Kafamı çevirdim, ama gözlerim hep ona bakmak istiyordu. Düğün mü? Herkes oynuyordu işte. Gelin güzeldi, damat yakışıklı. Kızların saçları, makyajları ve giyimleri güzeldi? Meydan coşkulu insanlarla doluydu. Tabii Sedef sayesinde, ben de o coşkulu insan kalabalığı arasındaydım. Bir ara koluma biri dokundu. Arkama doğru bakınca Eşref´le göz göze geldik. Işıl ışıl bir çift mavi göz, ´´Gel, bende kaybol´´ diyordu sanki. Kulağıma eğildi ve ´´Ben de sana âşık oldum,´´ dedi.
YALAN...
Ne yani...
Bana...
Ben... Ben...
Elime bir kâğıt verdi.
Ve yanımızdan uzaklaştı. Karşıdan Şermin, bana göz kırptı. Kızardım, utandım... Yorgunluğumu bahane ederek yerime oturdum. Anneme tuvalete gitmek istediğimi söyledim. Annemle birlikte Süleyman Ağabeylerin evine gittik. Tuvalete girdikten sonra su içmek bahanesiyle mutfağa girdim. Elimde buruşmuş kâğıdı açıp okudum. ´´Lütfen beni ara´´ diye not ve altında bir telefon numarası. Ve bir de ´´Bir hafta sonra, ağabeyinden güvercin almaya geleceğim, haberin olsun.´´ Tamam, ağabeyim güvercin alıp satıyordu ama ta Didim´den Manisa´ya güvercin almak için gelinir miydi? Her halde gelinirdi.
Meydana döndük. Sonrası mı?...
Sadece DENİZ MAVİSİ gözler, gerisi teferruat. Düğünün sonuna doğru gelin ve damada mutluluk diledik, Emine teyze, Selma, Sedef ve Şermin´le vedalaştık. Müsait bir zamanda Manisa´ya geleceklerine dair söz verdiler. Bizi garaja Eşref bıraktı. Korkmadan, utanmadan gözlerim dikiz aynasında, kalbim deniz kıyısında otobüse yerleştik. Anlaşılan Musa Ağabeyimde Eşref´i sevmişti. Otobüs hareket edinceye kadar Eşref bekledi. Otobüs tam hareket ederken Eşref el salladı. Musa Ağabeyim ve annemde, el sallayarak karşılık verdi, bense sadece gülümsedim. Belki de hayatımda ilk kez bir erkeğe candan, sıcacık gülümsedim.
Annem bana bakıp ´´Sarardın,´´ dedi
´´Bilmem belki yorgunluktan belki de DENİZ çarptı anne´´ dedim.
´´Merak etme iyiyim...´´
Son...