EĞİTİM - Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy, yaklaşan üniversite tercihleri öncesinde öğrencilerde oluşabilecek gelecek kaygısıyla ilgili ailelere uyarılarda bulundu.
Üniversiteye giriş sınavlarının sona ermesiyle öğrenciler sınav sonuçlarının açıklanacağı tarihi beklemeye başladı. 7-14 Ağustos tarihleri arasında yapılacak tercihlerde bölüm ve üniversite sıralamaları da öğrenci ve aileler tarafından yapıldı. Ancak bu süreçte gelecek kaygısının yapılan tercihleri etkilediği belirtiliyor. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy, öğrenci ve ailelere kaygıyla ilgili uyarılarda bulundu.
"Olumsuz düşünceler bu kaygılara çocuklarımızı iterler"
Gelecek kaygısının hemen her insanda görüldüğünü ve küçük yaşlarda başladığını belirten Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy, "Geleceğe dair belirsiz bir durumda beklemek, neyle karşılaşacağını bilememek, baş etme becerisine sahip olup olmadığını kestirememek, hayal kırıklığı ve ümitsizliğe kapılmak, genel olarak olumsuz duyguların sürekli düşünülmesi hali kaygıyı pekiştirmektedir. Aslında yeterli düzeyde kaygı kişinin yaşam motivasyonunu ve başarısını arttırırken kaygının fazlası ise kişinin hayatının birçok alanında patolojik olarak etki eder ve zarara sebep olur. Herkes tarafından onaylanma ihtiyacı hissetmeden kendi yetenek beceri ve istekleri doğrultusunda ilk adımı meslek seçmek olarak sonrasında üniversite, nerede olacağı, yaşam koşulları, öğretim görevlileri kimler, diplomanın geçerliliği, mesleğinin iş dünyasındaki yeri, üniversitenin sosyal sorumluluk projelerinde öğrencilerin ne kadar rol alabildiği, üniversitenin öğrenciye neler kattığını, mezun olduktan sonra diğer mezunlardan farkının ne olabileceğini araştırarak tercih yapması gerektiğinin daha sağlıklı olacağı düşünülüyor. Olumsuz düşünceler bu kaygılara çocuklarımızı iterler. Çocuklarda fiziksel, sosyal, duygusal ve psikolojik olarak etkileri görülebilir. Karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, kalp çarpıntısı, el ayak titremesi, terleme, içe kapanıklık, evden dışarı çıkmama isteği, arkadaş-aile veya yabancılarla iletişime geçmemek, ilişki kurmamak, aşırı konuşma, utangaçlık, uykusuzluk, dikkat dağınıklığı, korkuların artışı, düşünce-öğrenme ve algılamada güçlük çekme, başarısızlık, sorumluluktan kaçınma ve öz güven eksikliği oluşur. Çocuklukta başlayan kaygı bozukluğu tedavi edilmezse depresyona, ilerleyen gelişim süreçlerinde de başka psikiyatrik sorunlara yol açabilir" dedi.
"Kendi yetenekleri, ilgileri ve becerileri doğrultusunda meslek seçimi yapmaları gerekiyor"
Üniversiteye giriş çağlarında gençlerde artan kaygıyı azaltmanın ilk adımın aileler tarafından atılması gerektiğini belirten Özsoy, tercih dönemlerinde doğru olanın yetenek ve becerilere göre sıralamaların yapılması olduğunu aktardı. Aslı Özsoy, "Aslında ergenlik dönemine tekabül ettiği için bu üniversite sınavları ergenlik daha tam tamamlanmadığı sürede daha çok ailenin ve çevrenin dedikleri doğrultusunda bir yol haritası çizmeye çalışıyorlar. Daha çok çocukların kendi yetenekleri, ilgileri ve becerileri doğrultusunda meslek seçimi yapmaları gerekiyor. İlk adım bu olmalı. Sonrasında üniversite seçimleri, üniversitenin nerede olduğu, üniversite boyunca maddi manevi nasıl bir geçim sağlayabileceği, üniversitenin ona neler katabileceği, diplomasının ne kadar geçerli olabileceği, mezun olduktan sonra diğer mezunlardan onu ayırabilecek farkları araştırması ve buna göre bir yol alması gerekebilir" şeklinde konuştu.
"Baskı uygulamaları onları daha çok başarısızlığa itiyor"
Bu süreci yaşarken ailelerin dikkat etmesi gereken noktalara da değinen Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy, "Aileler aslında öğrencilerden daha çok istekli, kaygılı ya da meraklı olabiliyorlar. Aileler daha çok kendi istedikleri bölüm, kendi istedikleri okul veya kendi kariyerlerinin devamını getirmeleri için çocuklarına bir baskı uyguluyorlar. Bu baskıları uygulamaları aslında onları daha çok başarısızlığa itiyor. Öz güvenlerini de kırıyorlar. Aileler elbetteki çocuklarıyla bilgi ve deneyimlerini paylaşmalıdırlar, fakat toplum tarafından saygın ve iyi gelir getiren meslekleri seçmesini isteyerek baskı oluşturabilirler. Bu yönlendirme, genci mutsuzluğa ve başarısızlığa itebilir. Gençlere zaman ayırmak, onları dinlemek, engellememek, başarısız olduklarında küçümsememek onların kaygı ve korkularını paylaşmak düşüncelerine saygı ile yaklaşmak hayata daha olumlu bakmalarına yardımcı olacaktır. Onlara her zaman ´Ben senin yanındayım ve yanında olmaya devam edeceğim" hissini vermeleri gerekiyor" şeklinde konuştu.