9285,26%2,81
34,49% 0,10
36,41% 0,19
2956,69% 0,74
4955,48% 0,56
SAĞLIK - Teknoloji kullanımına bağlı dijitalleşmenin psikolojik yönü, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen panelde konuşuldu.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bağımlılıkla aile bağları arasında önemli bir ilişki olduğuna dikkat çekerken yalnızlık hissi yaşayan kişilerde bağımlılık riskinin daha yüksek olduğunu söyledi. Günümüzde her 10 çocuk veya ergenden birine ruhsal hastalık tanısı konulduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz da ruh sağlığının yerinde olmasının her zaman mutlu olmak anlamına gelmediğini kaydetti. Dilbaz, ruhsal sorunlarla başa çıkmada zihinsel esnekliğin önemli olduğunun altını çizdi.
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından ilk olarak 1992 yılında ilan edilen 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü´nün bu yılki teması ?Değişen Dünyada Gençler ve Ruh Sağlığı? olarak belirlendi. Üsküdar Üniversitesinde Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında düzenlenen panelde gençlerin karşı karşıya olduğu teknoloji bağımlılığı, dijitalleşme ve zihinsel dayanıklılık konusu ele alındı.
Prof. Dr. Hüsnü Erkmen: ?Yeni bir ruh sağlığı sorunu ile karşı karşıyayız?
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda düzenlenen panelin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzm. Prof. Dr. Hüsnü Erkmen gerçekleştirdi. Bu günün Dünya Ruh Sağlığı Günü olduğunu hatırlatan Erkmen, ?Yeni bir ruh sağlığı sorunu ile karşı karşıyayız; sosyal medyanın aşırı kullanımı. Bugün iki önemli uzmanımız sizi çok önemli bir konuda uyaracaklar. Bu konuda uyarılmış olmamız gerekiyor aksi takdirde büyük bir dert olarak önümüzdeki zamanlarda karşımıza çıkacak? dedi.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: ?Ruhsal sorunlarla başa çıkmada zihinsel esneklik önemli?
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü ve Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz ?Gençlerde Zihinsel Dayanıklılık? konusunda bilgiler paylaştı, ebeveynlere ve öğretmenlere önemli tavsiyelerde bulundu.
Zihinsel esneklik neden önemlidir?
Ülkemizde yapılan araştırmalara göre gençlerde en sık görülen ruhsal hastalıkları anksiyete bozukluğu, depresif bozukluk, alkol ve madde bağımlılığı olarak sıralayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bu sorunlarla mücadele etmekte ve başa çıkmada farkındalık ve zihinsel esnekliğin önemine işaret etti. Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ?Zihinsel esneklik, zorluklarla karşı karşıya kalma halinde durumu geri döndürme halidir. Başarılı olmanın önemli bir bölümüdür çünkü gerçek başarı zaten zor elde edilir? dedi.
Her 10 çocuktan biri ruhsal hastalık tanısı alıyor
Zihinsel farkındalık ve esnekliğin, sadece çocuk ergen ve gençlerde değil aslında hepimizde var olması gereken, bizi birçok ruhsal sorundan, ruhsal hastalıktan koruyucu özellik olduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ?Günümüzde her 10 çocuk veya ergenden biri ruhsal hastalık tanısı almaktadır. Yani ülkedeki neredeyse her sınıfta 2-3 çocuk anlamına gelmektedir. Benim bugünkü mesajım hocalara, özellikle Milli Eğitim´deki öğretmenlere ve tabii ki ebeveynlere. Çünkü çocuklarımızı bir zihinsel farkındalığı ve zihinsel esnekliği olan çocuklar olarak yetiştirirsek, bu gördüğünüz rakamlara ulaşmayacağız? dedi.
Ruh sağlığı yerinde olmak mutlu olmak demek değil!
Ruh sağlığının yerinde olmasının her zaman mutlu olmak anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ?Bizim her an mutlu olmamız mümkün değil. Böyle bir beklenti de doğru değil. Ama şu an geldiğimiz noktada, ebeveynler de dahil olmak üzere herkesin ruh sağlığı yerinde olmaktan anladığı şey bu; mutlu olmak. Bizim tanımlamamız ise özellikle, kendi potansiyellerini gerçekleştirebilecek, yaşamın normal stresi ile baş edebilecek, verimli ve üretken çalışabilecek, topluma katkıda bulunabilecek kadar iyi olma hali. Bakın hiç içinde mutlu olmak geçmiyor. Yaşamın zorlukları, yaşamın stresleri ile baş etmek geçiyor. Yaşamın zorlukları ile baş edebilmek, zihinsel dayanıklılığın özelliklerinden bir tanesi. Bu anlamda baktığımızda da iyi ruh sağlığı olan çocukların dış dünyayı iyi algıladıklarını görüyoruz. Dış dünyayı sağlıklı algıladıklarında, zaten işler daha kolay gidiyor. İyi ruh sağlığına sahip çocuklar pozitif ve negatif bir aralıktaki duyguları hissedebilir. İfade edebilir ve yönetebilirler. Başkaları ile sağlıklı ve iyi ilişkiler kurarlar. Değişiklik ve belirsizliklerle baş edebilirler ve yönetebilirler. Gelişirler ve mutlu olurlar? dedi.
Boncuk çocuklar sorun çözmeyi öğrenemiyor
Bugünkü Z kuşağı çocuklarını aileleri tarafından korunmaları nedeniyle ?Boncuk Çocuk? olarak tanımlayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ?Z kuşağı teknoloji ile büyüdüğü ve farklı eğitimler aldığı için birçok donanıma sahip ama bu donanımları onlara doyum sağlayamamaktadır. Tam tersine gerginleştirir ve sonunda mutsuzluk ortaya çıkar. Aileleri çocuklarının özelliklerini abartmakta, onlara yapay bir özgüven pompalamakta, kendilerinin dünyanın en önemlisi olduğuna dair açık veya örtülü mesajlar vermektedir. Bu çocukların hiç üzülmemeleri, zorlanmamaları mutsuz olmamaları gerekmekte gibi bir yalancı dünyada yaşamaları sağlanmaktadır. Daha başları ağrımadan ilaç verme, okulda bir arkadaşı ile sorun yaşadığında onların çözmelerine fırsat tanımama ve her durumda kendilerinin haklı olduğu sonucuna varmaları sağlanmaktadır? diye konuştu.
Aile ve okul iş birliği önemli
İyi ruh sağlığı ve çocuklarda ruhsal hastalıkların önlenmesinin okulların önemli hedefleri arasında olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, ?Çocukların öğrenmesi ve başarısı için iyi bir ruh sağlığı gereklidir. Çocuklar ve çevresindeki erişkinler için esnekliği destekleyecek güçlerin ve baş etme mekanizmalarının geliştirilmesini sağlayacak seçenekler sunulmalıdır. Burada çocuğun ebeveynin ve okul çalışanının ruh sağlığının ve iyi olmasının herkesin işi haline getirmek gerekmektedir. Okullarda ve yerelde iş birliği, liderlik yapma ve gelişmeyi sağlama; ailenin işin içerisine katılması, çocukların söz hakkı olması okulların bazı ölçütlere göre derecelendirilmesi gibi hedefler yer almalıdır? tavsiyesinde bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: ?Koruyucu ruh sağlığı önemli?
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ?Değişen Dünya ve Gençlik? başlıklı sunumunda teknolojiyle beraber dijitalleşen dünyanın gençler üzerindeki etkisini anlattı. Üsküdar Üniversitesi olarak 2012 yılından bu yana Pozitif Psikolojiye önem verdiklerini ve bunu zorunlu ders olarak okuttuklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önleyici ve koruyucu ruh sağlığı açısından pozitif psikolojinin önemine işaret etti. Tarhan, ?Sorunlar ortaya çıkmadan önlem almak önemli. Sağlığın üç alanı var; tedavi edici hekimlik, önleyici hekimlik ve koruyucu hekimlik. En önemlisi üçüncüsüdür. Kişinin hasta olmaması için uğraşan alan dünyada da çok önemseniyor. Alınan önlemlerle olası sorunların önüne geçilebilmesi mümkün oluyor? dedi.
Dikkat ve zaman yönetildiğinde zihin de yönetiliyor!
Dijital bir dönemin yaşandığını belirten Prof. Dr. Tarhan, ?Dijital devrim yaşıyoruz. Biz sosyal medyada özne mi olacağız, nesne mi? Buna karar vermemiz lazım. Eğer nesne olursak biz yönetiliriz. Ama özne olursak, biz sosyal medyayı yönetiriz. Bunun için de bizim bir amacımızın, ego idealimizin olması lazım? dedi.Zihin kontrolünün önemine işaret eden Tarhan, ?Dijital devrimle beraber herkes dijitalleştiği için teknolojiler de insanı ikna etmek için teknikler geliştiriyor. İnsanları iki konuda ikna edersek insanların zihinlerini yönetebiliriz diyorlar. Biri zamanı yönetmek, diğeri de dikkati yönetmek? dedi.
Gençlerin üç beklentisi uygun bir şekilde karşılanmalı
Gençlerin üç kırılgan noktasının adalet beklentisi, buyurgan davranıştan nefret etme ve özgürlük beklentisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, ?Gençlerin bu beklentisi uygun bir şekilde karşılanmalıdır. Bu beklenti karşılanmadığında genç ya ezilir ya da ters kimlik geliştirir? uyarısında bulundu.
Gençlerin anladığı dil bulunmalı!
?Büyüklerin gençleri anlayamadığını görüyorum? diyen Tarhan, ?Genç kuşağı kaçırıyoruz biz. Gencin mutlu olması önemli, mutlu olan bir genç, bağımlılığa yönelmez, ihtiyaç hissetmez. Ama ebeveynlerin ya da yöneticilerin de gençlerin anladığı dili bulması önemli. Gençlerin kendini güvende hissedebilmesi için, hakkaniyet duygusu önemli. Aile içinde sevgiyi yönetmeyi başarmamız gerekiyor. Bunu adil bir şekilde yönetemezsek, gençler arasında sorun çıkıyor? dedi. Kendini özel hissetme duygusunun yeni kuşaklarda çok daha önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan ?Egonun insanlık tarihinde hiç bu kadar yaygın olduğu ve yükseldiği belki de görülmemiştir. Buyurgan yaklaşımlar gençlerde geri tepiyor. Onun için emir vermek yerine, seçenek sunmak gerekiyor. Gençlerle diyalog kurabilmek en önemli çözüm. Gençlere buyurgan yaklaşmamamız gerekiyor, yoksa gençleri kaybediyoruz? uyarısında bulundu.
Yalnızlık hissi bağımlılıkta risk!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bağımlılıkla aile bağları arasında önemli bir ilişki olduğuna dikkat çekerek ?İnsanın bağlanma ihtiyacıyla bağımlılık arasında bir nedensellik ilişkisi var. İnsan kendini yalnız hissettiği zaman, bağlanacak nesne arıyor. Eğer sosyal çevresi besleyici değilse, ailesi mutlu değilse, huzurlu değilse, gençler çözümü maddede arıyor. Bağlanma ihtiyacını onda gideriyor. Madde bağımlılığına ?aile hastalığı? denir. Aile bağları veya ailede psikolojik destek iyiyse, maddeye yönelse bile çocuk, tekrar dönüyor. O nedenle bağımlılık tedavisini sadece kişi üzerinden değil, aileyi de ele almak önemli? uyarısında bulundu.