9285,26%2,81
34,49% 0,10
36,41% 0,19
2956,69% 0,74
4955,48% 0,56
SAĞLIK - "DOĞUM MAĞDURLARI"nın uzun uğraşlar sonrası randevu talepleri kabul edilerek Sağlık Bakanlığında Bakan Yardımcısı Muhammet Güven ile toplantı yaptı. Bu toplantıya Soma’dan da bu mağduriyeti yaşayan ve çeken ailelerden biri olan Burak Polat katıldı. Polat, “Mağdur olan aileler çocuklarının tedavileri için yetkili bakanlıklarca yalnız bırakılıyoruz. En azından yaşadığımız bu mağduriyette çocuklarımız için tedavilerin en iyisini yapabilmemiz için destek olunmasını ve bu mağduriyetlerin başka aileler tarafından yaşanmaması için çalışıyoruz.” dedi
Soma’da da bu ailelerin bulunduğu ifade eden Burak Polat, “Bizim amacımız bizim gibi başka ailelerde mağdur edilmesin, daha dünyaya gözlerini açar açmaz çocuklar hayat boyu tedavi ve bakım gerektiren kol ve beyin felçlerine maruz kalmasın istiyoruz.” dedi.
"DOĞUM MAĞDURLARI" Sağlık Bakanlığında Bakan Yardımcısı Muhammet Güven ile toplantı yaptı. Çocukları doğum esnasında yaşanan çeşitli yaralanmalarla hayat boyu tedavi ve bakım gerektiren kol ve beyin felçlerine maruz kalan, yurdun dört bir yanındaki vatandaşlardan oluşan bir heyet, Sağlık Bakanlığı’na gelerek hem sorunlarını anlattı hem de yardım istedi. Heyetin ziyaret ve toplantı talebini, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca’nın nezdinde kabul eden Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Güven, mağdurları bakanlık toplantı salonunda ağırladı. 81’ilden, çocukları doğum esnasında yaşanan travmaların ardından sakat kalan vatandaşları temsilen geniş bir katılımla oluşturulan, sözcülüğünü çocuğu doğumsal felçli olan Bartınlı Muhammet Karakök’ün yaptığı 40 mağdur anne ve babanın bulunduğu heyette, çok sayıda vatandaşın avukatı ve aynı zamanda kendisi de çocuğu doğumda yaralanan Av.Özge Şahin Güleçlier, çocuğu doğumda yaralanan Av. Mehmet Akif Ulusoy ve mağdur avukatlarından Alper Yunus Karagöz yer aldı. Sorun ve taleplerin sıralandığı toplantıda, avukatlar, annelerin yaşayarak anlattığı, doğumda temizlikçilerin müdahalesi, orantısız güç uygulanması, çocuklarının kilolu olmasına rağmen sezaryene alınmayıp riskli doğum yaptırılması, ultrasonlardaki kilo değerleri ile gerçek kilo değerleri arasında 1 kilonun üzerindeki sapmalar ve çok korktuklarını, normal doğum istemediklerini ifade etmelerine rağmen zorla normal doğuma alınmaları gibi bir çok bariz ihmal ve hatalar dikkate alınmaksızın verilen standart meslektaş komplikasyon raporlarından ve bu raporlara bağlı verilmeyen soruşturma izinlerinden dert yanarken heyet sözcüsü Muhammet Karakök, bu konunun ülkenin kanayan yarası olduğuna vurgu yaptı. Muhammet Karakök aileler adına bakan yardımcısı Güven’e hitaben yaptığı konuşmada, “Bizler son yıllarda; 9 aylık doğum süreci boyunca sağlıklı olmasına rağmen hastanelerimizin çeşitli aksaklıkları ve eksikliklerine bazı sağlık çalışanlarının hata ve ihmallerinin de eklenmesiyle meydana gelen ağır doğum yaralanmaları dolayısıyla felç olan yüzlerce bebek ile yine doğum esnasında hayata gözlerini yuman bebek ve annelerin, acısı, ıstırabı ve matemi dinmek bilmeyen kederli aileleriyiz. Bizler, her ne kadar doğum mağdurları olarak ön yargılı kesimlerce normal doğuma karşıymışız gibi nitelendirilsek te hiçbir zaman normal doğuma karşı olmadık. Fakat bize göre ülkemizde çeşitli çalıştaylar veya komisyonlar oluşturulup olası sorunlar öngörülerek gerekli tedbirler alınmadan başlatılan denetimsiz “normal doğum seferberliği”, sezaryen oranlarını azaltmak yerine doğum esnasında yaşanan travmaların sayısını ve şiddetini arttırmış, kimi bebekler çeşitli uzuvlarından felç kalmış, kimileri de hayata gözlerini yummuştur. Böylelikle tüm dünyada daha sağlıklı olduğu bilinen normal doğum, ülkemizde adeta bebeklerle annelerine yapılmakta olan bir doğum zulmüne dönüşmüştür. Biz bu vahim tabloyu çocuklarımızın tedavisi için başvurduğumuz klinik ve hastanelerde karşılaştığımız doğum travmasına maruz olanların yoğun kalabalığı içerisinde bizzat görüyor yaşıyoruz. Dün onlarca olan sayımız bugün yüzlercedir. Bunu anlamanın en kolay yollarından biri de doğumda yaralanan bebek ve çocuklarla beraber sayısı her geçen gün artan ve bu çocuklarımızla dolup taşan fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine gidip görmektir. Ayrıca, ülkemizde biz mağdur edildiğini ifade edenlerin objektif şekilde dinlenmesiyle yapılacak küçük bir tarafsız araştırmada bile yüzlerce hayatı karartan doğum olaylarının sebebinin; öyle anlatıldığı ve sanıldığı gibi “tamamen” komplikasyonlara bağlı olumsuzluklar olmadığı anlaşılacaktır. (Örnek: Bartın’da evvelinde sürekli komplikasyon raporları verilen fakat sonrasında gerçeklerin müfettiş soruşturmasında anlaşılması üzerine bakanlıkça disiplin cezalarının verildiğinin ailelere tebliğ edildiği “doğumda temizlikçi müdahaleleri meselesi”) Bilindiği üzere, ülkemizde daha evvel doğum şekline doktorlarla anne adaylarının ortak kararı doğrultusunda yön verilirken, gereksiz (zorunlu haller dışında yapılan) sezaryen oranlarının özellikle 2000’li yıllara gelindiğinde standartların çok çok üstünde rekor bir sayıya ulaştığı tartışılmaktaydı. Bu bilgiden yola çıkıldığında şimdide toplumun devlet büyüklerimizce ve kurumlarımızca bilinçlendirilmesinin olumlu katkısının yanı sıra, normal doğum teşviklerinin performans/başarı puanlarının bazı hekimleri cezp etmesi/yönlendirmesi dolayısıyla (yukarıda bahsi geçen alt yapısız hazırlıksız koşullarda) riskli normal doğumların artışı tetiklenmiştir. Fakat bu politika ile çeşitli sağlık haber programları ve yayınlarda ifade edilen rakamlardan anlaşıldığı üzere öyle beklenildiği gibi sezaryen ve normal doğum oranlarında ciddi bir artış veya azalma gözlemlenmemiş normal doğum sakatlanmalarının artması gibi vahim bir tablo oluşmuştur. Bizlerde maalesef bu acı gerçeğin hem tanığı hem de mağdurlarıyız. Bu noktada şunu belirtmek istiyorum; biz yaşadıklarımızı ve sorunlarımızı ifade ederken, başka canlar yanmasın diye, daha güzel şartlar, yeterli ortam, ekip, ekipman sağlansın, eskiler yenilensin, bilgiler güncellensin, ebe ve doktor eksikliği karşılansın, öncesi ve sonrası hesaplansın diye bunlar gibi gerekli tüm tedbirlerin alınması için mağduriyetlerimize sebep olanları vurguluyoruz. Gerçekten titizlikle çalışıp en güzel şekilde hizmet veren hastanelerimizi ve sağlık çalışanlarını tenzih ediyoruz. Çünkü bizim ve milletimizin onlara her zaman ihtiyacımız var. Fedakâr ve cefakâr sağlık çalışanlarımıza minnettarız. Bu meselenin en dramatik boyutlarından biri ise, aileler yetersizliğiyle çaresiz bırakan tedavi kısmıdır. 9 ay boyunca heyecanla beklenen o en kıymetli varlığı doğumda ağır yaralanan acılı anne babalar tedavi için süratle büyükşehirlere ve üniversite hastanelerine akın ederek yana yakına doktor aramaya başlıyorlar. Devlet hastanelerimizde özellikle doğum esnasında sinirleri kopan veya zedelenen çocukların tedavisi hususunda uzmanlaşmış Ortopedi ve el siniri cerrahisi uzmanları maalesef yok denecek kadar az. Üniversite hastanelerindeki öğretim görevlisi olan nitelikli hekimlerin çoğunluğu maalesef özel klinikler ve anlaşmalı özel hastanelerde ameliyat ve tedavi yaparak dar gelirli aileler açısından oldukça yüksek muayene ücretleriyle çalışmaktalar. Tedavide; MR, EMG, BOTOKS tedavileri ya imkanı varsa özel merkezlerde mağdurun cebinden süratle ücretli yapılıyor ya da üniversite hastanelerinde haftalarca sıra bekleniyor. Bunlara, Üniversite hastanelerinde yaşanan; tedavi kuyrukları, kontroller ve ameliyat için gelgitler, yoğunluk dolayısıyla iptaller, yatış yapıldıktan sonra haftalarca ameliyat sırası beklemeler, ameliyat sonrası pansumanlar, kontroller ve kotaya takılan fizik rehabilitasyonunda yaşanan sorunlar eklenince tüm bunların hem çocuklara hem annelere psikolojik yansımaları apayrı bir mağduriyet konusu. GEREKLİ ORTEZ, STİMİLASYON CİHAZI, ÖZEL ROBOTİK CİHAZLAR, SOLUNUM-YAŞAM-DESTEK CİHAZLARI, BUNLARIN ELEKTRİK FATURALARI VE DİĞER FİZİK TEDAVİ CİHAZLARI, TEDAVİ İÇİN İSTENEN FAKAT UZMANLARI İLE KARŞILANAMAYAN HERYERDE OLMAYAN VEYA ÜCRETLİ OLAN HAVUZ TERAPİLERİ gibi ihtiyaç duyulan yardımcı unsurların masraflarının tamamı veya büyük bölümü doların artışı ve enflasyon bahane edilerek SGK kapsamında olmadığından veya SGK tarafından karşılanmadığı gerekçesiyle ücretsiz veya uygun maliyetlerle tedarik edilemiyor. Aileler zaten mağdur iken daha da mağdur oluyor. Bu mağduriyetlere birde sosyal yardım ve haklardan mahrum bırakan ÇÖZGER (Çocuklar İçin Özel Gereksinim) raporları, yetersiz rehabilitasyon desteği, fizik tedavi sınırlamaları ve iş gücü, tahsili veya mesleği olupta hayat boyu çocuğuna bakmak zorunda olduğu için çalışamayan annenin evde bakım maaşını engelleyen engel oranı ve (annede aslında hiç olmayan, evin diğer fertlerinin kazancıyla ilgili) gelir kriteri hesabı eklenince hayat adeta eziyete dönüşüyor. Tüm bu sorunların çözümü için yetkilileri göreve davet ediyoruz. Ayrıca Sağlık Bakanlığın’ın mağduriyetlerimizin doğurduğu diğer sosyal ve ekonomik sorunların çözümü noktasında da bizleri yalnız bırakmamasını, ilgili kurumlarca da yine bu bakanlığımızın öncülüğünde gerekli çalışmaların yapılmasını arzu ediyoruz” dedi. Konuşmalarıyla aileleri adeta kucaklayan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca ise ailelere yaptığı açıklamada, bahsedilen sorunların hem toplantıda hazır bulunan aileler bazında hem de ülke genelinde fotoğrafını çekmek suretiyle tespit edilmesinin ardından özellikle tedavilerle ilgili çalışmalardan başlanarak sağlık bakanlığı ve diğer kurumlarla müşterek çalışmayı gerektiren konuları da değerlendirerek gereken neyse yapacakları doğrultusunda söz verdi. Son olarak sorunların çözümü için toplumun her kesimi ve medya tarafından hassasiyetle ele alınması ve hep gündemde tutulması gerektiğine dikkat çeken Muhammet Karakök yaptığı açıklamada, “ Bu konu, hem masum bir bebeğin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü anlamında, hem de vatanımızın ve milletimizin geleceği olan bu çocuklarımızın sağlıkla var olması anlamında ülkemiz için son derece önemli bir meseledir. Kutlu emanetimizin gelecekteki bu minik sahiplerinin sağlığı toplum her kesimini, yerel ve ulusal tüm sivil toplum örgütlerini ve vatan sevdalısı tüm yurttaşlarımızı ilgilendirmektedir. Bunlar, son yıllarda peşpeşe yaşanan, üstelik bu çağda hızla artan doğum olaylarıdır. Bu mesele, Anadolu’da yüzlerce çocuk aynı durumdayken, sesini duyuramayan yüzlercesi varken, zaman zaman doğum skandallarıyla ana haber bültenlerinde 2’şer 3’er dakikalık haberlerle anılıp göz ardı edilebilecek bir mesele değildir. Bu konu; sadece bir toplantıda alınan kararlar ve verilen sözlerle kapanmamalı. Bu çocukların ve ailelerin kaderini değiştirecek adımların bir an evvel atılması için gerekli tüm tedbir ve çalışmalar gerçekleştirilene dek hep gündemde ve hep taze olmalı. Bu bağlamda, kitle yayın araçlarına ve topluma mâl olmuş kişi ve kurumlarımıza büyük görevler düşüyor. Doğarken hayatı kararan çocukların ve ailelerinin meselesi bundan sonra başkaları eklenmesin diye basın ve medya kuruluşlarımızca, gazete ve televizyonlarda tüm tarafları ve aydınlarıyla konuşulup dikkate ve kaleme alınmalı. Çünkü bu konu, vatanın bekasını tehdit eden tüm olaylar gibi ciddiyetle ele alınıp gündemin zirvesine taşınması gereken son derece ciddi bir konudur “ dedi. Aileler toplantı sonunda, bakanlık önünde bir hatıra fotoğrafı çektirip gerekli tüm çalışmalar yapılana kadar etkinlik ve faaliyetlerini arttırarak devam ettireceklerini belirterek bakanlıktan ayrıldılar.