Tarih: 23.12.2014 14:29

MEKKE ve MEDİNE DEVRİNDE KUR`AN`IN NAZİL OLMASI

Facebook Twitter Linked-in

Resulü Ekrem, Tâif dönüşünden sonra Mekke`de, Hac mevsiminde Hac için gelen Arap heyetlerini karşılayarak onlara İslâmı arz ve telkine başladı. Bu heyetler görgü ve kültürce birbirinden farklı idiler. Bazılarının ilimden biraz haberi vardı. İşleri akıl terazisiyle ölçüyorlardı. Medine`den gelen heyetler böyle idi. Bunlar yeni dini tebliğ eden Peygamberi dinlemekten kaçınmıyorlardı. Resulûllah, çadırlarını kurmuş olan kabilelerin yanına gidip onlara İslâmı arzeder: "Allaha ibadet edin, O`na şerik koşmayın, bu putlara tapmayın" derdi. Sonra onlara Kur`an okurdu.
Bir defasında Süveyd Bini Sâmit ile karşılaştı. İlminden ve aklından dolayı ona "Kâmil" diyorlardı. Peygamberimizi dinledikten sonra:
— Belki sende de bende olanın misli var, dedi. Resulûllah:
— Sende olan nedir? deyince:
— Lokman Risalesi dedi ve onu Resulûllaha gösterdi. Hazret-i Peygamber:
— Bu güzel söz; fakat beni dinle, dedi ve Kur`an okudu. Süveyd onu dikkatle dinledikten sonra:
— Hakikaten bu çok güzel söz, diyerek Kur`an`ın bediî üslûbu, tatlı âhengi karşısında hayranlığını bildirdi.

Gelen heyetlerle görüşmek çok iyi neticeler verdi. Medine`den Hazreç kabilesi gelmişti. Onlar Medine`de Yahudilerin civarında yaşadıklarından vahye dair, Peygamberlere dair bir şeyler işitmişlerdi. Romalılardan ve Yunanlılardan kaçıp Medine civarında yerleşen Kaynuka, Beni Nadir ye Kurayza gibi Yahudi kabilelerinden, bir Peygamber gelmesinin pek yakın olduğunu duymuşlardı. Âhir zaman Peygamberi bekleniyordu. Bizim Süleyman Dede`nin dediği gibi:

Hem Muhammed gelmesi oldu yakin Çok alâmetler belirdi gelmedin.

Medine halkı bunları duyuyordu. Ruhları gökten inen nura hazırdı. Resulüllah, Hazrec heyetini İslâma davet etti. Altı kişi Müslüman oldu. Ertesi sene, yâni 621 yılında Medine`deki Evs kabilelerini temsil eden 12 kişilik bir heyet Peygamberimize biat ettiler. Allaha dâvet eden, ayrılıklara nihayet veren Peygambere îman ettiler.
Medinelilerin ahdi şu idi: "Cenâb-ı Hakk`a şerik koşmıyacağız. Hırsızlık etmiyeceğiz. Zina yapmıyacağız. Çocuklarımızı öldürmiyeceğiz. İftira ve bühtandan sakınacağız. Hak olan her şeyde Peygambere itaat edeceğiz. Saadet ve felâket zamanlarında kendisine sadık kalacağız."
Bunlar Resulûllah ile bu kısa temaslarında İslâma dair bir şeyler öğrendiler ve Kur`an`dan bazı âyetler dinledilerse de bunlar azdı. Onun için Hazreti Pey-gamber, Hazreti Mus`ab`ı onlarla birlikte Medine`ye gönderdi (sene 621 M.). Mus`ab Medine halkına Kur`an`ı talim edecek, din işlerini öğretecekti. Onun için Mus`ab ilk Kur`an öğretmeni sayılır. Medine`liler ona Mukri` (Kur`an okuyucu) derlerdi.
Hazreti Mus`ab, Müslüman olanlara dini öğretmek ve telkin etmek hususunda, Hazreti Peygamberin yaptığı gibi, çok kolay ve sade bir şekilde hareket etti:
"Yıkanacaksın, temiz olacaksın. Elbiselerini temizleyeceksin. Sonra Kelime-i şehadet getireceksin. İki rekât namaz kılacaksın."
Bundan sonra Kur`an okuyordu. Müslüman olan da dinliyordu. Kur`an`ın sadası kalbleri sarıyor, ruhlara işliyordu. İslâmiyette her şey kolay, makul ve bir hikmete bağlıydı, dinin ruhu böyledir.
Böylece Medine, İslâmın dâvet merkezi, Müslümanların ilticagâhı oldu. Orasını açan, fetheden de Kur`an`ın sadasıdır. Yavaş yavaş her eve Kur`an sesi yayılıyordu. Hicrete izin verildi. Müslümanlar birer ikişer Medine`ye hicret ettiler.
Bu hicretin mânası açıktı: Resulûllah on üç sene Kureyşlilere nasihat ederek, yalvararak Hak dine dâvet etti. "Putlardan vazgeçin" dedi. Fakat kâr etmedi. Onun için dini neşredebilecek bir emin yer bulmuştu: Orada Hak nuru alabildiğine parlayacaktı,




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —