Basın dünyasında geçen yıllarına rağmen içindeki çocuksuluğu hiç kaybetmemiş, tüm samimiyeti ile sorularımızı cevaplayan Fatma Beyza Tütüncüoğlu’nun dünyasına konuk olduk. Kendisiyle yaptığımız keyifli sohbette radyo programlarında ve masal kitaplarında en çok neye dikkat ettiğini, ailelerin çocuklara kitap sevgisini nasıl aşılayacağını, seslendirdiği karakter Şeker Pembe’yi, sevilen karakter Pepe’yi ve kendi çocukluğuna dair önemli konuları sizler için konuştuk.
Sizi hep çocuklara dair yaptığınız çalışmalardan tanıyoruz. Acaba Fatma Beyza Tütüncüoğlu’nun çocukluğu nasıl geçti?
Çocukluğuma dair hatırladığım en güzel anılar kitaplara ait. Çocukluğumun geçtiği ev aklıma gelince öncelikle büyük bir kütüphane canlanıyor gözümde. Babam çoğu zaman elinde kitaplarla gelirdi eve. Yeni çıkan kitaplardı bunlar. Aralarında romanlar, çocuk kitapları olurdu. Annem okumayı çok severdi ki hala öyledir. Kardeşimle ben okuma yazma bilmediğimiz zamanlarda annem okuduğu hikayeleri bize anlatırdı. Özellikle de kahvaltı sofrasında. Bazen saatlerce kalkmaz annemin anlattığı masalları, hikayeleri, erdemli insanların hayatlarını dinlerdik. Dinlerken de hayal ederdik. Babam öğle yemeği için eve geldiğinde bizi sofra başında sohbet ederken bulduğunu söyler çoğu zaman. Televizyon ve internet olmayan zamanlarda büyümenin avantajı diyebilirim. Hayal dünyası gelişiyor kitaplarla. Vicdani, ahlaki, insani değerleri öğreniyor insanın o yaşlarda. Anne baba önem verince kitap çocuğun gözünde son derece önemli ve keyifli bir hale geliyor. Sonra annem bize Victor Hugo’nun Sefiller’ini okudu. Şimdi anlıyorum ki yine bizim yaşımıza göre cümlelere çevirmiş ve öyle okumuş. Bunlar çok önemli şeyler.
Yaramaz bir çocuk değildim. Öyle hatırlıyorum. Her çocuk gibi oyun oynamayı severdim. Hayvanları çok severdim. Onların canını yakanlara kızardım o yaşımda.
-Radyoculuk serüveniniz nasıl başladı ve çocuk programları tercihiniz nasıl oldu?
Özel radyoların yeni açıldığı dönemlerdi. O sıralar ben de yeni yeni bir dergide çalışmaya başlamıştım. Derginin editörü olan değerli bir ablamız vardı. Sesimin ve türkçemin güzel olduğunu söylerdi hep. Onun teşvikiyle oldu aslında. Diksiyon dersleri almaya başladım. Hocamız Enver Seyidoğlu sesimin çocuk programcılığuna daha yatkın olduğunu söylemişti o zamanlar. Sonra Moral fm de Kardelen adında bir aile programı sunarak başladım. Sonra da TGRT FM’e geçtim. Çocuk programları sunmaya burada başladım. Önce Karamela Sepeti sonra da Atlı Karınca. Sekiz yıldan fazla aralıksız sürdü program. Pek çok ödül aldı. Eş zamanlı olarak farklı formatlarda programlar eklendi. Kadın, şiir, haber programları da hazırlayıp sundum. Beş yıl kadar Osman Ünlü hocamızın hazırladığı Gönül Pınarı programını sundum. Şimdi Moral fm’de Pembe-Mavi adında bir çocuk programı hazırlayıp sunuyorum. Ben bir sunucuyum. Farklı formatlarda pek çok program hazırlayıp sundum fakat 17 yıldır hiç aralıksız sunduğum ve büyük keyif aldığım programlar çocuk programları oldu.
-Çocuk programları ve yayıncılığı hassas bir konu. Özellikle çocuklara verdiğiniz herşey onların hayal dünyasını, ruhi gelişimini ve kişilik yapısını etkilediği için radyo programlarınızda ve yazdığınız kitaplarda neye dikkat ediyorsunuz?
Dediğiniz gibi hassasiyet, sevgi ve dikkat isteyen bir konu. Kitleniz çocuk. Bir kere herşeyden önce çocukları sevmelisiniz. İkincisi onları anlamalısınız. Üçüncüsü onlar için bir şeyler yapmayı önemsemelisiniz. Çocukların boyları küçük olabilir ama dünyaları kocaman aslında. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Çünkü onlar insanların bozulmamış saf hali. Belki de tüm iyi insanların olmak istedikleri hal.
Çocuk programı bana ilk teklif edildiğinde biraz düşünmedim desem yalan olur. Yetişkinlere program yapmak gibi değil. Çok daha özen, dikkat, istiyor ve daha yorucu. Yetişkin insanların hayat görüşleri, siyasi fikirleri, kişilikleri az çok bellidir. Ama çocuklarınki oluşurken sizin de o binaya bir tuğla eklemek gibi bir durumunuz var. Kelimelerinizin basit ama ustaca olması gerekir. Lokum içinde ilaç verir gibi.
Programlarda ve kitapları yazarken yaş aralığına dikkat ediyorum. Kullandığım türkçeye özen gösteriyorum. Aynı zamanda çocuklaştığım da oluyor. Çaldığım çocuk şarkılarının sözlerine, yazdığım metinlerde çocuk diline özen gösteriyorum. Okumanın bu konuda da bana çok faydası oldu. Kimseyi taklit etmeden kendimle yarışmayı tercih ederim. Kendi tarzımı oluşturdum. Onlarca köşe hazırladım. Hareketli, neşeli, eğlenceli ama eğitici bir program düşlemiştim. Öyle de oldu. O gün bugün devam.
-17 yıldır çocuk programı yapıyorsunuz. Hiç sıkıldınız mı?
Sıkılmadım. Çocuk dünyasını çok seviyorum. Çünkü sevgileri çıkarsız, tertemiz ve masumlar. Çocukluk insan hayatında çok önemli bir dönem. Onlara güzel bir davranış, bir fikir kazandırabilirsem ne mutlu bana. Ayrıca yine kültür-sanat alanındaki yazılarıma devam ediyorum.
-Bugün Türkiyedeki çocuk yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? İçerik ve nitelik bakımından yeterli buluyormusunuz?
Türkiyede son 15 yılda çocuğun önemi anlaşıldığını düşünüyorum. Yayınlar hem görsel hem içerik bakımından uzmanlar denetiminde özenle hazırlanıyor. Çocuk edebiyatına ciddi anlamda yatırım yapıldığını düşünüyorum. Çocuk alanı hiç bitmeyecek bir alan. Gerek kitaplarda gerekse çocuğa yapılan diğer yatırımlarda büyük kazançlar elde ediliyor. Fakat internet çocuklar için örümcek ağı. Faydalı bilgiler kadar çocukları ağlarına çekmek isteyen kötü insanların da cirit attığı bir dünya. Anne-babaların, öğretmenlerin hepimizin çok dikkat etmesi lazım. Çocukların masumiyetleri daha erken yaşta kayboluyor. Bırakın çocuklar masum kalsın. Herşeyi öğrenmeleri gereken yaşta öğrensin. Şu dünya üzerinde masum kalan şeyler o kadar az ki. Çiçekler, ağaçlar, kuşlar bir de çocuklar...
-Sizce masal kitaplarını bu kadar değerli kılan nedir? Masal kitaplarında en çok eğitim mi yoksa eğlendirme işlevi mi ön planda olmalı?
Masal kitaplarını değerli kılan hayal gücünün güzelliğidir. Masal dünyasında herşeyin konuşabilmesi, çocukların da masal çağında bunu böyle görmesi en değerli şeylerden biridir. Vermek istediğimiz değerlerimizi en güzel ve etkili hikayeler ve masal yoluyla anlatırız. Bence yaş grubuna göre ayarlanmalı bu oran. Küçük yaşlarda eğlence ağırlıklı fakat daha büyük yaşlarda macera ve eğitim olmalı.
-Sizce çocuklarımızın zihin yapısını olumsuz etkileyecek eserlere karşı aileler nasıl önlem almalı?
Aileler kitap seçerken çok dikkatli olmalı. Onların fıtratlarına uygun eserle almalılar. Örneğin bazı çocuklar tarihi kitaplardan hoşlanıyorsa diğeri macera kitaplarından hoşlanabiliyor. Bir başkası şiire yatkın olduğundan şiir kitaplarını seviyor olabilir. Burda asıl konu çocuğumuzu tanıyabilmek. Ayrıca çocuğa kitap alırken anne baba da diline, içeğirine bakmalı. Çocuğun fıtratına ve yaşına uygun olan kitapları seçmeli. Tabii bunun için de anne babanın kitap okuyor olması lazım.
-Siz hangi yaş grubuna hitap etmeyi seviyorsunuz? Ve bunun sizin hayatınzda özel bir nedeni var mı?
Radyoda 0-100 yaş arası bütün çocuklar elbette. Programı her yaştan çocuk dinliyor. Kitaplar da ise daha çok okul öncesi ve 8-9 yaş aralığı diyebilirim.
-Çocuklara dair albüm çalışmalarınız oldu? Nasıl çıktı bu fikir?
Evet Şeker Pembe ile Doktor Amca 1 ve 2. Radyo çocuk programlarında koruyucu hekimlik adına ne verebiliriz sorusu üzerine çıktı. Kardiolog doktor Levent Saraç ile birlikte hazırladığımız bir çalışma. Ellerini yıkama, süt içmek, erken yatmak gibi konu başlıkları var. Yıllardır severek dinleniyor.
Sizi en çok mutlu eden radyoculuk mu? Yoksa yazarlık mı?
Her ikisi de. Radyoculuk bir aşk. Ap ayrı bir heyecan. Kalıcı eserler bırakmak istiyorsanız da yazmak diyebilirim.
Şuan çocuklar tarafından çok sevilen bir karakter var Pepe bu projeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çocuklara olumlu mesajlar verdiğini düşünüyorum. Şarkılar ona ayrı bir güzellik katıyor. Aile bağlarının güçlü olması çok etkileyici.
Yeni projeleriniz var mı?
Radyo programım Pembe Mavi devam ediyor. Çeşitli dergilere masal yazıyorum. Ayrıca kültür-sanat yazıları yazıyorum. Çocuklar için daha kalıcı çalışmalar bırakmak niyetim. Bunun için kitap çalışmalarına ağırlık verdim. Çok yakında güzel kitaplarda buluşmak üzere...