Sen hayat herkese bir parça o acı yüzünü göstersen de, çoğu insana çoğu gerçeğin acı olduğunu yaşatsan da, ben senin hep o gülen yüzünü ışıl ışıl gözlerini ve bana hep güzellikler yaşatan o tatlı yönünü yaşıyorum. Çünkü ben bunu böyle istiyorum…
Güne başlama telaşında koşuşmalarımla evden çıkışım ve her evden ayrılışımda arkamda bıraktığım kocaman öpücüklü vedalarımın beni ışıl ışıl gözlerle uğurlamalarını da işte bunu hiçbir kelimeye dahi sığdıramam hayat.
Geçmişimden aldığım güçle geleceğe kurulan rengarenk hayallerimi gerçeğe dönüştürme çabalarım işte bu hazzı yaşamanın değerini de anlatamam sana.
Sen ki; saçlarından sımsıkı yakaladığım her şeyimsin benim… Sana olan aşkımı ve bağlılığımı sana kanıtlamam gerçekten zor. Daha yolun yarısında olmamla beraber, gerçekten zor ve rekli şeyler görmüş yaşamışım, hepsinden ayrı bir ders , anlam çıkarmışım… İlkokulda bile öğretmenim söylemiş babama ; - bu çocukta çok merak ve neşe var, umuyorum tüm hayatı hep böyle geçsin. Diye, demek bu hayat sevdam doğuştan gelmiş benim. Hatta sana acı diyen insanlara inat 24 gün önce doğmuşum kara bir aralık sabahında…
Evet hayat sen bana hiç göstermiyorsun acı yüzünü, belki de kıyamıyorsun sana bu kadar bağlıyım diye… Ben anlıyorum, biliyorum bunu. Tabi; nasıl acıtırsın benim içimi bile bile, nasıl acıtırsın bir merhabanın bir hoşsohbetin benim için herşeyden değerli olduğunu bildiğin halde.
Sokakta giderken, insanlara bakıpta Allahım bütün bu insanların gönüllerine yaşama sevinci, hayata hayata bağlı olma duygusunu ver diye… nasıl senin için dua ettiğimi bile bile bana acı çektirebilirsin değil mi ?
Ben, biliyorum imzalanan boş senetler gibi sanki; ne keder benimle olacağını… Üzerinde hiç rakam ve zaman olmasa da garanti olduğu için değerli olan senet gibisin bende, sonsuz…. Ben ne kadar istersem o kadar yazarım sana; çünkü kopamam senden, alamazsın beni senden, çünkü kopamam hiçbir şeyinden, beni sana bağlayan o kadar çok şey var ki hayat…
Meyvelerim var benim fidan gibi daha yemyeşil, 2 tane dünyanın en tatlı meyvesi evlat denen meyve var bende… sonra o sevdiğim, kara sevdam, diğer yarım var benim…
Çiçeklerim var balkonumda sevgiyle büyüttüğüm, balıklarım var gelin gibi sarı zeybek, gamzeli, şımarık, karagözlü… birtanesi yeni doğdu daha yavru…hergün nasıl bekliyorlar aynı saatte onları yemleyip, camdan da olsa onları öpmemi. Kan kırmızı çayımı da serin serin akşamları, bahçemde güllerle birlikte içmenin de tadını anlatamam sana…
Söyle işte hayat; söyle, sana olan bu aşkım karşısında nasıl kayıtsız kalabilirsin, bana kendilerini bağlamış bunca dünyalara değer sevdaları nasıl bırakırım ben hayat söylesene…
Ne şarkılar , ne şiirler yazıldı senin üzerine, hepsi birbirinden yanık, birbirinden duygulu beni de işte bu duygulardan mahrum edemezsin… sevdalarım var, aşklarım var sende beni yakıp kavuran; ismime olan aşkım, çiçeklere, güllere, çocuklarıma olan aşkım, en güzeli de kara sevdama olan aşkım… kısaca hayat sana olan aşkım…
Su gibi akıp giden yıllarımın ardından hiç kızmıyorum sana. Çünkü bana vermiş olduğun olgunluğumu kendimce çok seviyorum. Böyle, duygularımla derin düşünmeyi ve derin yaşamayı seni, öyle hoşuma gidiyor ki…
Hiç korkmadım senden, hiç kopmadım… ara sıra yoklasa da kapımı hüzün, hep misafirim olarak kaldı bende, birgün mutlaka gidecek olan… hep güleryüzle uğurladım ardından ve hiç, yine buyur gel demedim. İşte bak hiç acıtamadın beni çünkü ben hayatın küçük polyannasıyım…herşeyiyle gerçek… hep artılar çıkardım senden , çünkü ben dünyayı başka boyuttan yaşadım… belki sen buralarda varlığımdan bile habersizken ben sana sımsıkı saçlarından bağlandım…
Biten giden yollardan, incecik çizgiler arasından yaşanan onca güzellikleri nasıl unutabilirim ki, bana her an sende olan güzellikleri yaşatırken…
Sana bağlıyım ben işte, delicesine, azgın denizler gibi, denizlerin dalgaları gibi, eylül de sonbahar yaprakları gibi, baharın yeşil filizleri gibi, güneş gibi karanlığı aydınlatan, gece gibi sessizliğe boğan, bahçemde renkli mimozalar gibi, vazgeçilmeyen şarkılar gibi,
Kısaca hayat ;
BEN ASLINDA ÇOK SEVMİŞTİM İKİMİZİ…
Şerife ÇİMEN