SARUHANLI - Covid-19 salgını nedeniyle oluşan sosyal ekonomik durum hem işçiler hem de işverenler yönünden büyük sorunların yaşanmasına neden oldu. Bu dönemde işverenler de şirketlerinin ticari bütünlüğünü koruyabilmek için bir dizi çözüm yolları uyguladılar. Kurumsal firmaların kanunun vermiş olduğu yetkiler içerisinde çözüm bulurlar iken, kurumsal olmayan şirketlerin belirli oranlarda işçilerin haklarını olumsuz etkileyecek hukuksuz çözümler ürettiklerini belirten Öcal Hukuk Bürosu kurucu avukatı, İş Hukuku Uzman Arabulucusu Avukat Sebahattin Öcal, bu çözümlerin de pandemi döneminde İş ve İşçi Hukuku Avukatlarına sorulan soruların başında geldiğini ifade etti.
Pandemi döneminde en sık karşılaşılan suistimal çeşidinin, işçilerin tam süreli olarak çalıştırılmasına rağmen kısa çalıştırma ödeneğine başvurulması olduğunu vurgulayan Öcal, “İşverenler böylelikle işçilerin işsizlik ödeneğinden doğan birikimlerini haksız olarak tüketmektedirler. Bu dönemde SGK'ya hizmet bildirimi de yapılmadığından gerçekte çalışarak geçirdiği dönemler işçinin hizmet süresine dahil edilmemektedir. Bu nedenle çalışma sürelerine bağlı hakların hesabında olumsuz etkileri olacaktır. Örneğin; kısa çalışma yapıldığı bildirilen işyerinde, kıdem tazminatına ve yıllık izne hak kazanmak için çalışılması gereken 1 yıllık süre, işe iade davası açmak için çalışılması gereken en az 6 aylık süre ve ihbar tazminatı için çalışılması gereken süreler de uzayacaktır” dedi.
Bir diğer suiistimal şeklinin ise ücretsiz izin prosedürünün bir kısım çalışanlara uygulanmasına rağmen diğer çalışanlara uygulanmaması olduğunun altını çizen Öcal, “Ücretsiz izne çıkarma yetkisi işyerinin bütününü ilgilendiren durumlarda bir hak olarak tanınmıştır. Şirketin bütününde genel bir azalma olmamasına rağmen örneğin sırf hamile (gebe) diye bir çalışanın ücretsiz izne çıkarılması mevzuatın konuluş amacına aykırıdır. Aynı şekilde çalışanı bezdirmek ya da istifaya zorlamak için ücretsiz izne çıkarılması da yasaya aykırıdır. İşverenin fiilen iş hacminde bir daralma olmamasına rağmen yapmış olduğu bu uygulama kanun tarafından korunmayacaktır. Bu durumda da işçi kendisine tanınan tüm hakları kullanabilecektir” şeklinde konuştu.
Sosyal güvenlik kurumuna çalışanların gerçek ücreti üzerinden maaş bildirimi yapılmayan işyerlerinde Pandemi döneminde daha çok mağduriyet yaşandığına değinen Öcal, “Gayri resmi ve elden maaş ödemesi yapılan bu işyerlerinde kısa süreli çalışma ödeneği Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilen ücret üzerinden yapılması nedeniyle doğmaktadır. Asgari ücretten daha fazla ücret alan bir işçinin SGK'ya maaşının asgari ücret olarak bildirilmesi, işsizlik ve kısa çalışma ödeneğinin de düşük hesap edilmesine neden olmaktadır.
İşten çıkarma yasağı nedeniyle çalışanını işten çıkaramayan işverenlerin işçilerinden zorla istifa dilekçesi almaları ya da istifa etmemesine rağmen SGK'ya istifa kodu (3 Numaralı Kod) bildirilmesi de başka bir suistimal çeşididir. Her iki durumda da çalışanın iş akdi SGK nezdinde istifa suretiyle son bulmuş göründüğünden, kısa çalışma ödeneğinden veya işsizlik maaşından yararlanması söz konusu olmamaktadır.” diye ifade etti.
Bu ve benzeri sorunlarla karşılaşan çalışanların iş ve işçi hukuku avukatlarından hukuki danışmanlık almadan hiçbir işlem yapmamalarının önemini vurgulayan Öcal, sözlerine şu şekilde son verdi: “Yargıtay uygulamalarına göre Sosyal Güvenlik Kurumuna yanlış ve hatalı bilgiler verilmesi, istifa etmediği halde 3 numaralı koddan çıkış kodu bildirilmesi, kısa çalışma ödeneğinden yararlanılmasına rağmen tam süreli çalıştırılması, eşit işlem borcuna aykırı olarak ücretsiz izne çıkarılması ve elden maaş ödemesi uygulaması nedeniyle daha az kısmi çalışma ödeneği alınması gibi durumlar çalışana iş akdini haklı ve bildirimsiz olarak fesih hakkı vermektedir. Bu durumda işçinin kıdem tazminatı, eksik ödenen maaşları, varsa UBGT ve Fazla Mesai alacakları, eksik ödenen işsizlik ödeneklerini ve diğer işçilik alacaklarını talep ve dava etme hakları bulunmaktadır.”