MANİSA - Çok tartışılan yaz saati uygulamasına devam edilmesi kararına destek veren Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi Noroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, "Bütün ülkeyi düşündüğümüzde bu yaz saati uygulamasının devamını ben bilimsel olarak gerekli görüyorum. Bizdeki uygulama enerji kazanmaya yönelik bir uygulama olmasının yanı sıra, insanın fizyolojisi ve uyku ihtiyacı açısından da uygun olduğunu düşünüyorum" dedi.
Türkiye´de ilk defa 1976 yılından bu yana aralıksız olarak uygulanan yaz ve kış saati uygulamasında bu yıl değişikliğe gidilerek kış saati uygulaması kaldırıldı. Yaz saati uygulamasının devam edilmesi beraberinde birçok tartışmaları da beraberinde getirdi. Kış saati uygulamasına geçilmemesi nedeniyle özellikle batı illerinde öğrenciler ve çalışanlar gece karanlığında okullarına ve iş yerlerine gidiyor. Özellikle enerji tasarrufu sağlanması amacıyla kullanılan uygulamanın kaldırılması sonrasında, karanlıkta iş yerlerine ve okullara gidilmesinin enerjide tasarruf ettirilmediği iddialarının da ortaya atılmasına neden oldu. Bazı vatandaşlar uygulamanın yarardan çok zarar getirdiğini iddia ederken, Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, yaz saati uygulamasına devam edilmesinin uyku sağlığı açısından olumlu olduğunu söyledi.
"Doğru bir uygulama"
Yaz saati uygulamasına devam edilmesinin Türkiye´nin bütünü ele alındığında doğru bir uygulama olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, uygulamanın uyku sağlığı açısından da olumlu sonuçlarının bulunduğunu söyledi. İzmir ile Iğdır arasında 76 dakikalık zaman farkının bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, "İzmir ile Iğdır arasında yaklaşık 76 dakikalık bir süre farkı var. Bu süre farkı nedeniyle ülkenin belki her tarafında sabahleyin aydınlığı yeteri kadar yaşayamıyoruz. Örneğin İstanbul´da, İzmir´de bu yaz saatinin devam etmesi nedeniyle öğrencilerin ilk bir buçuk saati karanlıkta ders işlemesi ya da işlerine giden insanların erken saatlerinde karanlıkta işe gitmesi gibi bir sonucu doğurdu. Ülkenin batısında, ´Biz bundan pek de yarar sağlamıyoruz´ gibi bir düşünce oluştu. Ancak rasyonel düşündüğümüzde, ülkenin bütününü düşünecek olursak bu uygulama temelde ülkemizin büyük bir bölümünde gündüz uyandıktan sonra mesaiye başlama süresini en minimal süreye indirmiş rasyonel, doğru bir uygulama" diye konuştu.
"İş gücü kayıplarına yol açıyordu"
Sağlıklı bir insanın sabah uyanması ile birlikte işe başlama saati arasında geçen sürenin minimal olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, "Belki buna biraz alışmamız, özellikle batıdaki iller açısından zaman alacak ama sağlıklı bir insan sabah uyandığı ile mesaiye başlaması arasında geçen sürenin minimal olması gerekir. Bu uygulama yapılmasaydı gün aydınlandıktan iki buçuk saat sonra başlanabiliyordu. Gün sabah 5 buçukta aydınlanıyorsa insanların mesaiye başlamaları uyandıktan sonraki iki buçuk 3 saate tekabül ediyor. Bu da bu kadar iş gücü kaybına, bu kadar aydınlıkta kişinin uyumasına ya da evde kalmasına yol açıyordu. Bütün ülkeyi düşündüğümüzde bu yaz saati uygulamasının devamını ben bilimsel olarak gerekli görüyorum. Bizdeki uygulamanın enerji kazanmaya yönelik bir uygulama olmasının yanı sıra insanın fizyolojisi ve uyku ihtiyacı açısından da uygun olduğunu düşünüyorum. İnsan oğlu sağlıklı uykuyu gece karanlığında daha sıhhatli uyuyabilmektedir. Gece saat 9-9 buçuk civarında karanlığın da etkisiyle epifiz bezinden melatonin denen bir hormon salgılanmakta. Bu melatonin hormonu karanlıkta salgısı artan, aydınlıkta duran bir hormondur. Bizim uykuya dalma hızımızı belirlemektedir" şeklinde konuştu.
Bilim adamlarından ´Kışın uykunuzu erkene alın´ önerisi
Yaz ve kış mevsiminde gece sürelerinde yaşanan farklılıklardan dolayı uyku düzeninde değişiklikler yapılmasını öneren Prof. Dr. Yılmaz, yazın havanın geç karardığından dolayı uyku hormonu olan melatoninin de geç salgılandığını belirterek kışın havanın erken kararması nedeniyle uyku saatinin erkene alınmasının sağlıklı olacağını söyledi. Prof. Dr. Yılmaz, "Aralık ayında en uzun geceyi, Haziran ayında da en kısa geceyi yaşıyoruz. Çevresel faktörler, bizim çevresel saatlerle, biyolojik saatimizin uyum içerisinde olması uyku verimini arttıran bir özelliktir. Karanlıkta uyumak ve aydınlıkta uyanmak fizyolojik olanıdır. Bunu sağlayabilmek için de yazın yatağa gitme saatimiz 12 olabilir, 1 olabilir. Çünkü yazın bizim melatonin denen hormonun salgılanma süreci de öteleniyor. Bu melatonin hormonu kışın saat 8 buçukta salgılanmaya başlanıyor ama yazın bazı bölgelerimizde 9´da hava karardığı için bu melatonin hormonunun salgılanması da vücudumuzda biyolojik olarak 10´da, 11´de en üst düzeye varmaya başlıyor. Kışın yaklaşık 1 saat kadar, 1 buçuk saat kadar uyuma süremizi öne çekmek; yazın bunu daha ileriye taşımak, kışın uyku saatimizi 10, yazın da 11-11 buçuk gibi düzenlemek fizyolojik olarak vücudumuzun ihtiyaç duyacağı sağlıklı uykuyu sağlamamız için gerekli olan hijyenik koşulları taşıyacaktır" ifadelerini kullandı.
"Uykudan önce sosyal medyadan uzak durun"
Uyku öncesi sosyal medyadan ve cep telefonlarından uzak durulması gerektiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yılmaz, "Çocuklar odalarına gittiklerinde cep telefonlarını da alarm olarak kullanmak için ya da uykusu gelene kadar, sıkılana kadar bir şeylere bakmak için yanlarına alıyorlar. Bu sosyal medyada kalmak, Facebook´ta, Twitter´da ya da hangi sosyal medya alanını kullanıyorsa orada kalmak bir uykuyu bölüyor. O cep telefonları led ışıklarıyla bir yandan yaydıkları radyasyonla, ikinci bir yandan uykuyla ilgili nöromedyatörlerde baskılanmaya yol açıyor. Geceleyin uykuya dalma hızı güçlü olmalı. Sabah da bu tam tersine uyanma hızında yavaşlamayla, kişilerin zor uyanması, güç uyanmasıyla sonuçlanıyor. Bu oldukça önemli bir konu. Yatak odasında cep telefonu, tablet, televizyon olmaması uyku hijyeni açısından kesinlikle gerekli bir konu" dedi.