Tarih: 30.12.2014 10:39

SULTÂN İKİNCİ Murâd HÂN

Facebook Twitter Linked-in

SULTÂN İKİNCİ Murâd HÂN

Padişahlık Sırası 6
Saltanatı 29 Yıl
Cülûsu I. 1421 II.1445
Babası Sultan Celebi Mehmed Hân
Annesi Emine Hatun
Doğumu 404
Vefâtı 3 Subat 1451
Kabri Bursa Muradiye`dedir



Altıncı osmanlı sultanı. Babası Çelebi Sultan Mehmed, annesi dulkâdir âilesinden Emine Hâtun olup, 1404`te Amasya`da doğdu. Çocukluğu Amasya, Bursa ve Edirne`de geçti. Küçüklüğünden itibaren devrin büyük âlimlerinden okuyarak yetişti. 1415`te on iki yaşındayken idâri ve askeri bilgileri öğrenip, tecrübe sâhibi olması için, lalası yörgüç Paşanın yanında Amasya Valiliğine tâyin edildi.

Şehzâde Murâd, ilk vazife yeri Amasya`dayken, 1416`da âsi Börklüce Mustafa isyânını bastırdı. 1421`de Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey ile İsfendiyaroğullarından Samsun`u aldı. Babasının vefâtıyla 25 Haziran 1421`de Bursa`da tahta çıktı. Sultan ikinci Murâd Han 1422`de Osmanlı Devleti için büyük tehlike arz eden Bizans`ın entrikalarına son vermek ve Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem tarafından vaad edilen mânevi müjdelere kavuşmak için İstanbul`u kuşattı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Anadolu Beyliklerini Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttı. sultan İkinci Murâd Hanın kardeşi küçük Mustafa isyan ederek Karaman ve Germiyan beylik kuvvetleriyle Bursa`yı kuşatınca, İstanbul`da kâfi miktarda kuvvet bırakıp, Edirne`ye gitti. Edirne`den Bursa`ya geçti. Küçük Mustafa yakalanıp, cezâlandırıldı. Karaman, Eflak beyleri ve Venedikliler ile antlaşma yapıldı. Candarlı İsfendiyar Bey itâat altına alındı. İstanbul kuşatmasını hızlandıran Murâd Han İmparatorun şehri Venedik hâkimiyetine teslim edebileceği ihtimâliyle 22 Şubat 1424`te Bizanslılarla antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile Ege ve Karadeniz kıyılarını Osmanlılara terkeden bizanslılar, yıllık otuz bin düka altın haraç vermeyi kabûl ettiler. Anadolu`da İzmir, Menteşe ve Teke beylikleri Osmanlı hâkimiyetine geçti. Germiyan beyliği, Osmanlı Devletine katıldı. 1425`te Selânik`i ele geçiren Venedikliler Osmanlılara karşı Macarlar ile ittifâk kurdular. 1426`da Batı Anadolu`dan hareket eden Türk denizcileri, Venediklilere âit Eğriboz, Modon ve Koron`a sefer yaptılar. Osmanlı- Venedik Harbi 1425-1430 yılları arasında devâm etti. Venediklilerin batı ve doğu devletleriyle ittifâk kurmasına rağmen, Sultan İkinci Murâd Han Şubat 1430`da Selânik`i fethetti. Venedik donanması Gelibolu`da Türk donanmasına taarruz ettiysede müthiş bir bozguna uğradı. Temmuz 1430`da Osmanlı- Venedik Harbine son veren Lapseki Antlaşması imzâlandı. Selânik Osmanlılarda kaldı. Venedikliler yıllık vergiye bağlandı. İtalyanların hâkimiyetindeki Yanya`da ahâli despot kavgalarından bıkmıştı. Yanyalılar Selânik`te bulunan Osmanlı Sultanı İkinci Murâd Hana mürâcaat edip, Türk adâletine sığınarak hürriyet istediler. Rumeli Beylerbeyi Sinân Paşa, ahâlinin hürriyetine dâir Sultan Murâd Hanın fermânını getirince, şehrin anahtarı Osmanlılara teslim edildi. Böylece 1431`de Yanya ve çevresi de Osmanlı hâkimiyetine girmiş oldu. Balkanlarda ahâlinin Osmanlı adâletini, kendi ırk, din, dil ve kültüründen olan idâreye tercihi, başta Papalık olmak üzere Hıristiyan kral, despot ve prenslerini telaşa düşürdü. Balkan milletlerinin Osmanlı idâresini tercih etmelerinin önüne geçmek için, içeride ahâliye zulüm, dışarda da diğer devletlerle ittifak kurdular. Türkü Türke düşürmek için, hâkimiyet mücâdelesindeki Anadolu beyliklerini Osmanlılar üzerine saldırtırken, Papanında teşvikiyle büyük bir Haçlı ordusu kurmak için hazırlıklara başladılar.

1435`te Karamanoğlu İbrâhim Bey yola getirildikten sonra İkinci Murâd Han Rumeli`ye geçti. Akıncı Beyi Ali Bey`e Macaristan`ı vurma emri verildi. 1437`de Ali Bey`in kırk beş gün süren Macaristan akınında, Demirkapı geçilerek Erdel`e girildi. Akıncılar Macar şehirlerinin askeri mevkilerini tahrip edip, yetmiş bin esir alarak, pekçok ganimetle döndüler. Osmanlılara karşı düşmanca tavır alan Sırp kralı Brankoviç`ten, 1439`da ülkesinin başşehri Semendire`nin anahtarı istendi. Brankoviç, Osmanlı teklifini kabul etmediği gibi ayrıca ordu hazırlattı. Osmanlıların taarruz harekâtını haber alan Brankoviç, Semendire`nin müdâfaasını oğluna bırakıp, Macar kralına sığındı. Üç ay kuşatmadan sonra Semendire kalesi 27 Ağustos 1439`da fethedildi. Almanya imparatoru ve Macaristan kralı İkinci Albert, Semendire`yi kurtarmak için sefere çıktı. Macaristan seferi kumandanlarından İshak Bey ve Osman Çelebi kumandasındaki Osmanlı ordusuyla karşılaşan İkinci Albert, muhârebe başlamadan ordusuyla kaçmaya başladı. Macar ordusunun müthiş bir bozgun havasıyla kaçışı, İkinci Albert`i de korkuttu. Albert bu telaş içinde canını zor kurtardı. Bu seferden ürken Bosna kralı Tvartko yıllık yirmi bin düka altın vergisini, yirmi beş bin düka altına çıkardı. 1441`de Belgrad kuşatmasının neticesiz kalışı Avrupalıları ümitlendirip, yeni bir ittifaka heveslenmelerine sebep oldu. Macarların milli kahramanı Hunyadi Yanoş`un Bosna`ya girişi, Balkan hükümdârlarının ve Anadolu beyliklerinin Osmanlılara karşı birleşmesine yol açtı. Bu sırada İkinci Murâd Hanın Karamanoğulları meselesiyle müşgul olmasından istifâde eden Haçlı ordusu, 1443`te Tuna`yı aşarak Sofya ve Niş`i aldı. 1444`te Yalvaç Muhârebesinde iki taraf da kesin bir üstünlük kuramadı. Haçlılar, geri çekildiler. Neticede 12 Temmuz 1444`te Macarlarla on yıl süreli Segedin Sulh Antlaşması imzalandı. Sultan İkinci Murâd Han, Segedin Antlaşmasından sonra; Hacı Bayram-ı Veli`nin İstanbul`u fethedeceğini işaret buyurduğu oğlu Mehmed (Fatih) lehine; ``Sağlığımda oğlumun padişahlığını göreyim`` diyerek saltanattan çekildi. Osmanlı tahtına on iki yaşındaki İkinci Mehmed Hanın geçirilmesi on yıllık Segedin Sulh Antlaşmasına rağmen, başta papalık ve Macarlar olmak üzere Avrupa Devletini ümitlendirdi. Osmanlılara karşı birleşerek hazırlıklarını süratle tamamladılar. Hunyadi Yanoş Segedin Antlaşmasını bozarak, yanında papalık kuvvetleri de olduğu hâlde, büyük bir Haçlı ordusuyla hareket etti. On iki yaşındaki Sultan Mehmed Han, ömrünün yirmi sekiz yılını muhârebe meydanlarında geçiren babası ikinci Murâd Hanı yaşından ümit edilmeyecek ifâdelerin bulunduğu târihi dâvet mektubu ile tahta geçmeye çağırdı. İkinci Murâd Han, Manisa`dan Edirne`ye geldi. Murâd Hanın kumandayı ele almasından sonra, tecrübe, dirâyet ve askerlerin içten bağlılığının da verdiği kuvvetle, Varna`da Haçlılara karşı İslâm- Türk târihinin en muhteşem zaferlerinden biri daha kazanıldı. Tekrar tahta çıkan Murâd Han, ilk seferini bizans imparatorunun kardeşi, mora despotu Konstantin`in tecâvüzkârâne faâliyeti üzerine yaptı. Despot Konstantin`den, Mora`da tecâvüzleri durdurması ve işgal ettiği arâziden çekilmesi istendiyse de reddedildi. Elde edilen bilgiler neticesinde Turahan Bey kumandasında öncü akıncı kuvvetleri gönderildi. Sultan Murâd kumandasındaki asıl osmanlı ordusu 1446`da korent ve Balyabadra`yı zaptetti. 1447`de Arnavutluk isyânı bastırıldı.

Macarların milli kahramanı Hunyadi Yanoş, Varna Muhârebesi mağlubiyetinin lekesini silmek için Macarlardan başka Eflak, Bohemya ve Almanya`dan kuvvet toplamıştı. Âsi Arnavutluk Beyi dönme İskender ile de ittifak kuran Hunyadi Yanoş kendisiyle berâber olmayan Sırbistan`ı işgal edip, Tuna`yı geçti. Osmanlı Sultanı Murâd Han, Haçlı ,ttifakına karşı cephe alan Murâd Han, Türk İslâm anânesince Muhârebeden önce antlaşma teklif ettiyse de Haçlılar kabul etmedi. 17 Ekim 1448`de başlayan ve üç gün devam eden meydan muhârebesi Haçlıların bozgunu ile neticelendi. Hunyadi Yanoş canını güçlükle kurtarabildi. Murâd Han, 1450`de Arnavutluk seferine çıktıysa da tamamlayamadı. 3 Şubat 1451 târihinde vefât etti. Vasiyetnâmesini tanzim edip vezirlere şâhitlik ettirdi. Bursa`ya defnedildi. Türbesi, Bursa`da Murâdiye mahallesinde yaptırmış olduğu câmi yanındadır.

Sultan Murâd, büyük bir sarsıntıdan yeni çıkmış olan devletin hükümdarı olduğu zaman çok gençti. Anadolu`da Timûr Hanla yeniden ortaya çıkan Türk Beyliklerinin; Rumeli`de ise devletin zaafından istifâde etmek için fırsat gözleyen Balkan ve Avrupa devletlerinin korkunç ihtiraslarıyla karşı karşıya idi. Bizans, devletin başına her gün yeni bir gâile, bir iç buhran açmak için sinsi sinsi çalışıyordu. böyle buhranlı bir devirde devlet idâresini eline alan Sultan Murâd Han, hayâtı boyunca, Anadolu`da Türk birliğinin kökleşmesi için çalıştı. Rumeli`de tabii hudutlar içinde yaşamayı tercih etmesine rağmen, memleket menfaatı icab ettiği vakit aslâ vazifeden kaçmayacak ve hayâtını bu uğurda fedâdan çekinmeyecek kadar cesur, metin, irâdeli, azimkar idi. İç ve dış gâilerle geçen hükümdârlık hayâtı sonunda, sâdece siyâsi ve askeri bakımdan değil, medeniyet bakımından da yeniçağı açacak olan oğlu Sultan Mehmed`e mâmur ve her türlü ilmi gelişmeye hazır bir ülke bıraktı. Murâd Han, ince rûhlu,hassas, lütûfkâr âdil, merhametli olup sözüne sadık, cesur ve tedbir sâhibi, kumanda kâbiliyeti yüksek bir devlet adamıydı. On iki yaşında şehzâde iken başlayan muhârebe hayatı, vefâtına kadar devâm etti.

İlmi sohbetleri sever, âlimleri himâye eder ve onların ihtiyaçlarını karşılardı. Haftanın iki gününü ilim meclisinde sohbetle geçirirdi. Kendisinin de ilmi ve ibâdeti çok; zühd, verâ ve takvâsı pek fazlaydı. Oğlunu ve kızlarını evlendirdikten sonra, bir gün veziri Çandarlı İbrâhim Paşaya dönmüş; ``Koca Çandarlı! Bu dünyâda arzulanan nedir ki? Oğul evermek, kız çıkarmak. Bunları Allahü teâlânın izniyle yerine getirdik. Geriye iman ile gitmek kaldı`` demişti. Hemen bütün ömrünü gazâ meydanlarında geçirdiği hâlde, imar işlerine ehemmiyet verip çok eser bıraktığı için Ebü`l-Hayrât diye anıldı. Bursa, Edirne ve başka şehirlerde, yoksullar için imâret ve ulemâ için medrese yaptırdı. Edirne`de dârülhadis ve buna gelir olarak Tahtakale Hamamı, Alacahamam ve Üç Şerefli Câmiini yaptırıp, bunları birçok vakıflarla destekledi. Bursa`da Muradiye semtinde câmi, medrese ve imâret yaptırdı. Edirne`de Ergene civârında bir köprü yaptırıp, Uzunköprü kasabasını kurdu. Selânik ve İpsala`da da câmiler inşa ettirdi. Her yıl Kudüs, Halil-ür-Rahmân, Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere yoksulları için otuz beş bin altın gönderirdi. Ankara bölgesinde Balıkhisarı adlı büyük bir subaşılığın köylerini Mekke yoksullarına vakfetmişti. bulunduğu şehirde her yıl on bin altını kendi eliyle seyyidlere paylaştırırdı. Tebeasının hakkına ziyâdesiyle riâyet eder, kul hakkından pek sakınırdı.Babası Çelebi Sultan Mehmed Handan kalma, Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere fakirlerine, Resûl-i ekrem efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) komşularına hediye gönderme âdetini devâm ettirdi. Tezkirelerin kendisini şiir söyleyen ilk Osmanlı sultanı olarak zikrettikleri ikinci Murâd Han;

Gerçi- kim haddim değüldür bûseni kılmak dilek, Ârif olan çün bilür ânı ne lâzım söylemek.

Gibi ustaca şiirler yazabilecek kadar kuvvetli bir şâirdi.İlme ve âlimlere çok hürmet edip evliyâya izzet ve ikrâmda kusur etmediği için memleketi âlim ve evliyâ yurdu oldu. Herkesin duâsını aldı, pek kıymetli eserlerin yazılmasına, tercüme edilip Türkçeye kazandırılmasına ve kıymetli ilim müesseselerinin inşâsına vesile oldu. Yazılan eserlerde açık bir dil kullanılmasını emrederek Türkçe yazmak husûsunda titizlik gösterdi. Devrinde Osmanlı sarayı, âlim ve şâirlerin buluştuğu bir yer oldu. Büyük âlim Molla Yegân bile ona hac dönüşünde hediye olarak, Fatih`in hocası âlim Molla Gürâni`yi getirmişti. bu husus hiçbir milletin kültür târihinde rastlanılmayan eşsiz bir hâdise olup, ikinci Murâd Hanın ilme verdiği değeri de gösterir. Osmanlı Devletinde devrinde en çok eser yazılan padişah olması bakımından dikkat çeker. Gerçekten onun devrinde manzûm, menzur pekçok eser yazılmış ve Osmanlı sarayı eserler hazinesi durumuna gelmiştir. Yine tezkirelerin kaydettiğine göre, Osmanlı padişahları içinde şiirleri ilk defâ kaydedilen padişahtır. Devrinde şuarâ tezkirelerinde temel teşkil eden bâzı nazire mecmûaları da onun adına ithâf edilmiştir. Ayrıca adına ithâf edilen pekçok eser vardır ve hemen hepsinde İrşâdü`l- Murâd ile`l-Murâd, Mesnevi-i Murâdiyye ve Murâdnâme gibi bu pâdişâhın ismi geçer. Devrinde görülen geniş tabanlı bu kültür faaliyeti sonraki asırlara da temel teşkil etmiştir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —