9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
İça, yaptığı açıklamada, “Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen Kist Hidatik hastalığının etkeni, Echinococcus granulosus adı verilen bir parazittir. Kist hidatik, olgun formları etçil hayvanların ince bağırsağında yaşayan Echinococcus granulosus’un larval formlarının memeli hayvanlar ve insanların başlıca karaciğer ve akciğer gibi içi organlarında yerleşmesi sonucu oluşan kronik seyirli, zoonotik bir hastalıktır. Bu parazitin esas kaynağı köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır. Özellikle ülkemizde bu konuda köpekler aktif rol oynamaktadır. Parazit köpeklerin ince bağırsaklarında yaşar ve parazit çoğalmak için yumurta üretir. Köpeğin dışkısıyla etrafa saçılan bu yumurtalar özellikle koyun, sığır ve insanın da aralarında bulunduğu memeliler tarafından sindirim yolu ile alınır. Burada yumurtadan çıkan parazit larvaları kan ve lenf yolu ile başta karaciğer ve akciğer olmak üzere beyin, böbrek, kemik, kalp gibi diğer bütün organlarda yerleşebilirler. Yerleştiği yerde larva bir kese (torba) haline geçer ve çok yavaş büyür. Bu larva az çok toparlak ve içi saydam bir sıvıyla dolu kese şeklindedir ve içinde çok sayıda parazite ait gelişim formları vardır. Sığır, koyun, keçi gibi hayvanların su kesesi şeklindeki kistleri taşıyan organ ve etleri çiğ olarak, köpek gibi konak hayvanlar tarafından yenildiğinde kese köpeğin bağırsağında parçalanır ve bağırsak mukozasına yapışan kurtçuk 7 haftada erişkin hale gelir ve tekrar yumurta üretmeye başlar.
Özellikle Kurban Bayramlarında yapılan kontrolsüz kesimler sırasında koyun, keçi ve sığır gibi hayvanların özellikle karaciğer ve akciğerlerinde su kesesi şeklinde gördüğümüz ve görüntüleri sebebiyle tüketmediğimiz bu organları çiğ olarak köpeklere vererek farkında olmadan bu parazitin artışına ve yayılmasına katkı sağlamaktayız. Sığır, koyun, keçi gibi hayvanlarla köpek gibi etçil hayvanlar arasında dolaşan bu parazite ve paraziter hastalığa insanlar nasıl dahil oluyor sorusunun cevabını kendi yemediğimiz kistli ciğerleri çiğ olarak verdiğimiz köpeklerde aramalıyız.Hastalık tıpkı sığır, koyun ve keçilere bulaştığı gibi köpek dışkısı ile atılan yumurtalar ile insanlara bulaşmaktadır. Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgâr ve yağmur etkisi ile yayılırlar. İnsanlara bulaşma enfekte köpeğin dışkısındaki yumurtalar ile kirlenmiş yiyecekler (özellikle pişirilmeden yenen roka, nane, maydanoz gibi yeşilliklerle, iyice yıkanmamış sebze ve meyveler) ve içme suları ile enfekte köpeğin tüylerine bulaşmış gözle görülemeyecek kadar küçük yumurtaların köpeğin sevilmesi esnasında ele yapışması sonucu ağız yoluyla alınması ile ya da köpek dışkısı ile enfekte olmuş toprakla temas sonucunda meydana gelir. Bahsettiğimiz çeşitli yollarla alınan bu yumurtalar, bağırsaklarda açılarak barsak duvarını geçer, kan ve lenf yoluyla öncelik sırasıyla karaciğer, akciğer ve diğer organlara yerleşerek kist formunda yaşamlarını sürdürürler. Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca belirtisiz seyredebilir. Fakat kist büyüdükçe, bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar. Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Nadiren dalak, karın zarı (periton), böbrek, kemik, göz yuvası, beyin, kalp ve yumurtalıklara da yerleşebilir. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir" dedi.
KORUMA VE KONTROL İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Prof. Dr. Anıl İça, korunma ve hastalık kontrolü için yapılması gerekenler için şunları ifade etti: “Kist Hidatik hastalığı ile mücadelede en önemli nokta parazitin yaşam döngüsünün kırılmasıdır. Bu da ancak E.granulosus’un başlıca son konağı olan ve insanlarla çok sık bir arada bulunan köpeklerin kontrol altına alınması ile mümkündür. Bu amaçla, öncelikle köpek sayısının kontrol altında tutulması gereklidir. Buna yönelik olarak; bütün köpeklerin ve sahip değişikliklerinin kayıtlı hale getirilmesi, kayıt altına alınan köpeklerin kimlik kaydını ve aşı durumunu gösteren tasmaların kullanılmasının zorunlu hale getirilmesi, dişi sokak köpeklerinin belediyeler tarafından kısırlaştırılması, başıboş köpeklerin belediyelerce toplanarak barınaklarda tutulması gibi tedbirler alınmalıdır. Diğer önemli bir konuda köpeklerin parazitle enfekte olmalarının önlenmesidir. Burada vatandaşlar olarak bizlere de bazı görevler düşmektedir. Bu amaçla; arakonak olan kasaplık hayvanların kesiminin yalnızca mezbahalarda yapılması, hayvan kesim yerlerinin kesinlikle veteriner hekimlerin kontrolünde olması gereklidir" diye konuştu.
KESİM SONRASI KİSKLİ ORGANLARIN İMHASI ÖNEMLİ
Kesim sonrası kistli organların imhası önemine dikkat çeken Anıl İça, "Mezbahalarda kesim sonrası ve özellikle Kurban Bayramlarında kestiğimiz kurbanlarımızın kistli organlarının yakma fırınlarında imha edilmesi, bunun mümkün olmadığı durumlarda köpek ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı 4-5 metre derinlikteki çukurlara gömülmesi, mezbahaların mümkün olduğunca yerleşim yerlerine uzakta kurulması ve çevresinin köpeklerin ve diğer etçil hayvanların giremeyeceği şekilde duvar ya da tel örgü ile çevrilmesi, ölen sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlarımızın cesetlerinin uygun şekilde imhası, evde ve bahçemizde beslediğimiz köpeklerin beslenmesinde mümkün olduğunca çiğ et veya sakatattan kaçınılması, eğer verilecekse pişirildikten sonra yedirilmesi gibi hususlara dikkat edilmelidir. Erişkin parazite yönelik girişimlerde köpeklerin enfekte olup olmadığına bakılmaksızın parazite karşı ilaçlamalarının yapılması da parazitin yaşam döngüsünün kırılması açısından önemlidir. Hastalığın yayılması ve parazitin çoğalmasına yönelik yukarıda bahsettiğimiz tedbirlerin yanı sıra insanlara bulaşmasına yönelik korunma tedbirleri de büyük önem arz etmektedir. Köpeklerin paraziti bulaştırmasının önlenmesi için, köpeklerin sebze bahçeleri, çocuk oyun bahçeleri ve parklarda dışkılamalarının önlenmesi, özellikle çocuk parklarında kum havuzları yerine zeminde plastik kaplamaların tercih edilmesi gereklidir. Ellerin sabun ve bol su ile yıkanması ve temel hijyenik tedbirlerin alınması hastalıktan korunmada büyük ölçüde başarı sağlamaktadır. Tüm bahsettiğimiz korunma ve kontrol çabalarının başarıya ulaşmasındaki en temel şart hastalığa karşı insanlarımızın eğitilmesi ve bilinçlendirilmesidir. Bu amaçla hastalık konusunda yazılı ve görsel basında bilgilendirme faaliyetleri yapılmalıdır. Özellikle Kurban Bayramının yaklaştığı şu günlerde bilgilendirme faaliyetlerinin arttırılması gereklidir. Alınacak basit tedbirlerle bu hastalıktan korunmak ve yayılmasını engellemek mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.