Tarih: 25.12.2014 11:04

İTİKADİ MEZHEB`LERİN TEŞEKKÜLÜ VE TASNİFİ

Facebook Twitter Linked-in

85 Resûl-i Ekrem (sav)`in kendisinden sonra "Fitne"lerin zuhûr edeceğine dair Sahabe-i Kiram`a bilgi verdiği muteber hadis mecmualarında zikredilmiştir. Kat`i nass`ların heva ve heveslere göre tevili, "Siyasi ihtiraslarla" yakından alakalıdır ve Resûl-i Ekrem (sav)`in vefatından sonra ortaya çıkmıştır. Hz. Ebu Bekir (ra)`in hilafeti döneminde ortaya çıkan "yalancı peygamberler"; bu fitnelerin ilkidir. Daha sonra siyasi konularda tartışmalar başlamıştır.

86 Allahû Teâla (cc)`nın kitabında yer alan "Müteşabih" ve "Mücmel" ayeti kerimeleri; herhangi bir ilme sahip olmadan, mücerred akılla tevil eden siyasi fırkalar; değişik itikadi görüşler ortaya atmışlardır. Bilhassa Hz. Osman (ra)`ın feci şekilde şehid edilmesi; bu fırkaların istismarını hızlandırmıştır. Hz. Hüseyin (ra)`in "Kerbelâ"da şehid edilmesinden sonra, itikadi mezheplerin hızla çoğaldığı bir gerçektir. İmam-ı Eş`ari "Makalat" isimli eserinde; ümmet içerisinde görülen ilk ihtilâfın, "İmamet" meselesinden kaynaklandığını beyan etmektedir.

87 Muteber birçok kaynakta yer alan "Ümmetin yetmiş üç fırkaya" bölüneceğine dair Hadis-i Şerif, itikadi mezheplerin teşekkülü ile yakından alakalıdır. Resûl-i Ekrem (sav): "İsrail oğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri müstesna, hepsi de cehenneme girecektir" buyuruyor. Sahabe-i Kiram: "- O müstesma olan fırka hangisidir ya Resûlûllah?" diye sorunca, Peygamberimiz Efendimiz (sav): "Benim ve ashabımın yolunda olan cemaattir"(110) müjdesini veriyor. Yine bir başka Hadis-i Şerif`te Resûl-i Ekrem (sav)`in: "Benim ve Raşid halifelerimin sünnetine sarılınız"(111) emrini verdiği bilinmektedir.

88 Abdülkadir el Bağdadi "Ümmet`in fırkalara ayrılacağını haber veren" Hadis-i Şerif`le ilgili olarak şunları zikrediyor: "Ümmetin fırkalara ayrılması ile ilgili hadisin birçok isnadı vardır. Bu Hadisi, (Allah`ın selât ve selâmı ona olsun) Nebi`den; Enes b. Malik, Ebû Hureyre, Ebu`d Derda, Cabir, Ebû Said El Hudri, Übeyy b. Kaab, Abdulah b. Amr El As, Ebû Ümame, Vasile b. El Eska ve diğerleri gibi sahabeden birçoğu rivayet etmiştir. İlk dört halifenin (Hülâfa-i Raşidin); kendilerinden sonra ümmetin fırkalara bölüneceğini, bunlardan yalnız bir fırkanın kurtuluşa ereceğini ve diğerlerinin ise dünyada sapıklığa düşüp, ahiret`te perişan olacağını söyledikleri rivayet edilmiştir."(112)

89 Resûl-i Ekrem (sav)`in ve Hülâfa-i Raşidiyn`in yolunu dosdoğru takip edenlere "Ehlû`s Sünne ve`l Cemâa" ismi verilmiştir. Türkiye`deki yaygın kullanılışı "Ehl-i Sünnet ve`l Cemaat" veya "Ehl-i Sünnet`tir" Tarih boyunca müslümanların kahir ekseriyetini "Ehl-i Sünnet" teşkil etmiştir.

90 İslâm ulemâsı, itikadi mezhepleri "Ehl-i Sünnet" ve "Ehl-i Bid`at" olmak üzere ikiye ayırmıştır. Bid`at; Resûl-i Ekrem (sav)`den alınan ilim, amel veya halden ibaret olan "Hakk`ın" hilafına olarak sonradan çıkarılan, bir tevil ve şüphe neticesinde itikad haline getirilen şeydir. Hanefi fûkahasından Alaûddin El Haskafi Bid`atı: "Peygamber (sav)`den malûm ve meşhur olan şeyin aksine itikad etmektir"(113) şeklinde tarif ediyor. Resûl-i Ekrem (sav)`in: "Dinimizden olmayan herhangi bir şeyi uyduranın ortaya koyduğu merduttur. Her bid`at delâlettir"(114) buyurduğu bilinmektedir. Bu Hadis-i Şerif`teki "Küllü Bid`atü`n Delâletün" hükmü, amm (Umumi) bir beyandır. İmam-ı Gazali "Bid`atı red ve ondan el çekmek beğenilmiş bir sünnettir. Her bid`at mezmun (zem edilmiş) ve delâlettir"(115) hükmünü zikreder. İmam-ı Rabbani "Mektubat" isimli eserinde: "Bid`atın hasenesi olmaz. Hepsi mezmundur"(116) diyerek, konunun ehemmiyetini ortaya koymaktadır. Sonradan ortaya çıkan sahih örfü veya güzel adetleri "Bid`at-ı Hasene" olarak isimlendiren alimler, terkipteki bid`at kelimesini lûgat manasında kullanmışlardır. Mu`tezile mezhebi ise bid`at-ı hasane`yi, insan aklının güzel gördüğü fiiller olarak değerlendirmiş ve savunmuştur.

91 Resûl-i Ekrem (sav)`in yolundan; makûl bir te`vil ve şüphe ile ayrılan fırkalar, Zaruriyyat-ı Diniyye`den olan hususları inkâr etmedikleri müddetçe "Ehl-i Kıble" olma özelliklerini korurlar. "Ehl-i Kıble tekfir edilmez" hükmü, Ehl-i Sünnet ulemâsı tarafından ittifakla kabul edilmiştir. Resûl-i Ekrem (sav)`in: "Kim bizim kıldığımız namazı kılarsa, bizim kıblemize yönelirse, kestiğimizi yerse, işte Allah ve Resûlü`nün zimmetinde bulunan müslüman budur. Allah`ın zimmetini bozmayın"(117) hadisi şerifi esas alınmıştır. İnanılması zaruri olan hususları inkar ederse "Ehl-i Kıble" olma özelliğini yitirir.

92 Allahû Teâla (cc)`nın indirdiği hükümleri çirkin görüp; o hükümlerin yerine geçmek üzere, kendi heva ve heveslerinden hükümler icad eden filozof`lar genellikle "Ehl-i Bid`at" arasından çıkmıştır.

93 Günümüzde; itikad`da "Ehl-i Sünne ve`l Cemâa`dan" ayrı olan ve dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan itikadi mezhepler şunlardır:
1. İbâdiyye,

2. Vehhabilik,

3. Zeydiyye,

4. İsmailiyye,

5. İmamiyye,

6. Nusayrilik,

7. Dürziyye,

8. Kadıyanilik,

9. Babilik,

10. Bahaiyye,

11. Alevilik.

94 İtikad`da "Ehl-i Sünne ve`l Cemaa`dan" olduğunu ikrar etmekle birlikte; müstekbirlerin istilâları sonucunda, küfrün ideolojilerini benimseyen ve "Din ile dünya işlerinin" birbirlerinden ayrılmasını savunan kimselere de raslamak mümkündür. Bunlar; Allahû Teâla (cc)`nın indirdiği hükümleri reddeden siyasi güçlere destek olmak sûretiyle "Küfrün" güçlenmesini sağlar. Ayrıca Küfür ahkamı ile hükmedilen beldelere "Darû`l İslâm" demekten bile haya etmezler. Bunların bir kısmı gafil, bir kısmı cahil, bir kısmı da haindir!.. Allahû Teâla (cc)`nın mülkünde, O`nun verdiği rızıklarla hayatlarını devam ettirdikleri halde; tağuti güçlere destek olmaktan zevk alırlar. Resûl-i Ekrem (sav)`in ve Sahabe-i Kiram`ın hayatının sürekli cihad`la geçtiğini bildikleri halde; bu gerçeği gizleyebilmek için "Hurafe`leri" yaymakla meşgul olurlar. Elbette bunların da; "Ehlû`s Sünne ve`l Cemaa" ile yakından uzaktan alâkaları yoktur.

95 Allahû Teâla (cc) ve Resûlüne (sav) kayıtsız ve şartsız olarak teslim olan mü`minler; imtihan alanını ve zamanını kendilerinin tayin etmediklerinin şuurundadırlar. Hangi halde bulunurlarsa bulunsunlar; şer`i hududları muhafaza hususunda titizlik gösterirler. Allahû Teâla (cc) ve Resûlü (sav)`ne itaat etmenin "Farz" olduğunu bildikleri için, kat`iyyen pazarlık etmezler. İşte "Ehlû`s Sünne ve`l Cemaa`nın" ortak özelliği budur.





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —