Medenî toplulukların en bariz vasıflarından biri, toplu halde yasamaya temayül göstermesidir. İnsan, yalnızlıktan nefret eder. Yüce Halikımızın insanı bir erkekle bir kadından halk edip, onları şube ve kabileler haline koyması, toplu halde yaşamanın Sünnetullâha muvafık olduğunu göstermektedir.
Toplu halde yaşamak beser hayatında asıldır.
Cemiyetin bozulması veya ferdin taşıdığı ruh haleti sebebiyle toplumdan uzak yaşayanlar görülmüş ise de bu bir istisnadır.
İnsanlar, birbirleri ile samimî münasebet kurmak, dost ve arkadaş edinmek ihtiyacını duyarlar.
Dostluklar, dinimizin emirlerine uygun olarak kurulursa uzun ömürlü olur ve ebedî hayata da intikal eder. Fakat şeytanî yollarda ve nefsani hevesler uğrunda kurulacak olursa kısa vadeli olur ve sonu n-edametle biter.
İnsan, bir mal alırken markasına bakar ve iyi olup olmadığını araştırır. Kişi, arkadaş edineceği kimsenin kâmil bir iman ve güzel ahlâk sahibi olup olmadığını, ibadetlerine devam edip etmediğini araştırmalıdır. Sayılan meziyetlerden mahrum bir kimseyi dost edinmek, bizim de ibadetten soğumamıza ve güzel ahlâktan uzaklaşmamıza sebep olur. Ebu Davud´un rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
«Bir adam, arkadaşının dinî (davranışları) üzerinde (hareket edecek) dir. Biriniz kiminle dost olacağına (iyi) baksın»
Arkadaş olarak seçeceğimiz kimse, temiz seciyyeli ve ileriyi gören bir mü´min olmalı; konuşması ya bizi hakka yöneltmeli veya kötülükten vazgeçirmelidir. Tedkik etmeden önüne gelen herkesi dost edinmemelidir. Zira başa gelen felâketler, çok kere, arkadaş yüzündendir. Ne güzel söylemişler:
Mizana vur görüştüğün ihvanı elhazer, Rehber zannettiğin rehzen olmasın...
Hatamızı, doğru gibi gösterenler; yağcı, menfaat düşkünü ve dalkavuk davranışlı kimselerdir. Seni seven, sevgisinde sadakat gösterir, hatanı, sana söyler fakat başkasına duyurmaz. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde şu tavsiyede bulunmaktadır:
«Ancak müminle arkadaş ol, yemeğini de ancak (haramdan) sakınan kimse yesin»
İman sahiplerini, mü´min olmayanlar sevemezler. Düşüncesi ve gayesi ayrı olan kimselerin birbirini sevmesi mümkün değildir.
İnsan, düşmanını tanımazsa dinsizden imanını; servetine göz koyandan, malını; namus düşmanından ırzını; canını kastedenden hayatını koruyamaz. Peygamber Efendimizin «Mümin, bir delikten iki defa ısırılmaz» hadîs-i şerifi, hareketlerimizde ne derece uyanık olmamız gerektiğini ifade etmektedir
Bu husustaki inceleme menfi sonuç vermiş ise tekrar tecrübe etmek gafletini göstermemelidir. Çünkü neticede nedametten başka bir şey gelmez.
Hayatımızda çok defa görmüşüzdür ki, iyi kimselerin yoldan çıkışı, dostları yüzünden olmuştur. Abdül - Kadir Geylânî Hazretleri diyor ki:
«Kötülerle düşüp kalkarsan, iyiler seni kötü zanneder».
Her şey benzerine yaklaşır ve zıddından kaçar. İnsan ayak takımı ile düşüp kalkmamalıdır.
Arkadaşlık münasebetlerinde dikkate alacağımız muaşeret kaideleri vardır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
Dostumuza, sevdiğimizi bir defa haber vermeliyiz.
Sevgide ölçülü olmalıyız. Zira bir kimseyi´ aşın sevmek, insanı dilsiz ve sağır gibi bir hâle koyar. Arkadaş edindiğimiz kimsenin dinimize aykırı hareketlerine göz yummak sevgide aşın bir derecedir.
Bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
«Dostunu orta yollu sev. Umulur ki, bir gün düşmanın olabilir. Düşmanına aşırı buğz etme. Umulur ki, bir gün dostun olabilir»
Saklanması gereken aile sırlarını arkadaş edindiğimiz herkese açmamak gerekir. Aşırı bir sevgiyle bağlandığımız arkadaşa aile sırlarını söyleyecek olursak aile mahremiyetleri çürük sakız gibi ağızlarda dolaşır. Ne güzel söylemişler:
«Yüzüne her güleni mahrem-i esrar etme!»
Arkadaş ve dostlarımıza güler yüzlü olmalıyız. Güler yüzlülük, kalpleri birbirine bağlayan bir bağdır. Din kardeşine güler yüzlü davranmak da bir çeşit sadakadır.
Dostumuzla karşılaştığımızda selâmlaşmak, hatırını sormak ve müsâfaha yapmak, arkadaşlık vazifelerimizdendir. Bir hadîs-i şerifte buyrulmaktadır ki:
«Kim Müslüman kardeşiyle müsafaha yaparsa günahları dökülür».
Arkadaşımız başka bir yerde oturuyorsa gelip gidenle selâm göndermeliyiz.
Dostlarımızın rahatsız olmamaları için evlerine veya iş yerlerine çok sık gitmemelidir. Çünkü bu gidip gelmeler, onun işine ve kazancına engel olabilir.
Peygamberimiz buyurmaktadır ki:
«Seyrek ziyaret et, sevgin artar»
Arkadaşımız hakkında daima iyilik" düşünmeli ve sadakatten ayrılmamalıdır. Resûlullah Efendimiz buyuruyor ki:
Allah katında arkadaşların hayırlısı, arkadaşına hayırlı olandır. Allah katında komşuların hayırlısı, komşusuna hayırlı olandır»
Arkadaşlar arasında geçimin şartı, külfeti terk etmek ve dostlarına ağırlık yapmamaktır.
Dostluklar, dünyadan ziyade ahirete dönük olmalı, maddeden ziyade manaya müteveccih bulunmalıdır.
Hutbemize Peygamber Efendimizin bir hadisleriyle son verelim: «Dostlarınızı çoğaltınız. Çünkü her mümin için (verilecek) bir şefaat (salahiyeti) vardır».