9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
Manisayı mıgezmek istiyorsunuz?.. Manisa’da mutlaka gezilmesi gereken yerler
Spil Dağı’nın eteklerinde kurulmuş bir şehir Manisa… Ege Bölgesi’nin kalbinde yer alan şehrin tarihi değerleri de doğal alanları da kesinlikle görülmeye değer. Manisa Tarzanı, Mesir Macunu ve Sultaniye Üzümü ile tanınan Manisa’da bundan çok daha fazlasını göreceksiniz... İşte Manisa’da gezilmesi gereken bölgelerden bazıları...
SULTAN CAMİİ VE KÜLLİYESİ (MANİSA-MERKEZ)
Kanuni Sultan Süleyman sancak beyi olarak Manisa’da görev yaptığı dönemde annesi Hafsa Sultan’da yanında bulunmaktadır. Sultan Süleyman İstanbul’a gidip tahta oturunca Mimar Acem Ali’yi cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve hankahtan meydana gelen bir külliye inşa etmesi için görevlendirmiştir. 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra dar-üş şifa ve çifte hamam ilave edilmiştir.
Cami 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir. Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır. Kadınlar mahfelinde ise ahşap oymalar bulunmaktadır. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır.
Cami avlusunun kuzeyini çevreleyen medrese binası, ana girişi kuzeye bakan on odalı bir yapıdır. Misafirhane ve yemek odaları beşik tonoz örtülmüş, diğer mekânlar kubbe ile kapatılmıştır.
Medrese binasının kuzeydoğusuna düşen iki odalı sübyan mektebi, kuzeyinde yer alan hamam ve dar-üş şifa, çeşitli tarihlerde yapılan onarımlar sayesinde sağlam durumda günümüze ulaşmıştır. Hamamın kadınlar ve erkekler bölümleri aynı mimari düzenlemededir. Soğukluk ve ılıklık bölümleri yan yanadır. Sıcak bölümün orta kubbesinin kasnağından yedi aydınlatma penceresi vardır, ayrıca kubbelerin ortasına birer aydınlatma feneri yapılmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasındaki yangında yanan ve sonraki yıllarda da yıkılan hankah ve imarethane binalarının yeri sonraki yıllarda park şeklinde düzenlenerek “Sultan Parkı” adı verilmiştir.
MESİR TABİAT PARKI
2 Nisan 2008 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından tabiat parkı ilan edilen alanın resmî açılış töreni 22 Mayıs 2009'da yapılmıştır. 2015 yılından beri Yunusemre Belediyesi tarafından işletilmektedir.
Manisa ilinin Yunusemre ilçesinin Uncubozköy mahallesinde, Manisa il merkezine 2 km uzaklıkta bulunmaktadır. Spil Dağı eteklerinde, Manisa Kent Ormanı yakınında yer almaktadır. Yüzölçümü 12,03 hektar olan alanın rakımı 100-240 metre arasındadır. Bölge arazisi magmatik kütlelerden oluşmaktadır.
Mesir Tabiat Parkı florasında çınar, meşe, pırnal meşe, söğüt, zakkum, kızılçam, geven, kara kavak, defne, sekoya, ateş dikeni, orman sarmaşığı, geven ve dağ muşmulası vardır, ayrıca mesir macunu yapımında kullanılan bitkiler yetiştirilmektedir. Toplamda 92 tür bitki yetişmektedir.
Mesir Tabiat Parkı faunasında tavşan, keklik, tilki, yaban domuzu, doğan, şahin, sığırcık, alakarga ve ötücü kuşlar görülmektedir.
SPİL DAĞI MİLLİ PARKI: (MANİSA-MERKEZ)
Spil Dağı 1969 yılında milli park ilan edilmiştir. Milli Parkı jeolojik, morfolojik, arkeolojik ve mitolojik özelliklerinin yanı sıra, dağcılık sporuna uygun ve önemli bir rekreasyon alanıdır.
Mitolojide Kybele, Niobe, Tantalos ve Pandereos ile ilgili öykülerde adı geçen Spil Dağı’nın eteklerinde Tantal Kalesi kalıntıları, bereket tanrıçası Kybele’nin rölyefi, Niobe Ağlayan Kaya ve Bizans Dönemi’nden kalma Magnesia Kalesi’nin kalıntıları yer almaktadırlar.
Dağın en ünlü bitkisi kümeler halinde yetişen Spil ya da Manisa Lalesi adıyla anılan lalelerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’a götürülmüş ve bir döneme adını vermiştir.
Panoramik yönden çeşitlilik arz eden Spil Dağı’nın değişik yerlerinden Manisa’nın kuşbakışı manzarasını, İzmir Körfezi’ni ve Yunt Dağları ile Aliağa Körfezi’ni görmek mümkündür.
1995 yılında turizm merkezi ilan edilen ve milli parkın asıl gelişim bölgesi olan Atalanı Mevkii’nde dağ evleri, piknik - oyun alanları, bir kır kahvesi ve lokanta bulunmaktadır. Günübirlik kullanımın yanısıra, ziyaretçilerin Atalanı’ndaki kamp yerinde kendi çadır ve karavanlarıyla kalmaları veya rezervasyon yaptırmak suretiyle dağ evlerinde konaklamaları mümkündür.
Ayrıca yine bu alanda bulunan, toplam 128 yatak kapasiteli dağ evlerinde de, önceden rezervasyon yaptırmak suretiyle dört mevsim kalınabilmektedir.
Ayrıntılı Bilgi için; İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Tel: 0 (236) 237 10-61 & 0 (236) 237 10-61
Mevlevihane Ormaniçi Dinlenme ve (Poligon) Trap Alanı (Manisa-Merkez)
Spil Dağı’nın Manisa’ya bakan eteklerinde, şehir merkezinden 3 km’lik bir yolla ulaşılan, milli park yolu üzerindeki Mevlevihane, günübirlik kullanıma yönelik büfe, ocak, piknik ve oyun alanları, içme suyu imkanlarına sahip 12 hektarlık bir piknik alanıdır. 1369 yılında Saruhanoğulları’ndan İshak Çelebi tarafından yaptırılmış Mevlevihane’nin yakınında bulunması nedeniyle bu ad ile anılmaktadır.
Mevlevihane’den orman içinde yapılacak kısa bir yürüyüşle veya araçla da ulaşılabilen Trap-Skeet Atış alanındaki “Vali Parkı” adıyla anılan parkta, 200 kişilik kapalı restorant, piknik alanları, 2 atış poligonu ve bir tenis kortu mevcuttur.
M.Ö. 1100 YILINA DAYANAN TARİHİYLE AİGAİ ANTİK KENTİ
Manisa’ya yaklaşık 49 km mesafedeki Köseler Köyü yakınında bulunan ve Nemrut Kale adıyla anılan Aigai, Herodot’un bahsettiği Batı Anadolu’daki 12 Aiol kentinden biridir. Çevreye hakim bir konumdaki kayalık bir tepe üzerinde bulunan kentin tarihi, M.Ö. 8.yüzyıla kadar inmektedir. M.S. 17 yılındaki depremde büyük ölçüde hasar gördüğü ve onarım geçirdiği, Hellenistik dönemde ise önemli bir ticari merkez olduğu anlaşılan kentte 2004 yılından itibaren günümüze kadar kazı çalışmaları kapsamlı olarak yapılmaktadır. 2018 yılında ise özellikle Vomitorium’da (Tiyatro Giriş Binası) kazı calışmaları yapılmıştır. Kentin surları arazinin durumuna göre inşa edilmiştir. Surlar içinde üç katlı agora ve bu yapıyı taşıyan duvarlar, meclis binası, teras duvarlı stadyum, tiyatro ve Demeter Tapınağı gibi kalıntılar bulunmaktadır.
Herodotos, Aigai’yi Aiollerin Aiolis bölgesinde kurduğu 12 kent arasında saymaktadır. Antik yazarlar Aiollerin bölgeye gelişlerinin M.Ö. 1100 tarihlerinde başladığını ileri sürseler de kazı sonuçları şimdilik kentin kuruluşunun M.Ö. 8. yüzyılın sonlarından daha erkene gitmediğini göstermektedir. Kentin adı Herodotos’ta Aigaiai (I.149), Polybius’ta Aigaieon (His. XXXIII.13) Tacitus’da Aegaeates (Tac.Ann. II.47),Plinius’da Aegaeae (Nat.His., V.32), kentin bastığı sikkelerde ise, Aigeaion, Aigaion ve Aigeon olarak geçmektedir. Kentin adını anan diğer antik yazarlardan Strabon (XIII.3.5), Pseudo Skylax (98), ve Plinius (Nat.His., V.121), bu yerleşimin deniz kıyısında değil, iç kısımda ve dağlık bölgede olduğunu vurgulamaktadır.
Kent, komşusu olan Temnos ile birlikte M.Ö. 547 yıllarında ortaya çıkan Pers egemenliğine karşı direnmiş ve bağımsızlığını korumuştur (Ksenophon, Hell. IV.8.5). Plutarkhos’un aktarımına göre (Them. 26) ünlü Atinalı devlet adamı Themistokles, Yunanistan’dan kaçıp Kyme’ye doğru gelirken, yolunu Aigai’ye çevirmiş ve orada kimseye görünmeden, yakın arkadaşı Nikagenes tarafından dostça karşılanmış ve misafir edilmiştir. Daha sonra da kadın kılığına girerek, bir çadır arabasında Susa’ya doğru yoluna devam etmiştir. Aigai, M.Ö. 5. yüzyılda, Attika-Delos Deniz Birliği’ne vergi vermeyen kentler arasında yer almaktadır.
Anadolu’da Pergamon Krallığı’nın güçlü rakibi olan Seleukos Krallığı’nın generali Akhaios komutasında başlattığı saldırılar (M.Ö. 220-218) sonucunda Aigai ve Aiolis kıyıları Pergamon Kralı Attalos I’in elinden alınmıştır. Kısa bir süre sonra Antiokos III’e karşı ayaklanan Akhaios’un öldürülmesi ile (M.Ö. 216) Aigai ve çevresi yeniden Pergamon Krallığı’na katılmıştır. Polybius’un aktarımına göre (His. XXXIII.13), Bithynia kralı Prusias II ile Attalos II arasında gerçekleşen bir savaşta Aigai, Prusias II’nin ordusu tarafından tahrip edilmiştir (M.Ö. 156-154). Prusias II, savaş sonrasında yapılan barış antlaşması gereğince, tahrip etiği kentlere 100 talent ödemek zorunda kalmıştır (Polybis, His 33.13.8).
Kent bu tarihten itibaren, muhtemelen Pergamon Krallığı’nın da desteğiyle, bölgede ekonomik ve kültürel bir çekim merkezi olmuş, Tiyatro, Kent Meclisi Binası (Bouleuterion) ve Agora gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Attalos III, M.Ö. 133 yılında, ölümünden önce, akılcı bir politik karar ile Pergamon Krallığı’nı Roma İmparatorluğu’na bağışlamıştır. Bu tarihten sonra Aigai varlığını Roma hâkimiyeti altında sürdürmüştürHellenistik Dönem’in başlarından itibaren Pergamon ile sürdürülen yakın ilişki, Roma Dönemi’nde de devam etmiştir. Aigai’de Roma yönetimine ilişkin en erken bilgi M.Ö. 1. yüzyıla aittir. Roma İmparatoru Ceasar’ın güvenilir bir adamı ve yakın dostu olan Prokonsül Publius Servilius Isauricus, Asya Valisi olarak görev yaptığı sırada (M.Ö. 46-44) kente ve buradaki Apollon Khresterios Tapınağı’na önemli yardımlarda bulunmuştur. Aigai’de ele geçen bir heykel kaidesinin üzerindeki yazıtta, Publius Servilius Isauricus, yardımları nedeniyle Aigai’de onurlandırılmıştır. 17 yılında bölgede meydana gelen şiddetli depremin yerle bir ettiği kentler arasında Aigai de yer almaktadır. Tacitus (Tac.Ann. II.47) tarafından da sözü edilen bu depremin yaraları İmparator Tiberius’un cömert yardımlarıyla sarılmış ve depremden zarar gören kentler şükran ifadesi olarak İtalya’da imparatorun bir heykelini dikmişlerdi.
Aigai antik kentindeki yerleşim 3. yüzyılın sonlarına doğru terk edilmiştir. Got akınları ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz bu terk ediliş döneminde kent tamamen, bilinçli olarak boşaltılmıştır. Kentte yerleşim tekrar 12. yüzyıl sonlarında başlamıştır. Bu döneme ait geç Bizans kale-iskânı 13. yüzyılın sonlarında Manisa ve çevresini ele geçiren Saruhanoğulları tarafından terke zorlanmış olmalıdır.
SARDES ANTİK KENTİ
Tarihte parayı ilk bulan Lidya’nın başkentliğini yapmış Sardes. Sikke adı verilen ilk madeni para burada basılmış. Paktalos Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde kent önemli bir zenginliğe ulaşmış. Yapılan kazılar esnasında çayın kenarında altın arıtma atölyelere ortaya çıkarılmış.
Ayrıca Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan 7 kiliseden birisi de buradaymış. O nedenle inanç turizmi yönünden de oldukça önemli bir yer Sardes Antik Kenti.
Antik kentin en önemli ve görkemli yapısı Gymnasion’un karşısında yer alan ve “Bronzlu Ev” olarak adlandırılan ihtişamlı yapı. Buradaki işlemelere ve yazılara hayran kalmamak elde değil. Manisa Salihli’ye gelirseniz mutlaka yolunuzu düşürün ve bu antik kenti görün.
Ha bir de Sardes Antik Kentine 1 km uzaklıkta Kutsal Artemis Tapınağı yer alıyor. Sardes’e gelmişken dünyada bulunan en büyük tapınaklardan biri olan bu yapıyı da ziyaret etmeyi unutmayın. Buranın giriş ücreti Sardes Antik Kenti’nin giriş ücretine dahil.
Sultanlarda Altyapıdan bir isim daha A Takımında
Sultanlarda Altyapıdan bir isim daha A Takımında
KURŞUNLU KAPLICALARI
Türkiye’nin en önemli 15 jeotermal alanından birisidir. Kurşunlu deresinin aşağı çığırlarında bulunan alan, İzmir Ankara yolu üzerinde olup önemli bir termal turizm sahasıdır. Kurşunlu Jeotermal alanında bulunan kaynakların neredeyse tamamına yakını, günümüzde açılan kuyular sebebiyle kurumuş durumdadır. Alandaki kaynakların çıkış sıcaklıkları 42-55 ºC arasındadır. Sahada açılan kuyulardan ise 51-114 ºC sıcaklığında su elde edilmektedir. Söz konusu alandaki kuyulardan elde edilen sıcak su, termal tesiste ve Salihli ilçesinde binaların ısıtılmasında kullanılmaktadır. Kaplıca suyunun romatizma, cilt, kadın ve solunum yolu hastalıklarına, psikiyatrik rahatsızlıklar ile kireçlenme tedavisine olumlu etkileri görüldüğü düşünülmektedir. Alan bu özelliklerinin yanında aynı zamanda önemli bir mesire alanıdır.
KULA DİVLİT VOLKANİK PARK
Kula Divlit Volkanik Park, Kula-Salihli Jeoparkı’nın doğu kesiminde, Kula ilçe merkezinin kuzeydoğusunda yer alır. Kula divlit volkanik park, Kula volkanizmasının 3. evresinde gelişmiş volkanik etkinliklere bağlı oluşmuş bütün karakteristik yer şekillerini bünyesinde barındırır. Park alanı içerisinde Kula divlit cüruf konisi ve Aa tipi lav akıntısı, parazit koniler, sıçrama (spatter) konileri, lav tünelleri ve hendekleri, gözlemlemek mümkündür. Park alanı içerisinde, jeositlerin ziyaret edilmesine olanak sağlayan 1 adet yürüyüş yolu (yaklaşık uzunluğu 2,7 km) ve ahşap köprüler ile 1 adet bisiklet parkuru (Yaklaşık uzunluğu 34,8 km) bulunmaktadır.
1. Evre (Burgaz Volkanitleri); Volkanizmanın yaşı 1.7 milyon yıl olarak belirlenmiştir. Bu evreye ait lav akıntıları, oldukça kalın bazalt örtülerinden oluşur. Ve günümüz topografyasının yüksek kesimlerini oluşturur. Kula çevresindeki yüksek platoluk alanlarda görülür. Bu bazalt akıntıları üzerinde çok iyi gelişmiş sütun yapıları görmek mümkündür.
2. Evre (Elekçitepe Volkanitleri);Kula volkanizmasının ikinci evresini oluşturur. Günümüzden yaklaşık 200bin yıl ila 130 bin yıl öncesinde gerçekleşen volkanizmal faaliyete bağlı oluşmuş bazalt akıntılarıdır. Bu evre volkanizması ile yöre de bazı kaynaklara göre 45 bazı kaynaklara göre 49 volkan konisi oluşmuştur.
3. Evre (Divlit Tepe Volkanitleri): Kula volkanizmasının üçüncü ve son evresini oluşturur. Günümüzden 30bin ila 2600 yıl arasında oluşan bu evre çeşitli cüruf konileri ve lav akıntılarından oluşmaktadır. Kula yöresinde 3. evrede oluşan genç yolkan konilerine “Divlit” adı verilir. Bu nedenle 3. evre volkanitlerine “Divlit Tepe” volkanitleri adı verilmiştir. Oldukça taze görünüme sahip olan bu evre volkanitleri, insana volkanizmanın adeta dün gerçekleştiği hissini vermektedir. Lavlar koyu siyah renkleri ile diğer evrelerden kolaylıkla ayırt edilirler. Çok genç oldukları ve iyi korundukları için, bazaltik bir akıntının gösterdiği akma yapılarını net bir şekilde gözlemek mümkündür.