Haberi Sesli Oku
  • BIST 100

    9285,26%2,81
  • DOLAR

    34,49% 0,10
  • EURO

    36,41% 0,19
  • GRAM ALTIN

    2956,69% 0,74
  • Ç. ALTIN

    4955,48% 0,56

MİLLETVEKİLİ AYLİN CESUR İKTİDARA SORDU: “BİR TOKLUK SINIRINIZ VAR MI”

MİLLETVEKİLİ AYLİN CESUR İKTİDARA SORDU: “BİR TOKLUK SINIRINIZ VAR MI”

2020 Bütçesi üzerinde görüşmeler sürerken, İYİ Parti Milletvekili Aylin Cesur’un bütçe konuşması sırasındaki sözleri yankı uyandırdı.

SARUHANLI - 2020 Bütçesi üzerinde görüşmeler sürerken, İYİ Parti Milletvekili Aylin Cesur’un bütçe konuşması sırasındaki sözleri yankı uyandırdı.

Özelleştirmelerden bahsettiği konuşmasında, önce fabrika kuran fabrikaların, sonra sanayi kuruluşlarının elden çıkarıldığını, çoğunda Demirel İmzası olan bu eserlerin Cumhuriyet Hükümetlerince yapıldığını belirtti. İşsizlikten, yoksulluktan, yokluktan söz eden Cesur, "3Y" vaadiyle geldiğiniz iktidarınızda yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk balonla geziyor artık dedi ve sordu:

“İKTİDARINIZIN BİR TOKLUK SINIRI VAR MIDIR?”

ANNELER KAYGILI, GENÇLER ÜMİTSİZ

Ülkenin geldiği durumda “10 kişiden 3'ü ekonomik suçtan cezaevinde, (AK Parti öncesi 1). Uyuşturucu kullanmaktan cezaevine girenler 3 binden, 22 bine çıkmış; 8 milyon icra dosyası;  21 milyon olmuş; işsiz sayısı 2 milyondan 4,5 milyona; dış borç 129 milyar dolardan 447 milyara dolara fırlamış” diyen Milletvekili Dr. Aylin Cesur; son bir yılda elektriğe yüzde 60, doğal gaza yüzde 52, akaryakıta yüzde 30, tekel ürünlerine yüzde 60, beyaz ete yüzde 40, süt yüzde 50, şeker yüzde 30 zam yapıldığını, annelerin kaygılı, babaların ceplerinde intihar notları ile çatılarda intiharın eşiğinde gezdiğini, gençlerin ümitsiz olduğunu söyledi ve iktidara Türk Milleti adına seslendiğini belirterek:

 

“HAKKIMIZI SİZE HELAL ETMİYORUZ” dedi.

 

İYİ Parti Milletvekili Cesur’un sözlerinin alkışlarla sık sık kesildiği Bütçe Konuşması’nın tam metni;

 

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri;

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

 

Konuşmamın başında, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımıza uygulanan asimilasyon politikasını ve insan hakları ihlallerini nefretle kınadığımızı belirterek Türkiye'nin acilen uluslararası alanda yapacağı girişimlerle bu zulme son vermesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

 

Rekabet Kurumu ve Helal Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

 

Öncelikle geçmişten bugüne ülkemizde piyasa ekonomi şartlarının oluşmasında önemli katkılarda bulunan Rekabet Kurumu yetkililerine teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Kuruma 2020 bütçesinde 115 milyon 750 bin lira ayrılmış. Ve Kurum, fevkalade önemli ticaretimiz için. Çünkü piyasa ekonomisinde ilişkilerin rekabet odaklı olması temel ilke.

Enflasyon hedeflerine ulaşmasında Merkez Bankasının en önemli paydaşlarından biri Rekabet Kurumu.

 

Mevcut küreselleşme ortamında ve dışa açık bir ekonomide dünya piyasalarının talep ettiği mal ve hizmetleri en düşük fiyatla ve en yüksek kaliteyle üretebilecek bir üretim yapısına sahip olmamız zorunlu.

 

Bu iktisadi yapının temel taşı, ülke kaynaklarının en etkin ve verimli şekilde sektörler arasında dağıtılması ve kullanılması.

 

Bir ekonomide etkili bir rekabet ortamının tesis edilmesinin bir dizi ön şartı var;

 

-Makroekonomik istikrarın sağlanması,

 

-Dış ticaretin serbestleştirilmesi,

 

-Yabancı mülkiyetlerdeki firmalar dâhil olmak üzere sektörlere firma girişi ve çıkışının kolaylaştırılması,

 

-Vergi ve benzeri kamusal yükümlülüklerin azaltılması,

 

-Etkili bir düzenleme ve denetim yapısının kurulması,

 

-Kayıt dışılığın engellenmesi,

 

-Denetlemenin artması,

 

-Kamu mal ve hizmet alımlarında şeffaflık,

 

-Ve belki de en önemlisi etkin işleyen bir adalet sisteminin kurulması.

 

Bunlar rekabet ortamının tesisi için olmazsa olmazlar.

 

Bunları neden mi saydım?

 

Tam bu noktada, sondan geriye yani işlemesi gereken adalet sisteminden geriye doğru gitmek gerekiyor ki o da maalesef demokrasimizin işlemeyen kurumlarının, olmayan yatırım ikliminin ve aslında kurumaya yüz tutan ekonomimizin sorunlarının baş kaynağı.

 

Belki de en çok törpülenmiş kurumumuz: yargı.

 

Aslında geçmişte önemli mesafeler katedilmiş-ti!

 

Gümrük birliğiyle dış ticarette serbestleşme süreci tamamlanmış-tı.

 

Etkin ve bağımsız düzenleme ve denetim mekanizmaları finansal ve enerji piyasalarında faaliyete geçirilmiş-ti.

 

“ti" diyorum, ti’ye almak değil derdim, geçmişte kalmış hepsi, onu vurgulamak için!

 

Rekabet politikasında bir önemli konu, kayıt dışı ekonomi.

 

Ülkemizde kayıt dışılık oranı bugün yüzde 50'lerde maalesef.

 

Sorunumuz yeterli üretmemek ya hani; kayıt dışılık; işte hedef üretime engel.

 

Kayıt dışılığa neden olan ne?

 

Kayıt içinde olmanın getirdiği mali yük.

 

Sonuç, ihracatımız nispeten düşük katma değerli ürünlerle sınırlı kalmakta.

 

Tam burada ekonomimize duyulan güvenin önemini vurgulamak lazım.

 

Var mı böyle bir güven?

 

Var-dı.

 

Ne oldu?

 

Yandı bitti kül oldu.

 

Ne mi yapalım?

 

Ülkemizdeki nitelikli insan gücü sayısını artıralım; sanayimizi teknoloji talep eden ve üreten yapıya kavuşturalım.

 

Nasıl mı olacak bu?

 

İyi bir rekabet politikası yapacaksınız.

 

Kim mi yapacak?

 

Korkmayın, sizin yapamadığınızı dünya âlem gördü, biliyor.

 

Türkiye ekonomisini on yedi senede getirdiğiniz noktada kurumun işi çok zor bunu da baştan söyleyelim.

 

Sayın Bakanımızın lütfedip zihinlerimizde kalan sorulara cevap vermesini rica edeceğim.

 

Türk milleti adına soruyorum bunu.

 

Plan Bütçedeki sunumlarda "İhracat Miktar Endeksi yılın ilk sekiz ayında yüzde 8,5 oranında artmıştır." ifadesi var.

 

Soru: Bu, Türk lirasının değer kaybından mı kaynaklanmaktadır?

 

Bir önemli soru daha: Bizim ihracatımızın içinde ithalatın payı nedir?

Yani 2018 yılındaki 168 milyar dolarlık ihracatın katma değeri nedir? "Şu kadar ihracat yaptık, bunun şu kadarında ithalat girdisi var, dolayısıyla şu kadarı da net kâr." Sizden bunların cevabını istiyoruz.

 

 

Kurum geçen sene özelleştirme kapsamında 7 tane görüş bildirmiş. Özelleştirme deyince, iki gün evvel Savunma Bakanı Sayın Akar burada Tank Palet Fabrikasının özelleştirmesini savunurken, Sayın Cumhurbaşkanı Demirel'e atıfta bulunarak "Ford fabrikası kurulurken SEKA'nın arazi meselesi olmuştu; Sayın Cumhurbaşkanı Demirel 'Çankaya'nın bahçesini dahi veririm.' demişti." dedi.

O gün söz alamadık Başkandan, yeri gelmişken burada bir düzeltme yapmak bana düşer.

 

İKİ OLAYARASINDA HİÇ BİR BENZERLİK YOK! DEMİREL SIFIRDAN YAPILACAK VE İSTİHDAM YARATACAK MUHTEŞEM BİR FABRİKA İÇİN O SÖZLERİ SARF ETMİŞTİ:

 

İki olay arasında hiçbir benzerlik yok. Demirel, sıfırdan yapılacak ve istihdam yaratacak muhteşem bir fabrika için şunları söylemişti:

“Adam 700 milyon doları cebine koymuş gelmiş; diyor ki: 'Fabrikayı kuralım.' 15 milyon dolar da harcayacak, Kocaeli Tıp Fakültesinin ve üniversitenin eksiklerini tamamlayacak. Bu fabrikada her yıl üreteceği malların 1 milyar dolarlık ihracatını da garanti ediyor; gerekirse Çankaya Köşkü'nün bahçesini vereyim yeter ki bu fabrika kurulsun.

Bu, bir uygarlık kavgasıdır. Bu kavga, okul, fen lisesi, hastane, yol, baraj, hava meydanı yapma kavgasıdır."

 

Bu, Ford Otosan'ın 1998'teki temel atma törenidir.

 

2004'ten bu yana en çok ihraç yapan 3 şirketten 1'inin, son sekiz yıldır otomotiv sektörü ihracat şampiyonu ve dört yıldır Türkiye ihracat şampiyonu, 11 bine yakın kişiye istihdam sağlayan ve 1.100 kişilik AR-GE mühendisi kadrosuyla muhteşem AR-GE organizasyonuna sahip bir firmanın boş bir araziye kurulması için sarf edildi o sözler.

 

Sıfırdan yapıldı. O sözler Sayın Cumhurbaşkanı Demirel'in bunun gereğinin mübalağası olarak ağzından çıktı; o gün ben de oradaydım.

 

Ve Tank Palet Fabrikası Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk askerî fabrikası!

Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti millî savunma sanayisinde manevi anlamda çok önemli bir yere sahip.

 

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda tanklarımız, paletlerinde çıkan sorun nedeniyle ilerleyemedi; hayırsever bir yurttaşımız Sakarya'daki arazisini TSK'ya bağışladı, halkın da yardımlarıyla bu Tank Palet fabrikası kuruldu.

 

İmza, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Başbakan Süleyman Demirel!

 

Sayın Bakanımız Akar’ın çok iyiniyetli olduğu belli benzetmesinde ki yanlışlığının nedeni, hadiseyi tam olarak zannediyorum takip edememiş!

 

Değerli iktidar sahipleri, şimdi on yedi yıllık bilançoya bakınca, cumhuriyetimizin yerli ve millî ne kadar kamu kuruluşu varsa elden çıkardığınızı görüyoruz.

 

273 kuruluşta satış devir işlemi yapılmış.

 

1986'dan 2002'ye kadar yapılan özelleştirme 8,2 milyar dolar, 2002'den bugüne kadar yapılan satış 62 milyar dolar.

 

Önce, fabrika kuran fabrikalar elden çıkarıldı, sonra sanayi kuruluşları:

 

TEKEL, ETİ BAKIR, ETİ KROM, Çayeli ve Karadeniz Bakır İşletmeleri, Eti Alüminyum Şeker Fabrikaları, Türk Hava Yollarının yüzde 20’si satıldı.

 

TÜRK TELEKOM Lübnanlıların oldu.

 

En büyük sanayi kuruluşlarından TÜPRAŞ, PETKİM ve ERDEMİR, Büyük Ankara ve Efes Oteli, Mersin Limanı ve niceleri, tesisler bitmeye yüz tuttu.

 

Başkent, Sakarya, Meram Elektrik, kamu arazileri...

 

Yine çoğunda Demirel imzası var ve hepsi beğenmediğiniz cumhuriyet hükûmetlerinin eserleri.

 

Kamu-özel iş birliği projeleri yapmaya kalktınız; yolcu, hasta, araç geçme garantili.

 

Bunlar; devletin hazinesinden yirmi beş yıl içinde 100 milyar dolarlık ödeme yapılacak olan "mega" dediğiniz projeleriniz..

 

Sonuç;

 

-10 kişiden 3'ü ekonomik suçtan cezaevinde, siz geldiğinizde 1'miş.

 

-Uyuşturucu kullanmaktan cezaevine girenler 3 binden, 22 bine çıkmış;

 

-8 milyon icra dosyası;  olmuş 21 milyon;

 

-İşsiz sayısı 2 milyondan 4,5 milyona; dış borç 129 milyar dolardan 447 milyara dolara fırlamış.

 

-Son bir yılda elektrik yüzde 60, doğal gaz yüzde 52, akaryakıt yüzde 30, tekel ürünü yüzde 60, beyaz et yüzde 40, süt yüzde 50, şeker yüzde 30 zamlanmış.

 

-Anneler kaygılı,

 

-Babalar çatılarda ceplerinde intihar notları,

 

-Gençler ümitsiz ve bugün söz verip de atamadığınız tarımda atama bekleyen gençlerimiz,  Ulus Heykeli'nin önünde.

 

Çok üzgünüm, üzgünüm çünkü olmadı, yapamadınız.

 

Kendi yarattığınız sorunları çözemiyorsunuz görüyorum.

 

Sistemin sizi de ne kadar üzdüğünü tahmin de ediyorum.

 

BİZ TÜRK MİLLETİ SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ

 

Biz Türk milleti, size hakkımızı helal etmiyoruz.

 

Helal demişken, bir de Helal Akreditasyon Kurumu vardı, söz etmem gereken.

 

Helal sertifikası verme konusunda yetkiye sahip tek kurum bu kurum ve bu HAK, hak ettiği başvuruyu alamamış.

 

2018'de kurulduğundan bu yana kimse başvurmamış.

 

Bu eleştirildi Plan ve Bütçe Komisyonunda ve muhalefet milletvekilleri kurumun iki yılda hiçbir hizmet sunmadığı hâlde milyonlarca lira harcadığının, harcamalarının da artık harama dönüştüğünün altını çizdiler.

 

Eleştirilere rağmen HAK'ın 2020 bütçesi yüzde 8,1 artırılmış ve 4 milyon 191 bin liraya yükseltilmiş.

 

Başvuru vardı, yoktu, olacaktı, boştu, doluydu, bunlardan birisi haklıdır illaki de; ya, adında "helal" olan bir kurumda,  ayda 3 kere, Yönetim Kuruluna her toplantıda 9000 bin ek gösterge rakamının memur kat sayısıyla çarpılması kadar huzur hakkı verilmesi, şu darlıkta, Allah aşkına helal midir, sizlere soruyorum?

 

Tekrar ediyorum, hakkımızı helal etmiyoruz.

 

Bütçe hakkı, demokrasinin vazgeçilmezi.

 

Burada vergilerimiz nereye gidiyor, onu konuşuyoruz, bütçe ya!

 

Maalesef, Türkiye'de artık iki tane bütçe var. Bunlardan bir tanesi burada konuşuluyor; diğeri, bütçe dışına çıkarılan birçok kaynak. Bunlar Cumhurbaşkanına bağlı, dışarı çıkarılanlar Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu denetiminin dışındalar, Varlık Fonu gibi.

 

Siyasi otoritenin tercihine bırakılmış ve hukuk denetimi yok, bütçe içi kurumların denetimi de yetersiz. Sayıştay işlevsel faaliyetleri sınırlandırılmış.

 

Rapor geliyor Meclise, hepsi bu.

 

Bakanlar atanmışlar, hâliyle atandıkları makama karşı sorumlular. Burada birazdan bütçe yine oylanacak ama bu oylama da sistemin içindeki bir replikten daha farklı bir şey değil.

 

Halkın temsilinin şikâyetlerinin gereğini yapma anlamında kifayetsiz.

 

Hepsinin ilacı belli, demokrasi, hukuk devleti ve rejimin işlemesi, işletilmesi, yeniden parlamenter sistemde çözüm.

 

O yarının işi, ben bugün burada yapabileceğimin en iyisini yapmakla mükellefim.

 

Halkın taleplerini söyleyebildiğim bu yüce kürsüden, şimdi sizlere sormak istiyorum:

 

Günlerdir asgari ücreti, açlık sınırını, yokluğu konuşuyoruz, yoksulluğu konuşuyoruz, bir cevap alamadık.

 

O hâlde bir de şu şekilde sorayım:

 

Saygıdeğer Milletvekilleri, açlıktan anlamıyorsunuz, tamam. "3Y" vaadiyle geldiğiniz iktidarınızda yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk balonla geziyor artık güzel memleketimin kararttığınız gökyüzünde!

Ve serin akan suları ya da yemyeşil ormanları ferahlatmıyor çiftçinin, köylünün, emeklinin, işçinin, memurun sıkıntısını.

Şimdi, ben soruyorum sizlere:

İktidarınızın bir üst tokluk sınırı var mıdır? 

Tokluk sınırınız nedir?

Varsa söyleyiniz de bilelim, bilelim ki umudunu kesenlere söyleyelim.

Biz biliyoruz, ilk seçimde siz yolcu, biz hancı.

Biz umutluyuz. O nedenle bunu umudunu yitirenler adına soruyorum ben zaten ve umudunu yitirenlere sesleniyorum buradan değerli milletimize:

“Barış, mutluluk, huzur, güven, kardeşlik dolu günlere yeniden uyanacağız.”

Nereden mi biliyorum?

Demokrasiye yani size güveniyorum.

2020 bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını diyorum.

Gönül isterdi ki bu bütçe vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarını karşılasın ama öyle olmamış!

Cenab-ı Allah inşallah daha iyisini yapmayı bizlere nasip etsin.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum...



ASAYIŞ


POLİTİKA


SON DAKİKA


MEDYA


Foto Galeri Tümü


TÜM HABERLER


Yükleniyor