, günün en popüler olaylarını yazarın kendi ideolojik süzgecinden geçirerek taraflı bir şekilde yazdığı kitap. Her yönüyle vasat bir roman. Tüm bu eleştirilere ek olarak, yazarın siyasi görüşünü gözümüze gözümüze sokması, adeta dikte etmesi rahatsız edici.
Başrolde yine yazarın diğer polisiye romanlarında olduğu gibi Baş komiser Nevzat, etrafında iki genç yardımcısı, suçlular, maktüller, katiller ve masumlar? Bir adamın (Engin) bir yılbaşı gecesi Tarlabaşı semtinde bıçaklanarak öldürülmesiyle başlıyor. Acar polis geniş bir persfektifte muhtemel zanlıları incelemeye alıyor.
Kitabın dili sade ve anlaşılır. Akıcılığı göreceli olmakla birlikte, sonuç aşağı yukarı belli olduğu için bir yerden sonra okuyanın heyecanı kayboluyor-sonu biline film gibi-. Kaybolan heyecanla birlikte akıcılık ta kayboluyor, tıkanıyor. Okur sanki kitabı yarıda bırakmamak için inatla okuyor. ?Göz kırmak? gibi dilimize tam oturmamış zorlama ve özensiz kullanımlar kulak tırmalıyor.
Tüm bunların ötesinde kitapta dikkatimi çeken durum yazarın siyasi görüşünü ön plana çıkarıp dünya görüşüne uygun tiplerin içinde bulunduğu olayları şirin göstermeye çalışması, bu olayları ve içindeki karakterleri ululaması, kitaptan uzaklaşmama neden oldu. Bu eleştiri yazısını yazmaya karar verdiğim için de bitirmek için çaba sarf ettiğim bir kitap oldu.
Kitapta kurgu da olsa bariz bir şekilde devleti ve görevlilerini kötü gösterme çabası var. Terör örgütü militanlarını masumlaştırırken, polisi olmadık hallere hiç çekinmeden sokuyor. Örneğin Sözde eski bir militan için; ?Dağdayken yakaladığı barışçıl düşünceyi hapishanede iyice pekiştirmiş? diyor. Ayrıca terörist mertmiş, bir kuşu bile incitmezmiş, yakalandığında sorguda onca işkenceye rağmen arkadaşlarını satmamış. Bir ayağını sözde işkenceci(!) güvenlik güçleriyle dağda çatışırken kaybeden bu kişi şimdi bir barış elçisi, hem de öğretmenmiş(!).
Kitabın bir çok yerinde madde bağımlılarına karşı sempatik bir yaklaşım sergilenirken topluma ve polise aynı derecede antipatik yaklaşım sergileniyor. Balici üç çocuk o kadar tatlılar ki balici görmemiş biri maazallah bu tipleri iyilik meleği sanabilir.
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ?Gezi Olayları? olarak adlandırılan olaylar da bir şekilde sıkıştırılmış romana. Haddinden fazla yer kaplıyor. Kahramanların dilinde destansı ?Gezi Parkı Olayları? ve kahpe(!) devletin ve görevlilerinin yaptığı çirkeflikler ballandırıla ballandırıla anlatılıyor. ?(?) Cesur çocuklardı aslında. Benim yanımda bir delikanlının gözünü kör etti polis. Gaz tüfeğiyle nişan aldı çocuğun gözüne. Bile bile? Nasıl da yakışıklıydı oğlan. Gitti ?sol? gözü. (?)?
Şimdi yukarıdaki ifadelerle, geçen günlerde bir televizyon programında ?çocuklar öldürülüyor? iftirasıyla örgüt propagandası yapan kişinin ifadeleri ve ana fikri arasında ne fark var. Bence ikisinde de suçlular masum, bu suçlularla mücadele eden güvenlik güçleri katil olarak sunuluyor insanlara. Kitap bu örneklerle dolup taşmakta. Eğer son bir örnek verecek olursak ?Ellerinde molotoflu gezen gençlerin niyeti insan öldürmek değildi, korkutmak, taciz etmek istiyorlardı.? Molotof diye adlandırılan nesne yakıcı bir bomba ve bunu ellerinde taşıyanlar aslında insan öldürmek istemiyormuş. Masum ufak bir taciz etmek isteğindelermiş. Ayrıca molotof bombasıyla da olsa insanları rahatsız etmek istemeleri hoş görülmeliymiş. Bu satırları okurken bu molotofçu masumların İstanbul´da belediye otobüsünde molotof kokteyli atarak yaktığı genç kız kardeşimiz geldi aklıma, onlarla mücadele eden güvenlik güçlerimiz geldi. Üzüldüm!
Kitap hem açık hem de subilimine (bilinçaltı) mesajlarla şişirilmiş. Özellikle bir polisin dilinden bolca devlet düşmanlığı yapılmış. Komiser Nevzat: ?Gezi Parkı´nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık ki bir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu.?
Sonuç olarak azınlıklar, translar, sokak çocukları, gezi direnişi, polis şiddeti, devlet, kültürel-kentsel yozlaşma, kumar, fuhuş? Hepsine değineceğim derken; karman çorman, edebi dili zayıf, taraflı bir kitap çıkmış ortaya. Özellikle Gezi Parkı Olayları´ndan rant elde etmeye çalışan vasat bir polisiye. Elimdeki -cep boy- kitabın baskı numarasının 17 olduğunu görünce yazarın amacına ulaştığını; ancak toplumun da ne kadarının sadece bu kitapla zehirlenip kötülüklerin kanıksatıldığını düşündüm. Okumalıyız, okurken seçici ve bilinçli olmalıyız. Kalın sağlıcakla..
