Bu memlekette domuz çiftliklerinin ne işi var?
Manevi hastalıklara kaynaklık eden önemli aktörlerden biri şüphesiz yediğimiz besinlerdir. “İnsan ne yerse odur” denilir. Helal olmayan haram şeylerin yenilmesi vücudun yanlış beslenmesidir. Ve zamanla maddi aktörler manevi dünyamızı etkiler. Haram yollardan elde edilen gelirle alınan helal besin de haramdır, helal parayla alınan haram şeyler de haramdır.
Bu topraklara yüzyıllar boyu domuz eti girmemişti. Asırlar boyu bu topraklarda hiç ama hiç domuz çiftlikleri kurulmamıştı. Ülkemize ilk kez domuz çiftliklerini AK Parti getirdi, kurdu. Zaten yaparsa AK Parti yapar!
Temiz Anadolu topraklarına necis domuz eti sokmayı mevcut hükümet başardı! Müslüman mahallesinde salyangoz satılır mı hiç? Ne işi var bu Müslüman memlekette domuz çiftliklerinin?
AKP hükümeti, 20 yıl önce işbaşına gelir gelmez, Papa heykelinin önünde imzaladığı AB’ye uyum yasaları gereğince domuz etini kasaplık et statüsüne getirdi. Ve de Türkiye’de domuz çiftleri kurulmasına karar verildi.
AB’ye girmek ve bir Avrupa ülkesi olmak gerekçesiyle başladık “AB uyum paketleri”ni uygulamaya… Yani “AB uyum paketlerine” ne kadar çok uyum sağlarsak o kadar AB’ye girmemiz kolaylaşacaktı… Ama olmadı!
Mevcut iktidarın ne olursa olsun bizi AB’ye alın yaklaşımına rağmen, 20 yılın sonuna varmadan AB’nin bizi içine almayacağı çoktan kesinleşmişti. Buna karşın AB, domuz çiftlikleriyle ve de bilumum domuzluklarıyla(!) bizim içimize kadar girdi. Nasıl kurtuluruz bu belalardan?
Nasıl kurtuluruz domuz çiftliklerinden?
Memlekette domuz etini kendine dert edinen var mı? İstanbul Sözleşmesi ve 6284 gibi bir garabetle uğraşırken domuz etine pek de sıra gelmiyor anlaşılan.
Ha… Bir de entelektüel İslamcı yazarların söylediği iri laflar… Yok, hak yemek sol elle yemek kadar dikkat çekmedi bu memlekette… Yok, kul hakkı yemek, domuz eti yemek kadar dikkat çekmedi bu memlekette gibi… Oysa hepsinin ayrı ayrı hükmü var bizim yüce dinimizde; domuz eti yemenin, kul hakkının, yemekte sol eli kullanmanın. Yani söylemek istediğim şu: Sapla samanı karıştırmanın, Müslüman vatandaşın hassasiyetini hafife almanın ne anlamı var ki! Neyse…
Müslüman hassasiyeti demiştik, oradan devam edelim. Özelikle 1970’lerden yani Türklerin Avrupa’ya göçünün hızlandığı yıllardan itibaren domuz etine hususi olarak dikkat çekilirdi. Bizim çocukluğumuzda, gurbetçi vatandaşlarımızın tatile geldiği yaz aylarında ve bilhassa yaz Kur’an kursları başta olmak üzere tüm çevremizde, mahallemizde belki de en çok konuşulan konuydu, domuz etinin haram oluşu, iyi hatırlıyorum.
Ki, domuz etine karşı bu hassasiyet sadece İslamcı-mütedeyyin çevrelerde değil, orta sınıf kentli ve muhafazakâr çevrelerde… Bırakın muhafazakâr çevreleri, sol ve laik/seküler çevrelerde bile bir alkol-sigara gibi özenti konusu olmadı. Hatta ve hatta her türlü çılgınlığın yaşandığı yüksek sosyetede bile hınzır eti hiç gündeme gelmedi.
Ne olursa olsun bizim gibi Müslüman bir millet için kırmızıçizgidir domuz eti.
“Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.” Teee evvelden beri. Teee… Osmanlı’dan kalma bir sözdür bu. Tarihçi Murat Bardakçı’nın yazdıklarına göre Osmanlı’da bırakın domuz etini domuzun kılı bile sorun olmuştur. Meraklılar araştırabilir.
Osmanlı gibi bir toplum yapısında, Anadolu’da Ermeni’siyle, Rum’uyla birlikte iç içe, mahalle mahalle yaşayan bir toplumda sadece ve sadece İstanbul/Beyoğlu civarında bir domuz kasabı vardı. Hıristiyanlar da gider oradan ihtiyacını karşılardı. Osmanlı zamanında İstanbul/Beyoğlu çevresinde gayrimüslim hayat tarzına, eğlencesine, yemesine-içmesine karışılmamıştır. İnsanların inanışlarına, kültürüne, hayat tarzına saygılı olmak demek onu yaygınlaştırıp bütün bir millete empoze etmek demek değildir. Yani azınlığın hayat tarzına saygılı olmak başkadır. Müslümanlar için haram olan hınzır etini kasaplık et statüsüne getirmek, marketlere kadar sokmak, domuz çiftlikleri kurarak üretimini yaymak, devlet desteği sağlamak, ticaretini ve tüketimini kolaylaştırmak… Bu ne demektir Allah aşkına? Para gelsin de nerden gelirse gelsin! Ah AK Parti iktidarı ahhh…
İşin garip tarafı ülkemize gelen yabancı turistlerin bile domuz eti umurunda değil; Ege ve Akdeniz sahillerimizin enfes balıkları varken; levrek, çupra, çinekop, uskumru varken, Karadeniz hamsisi, Urfa’nın lahmacunu, Bursa’nın İskender’i varken hangi yabancı turistin umurunda domuz eti? Zaten domuz etinin kasaplık et statüsüne getirilmesinde ülkeye gelen turistin ya da Türkiye’deki Hıristiyan vatandaşın düşünüldüğünü sanmak fazla safdillik olur!
Peki, ülkemizin artık AB’nin içine alınmayacağı kesinleşmişken, AKP hükümetinin domuz çiftliklerinden vazgeçmemesinin nedeni nedir?
Bunun bir sebebi de bizim suskunluğumuz olabilir mi acaba?
Aynen İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi domuz çiftliklerine de yoğun tepki göstersek, nasıl Sayın Cumhurbaşkanı’nın attığı imza ile bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı isek… Parantez içinde 6284’ün hâlâ devam ettiğini söyleyelim. (Adalet Bakanı Bekir Bozdağ son açıklamalarında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmadığını ifade etti, diye not düşmek zorundayız.) Bunun gibi domuz çiftliklerinin Türkiye’den kapı dışarı edilmesi için -salisen Ayasofya konusunda olduğu gibi- camia olarak kıyasıya bir mücadele içine mi girsek? Siz ne düşünürsünüz bu konuda?
“ÜLKEMİZ ÇOK CİDDİ BİR DOMUZ TEHDİDİ ALTINDADIR”
Bu sözler AK Parti 22. Dönem Milletvekili Fahri Keskin’e ait. TBMM Genel Kurulu’na 27.05.2004 tarihinde konuşan Fahri Keskin bakın neler söylüyor: “Domuz, bir yılda 3-4 defa doğum yapar. Bir batında 20’ye yakın yavru verir. İlk yavruların tekrar anneleriyle beraber doğum yaptığı hesaplanırsa; bir domuz, bir yılda 480 domuza ulaşmaktadır. Ülkemiz çok ciddi bir domuz tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tarım ve bahçe ziraatında bu durum milli bir felakettir.” Meclis tutanaklarına göre AK Parti Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin, ayrıca: “Sadece İstanbul’da günde 10 ton domuz eti üretilmektedir. Bu resmi kaynakların ifadesidir arkadaşlar. Bu 10 ton domuz etinden sadece 3 tonunun gittiği yerlerin adresi bilinmektedir, diğer 7 tonu kaçak olarak piyasada kaybolmaktadır. Bu 3 tonun dışında kalan 7 tonun izahı yoktur. Yıllardır domuz kesim yerlerinin üzerine neden gidilememektedir?”
Bunu söylediğinde AKP milletvekili sene 2004. Şimdi durum nasıldır acaba?
“YILLARDIR DOMUZ KESİM YERLERİNİN ÜZERİNE NEDEN GİDİLEMEMEKTEDİR?”
Evet, doğrusunu isterseniz, 2004 yılında TBMM’de bu konuşmayı yapan AK Partili Milletvekilinin AK Partili olmasından çok Sivrihisarlı olması benim dikkatimi çekti. Çünkü Eskişehir Sivrihisar’dan çıkıp Bilecik, Balıkesir, Çanakkale ya da Sivrihisar üzerinden Afyon, Aydın, Muğla’ya yani Ege sahillerine bir inelim desek, oradan da Akdeniz’e mesela Antalya Manavgat’a gitsek, karayolları boyunca karşımıza “Dikkat: Domuz Çıkabilir” işaretli trafik levhalarına rast geliriz…
“DİKKAT: DOMUZ ÇIKABİLİR”
Eskiden karayolları boyunca inek, öküz, koyun gibi sürü hayvanı ya da geyik, tilki, sırtlan gibi yaban hayvanı çıkabilir levhalarını görürdük. Şimdiyse karşımıza “Dikkat: Domuz Çıkabilir” işaretli trafik levhaları çıkıyor. Nedir bu ya?
“DOMUZ ÇİFTLİKLERİ”
Küreselcilerin BILL’i ineklere karşı savaş açsın… Yapay eti pazarlamaya, bütün dünyaya yutturmaya çalışsın… Yine küresel politikalardan dolayı benim ülkemde hayvancılık bitirilme noktasına getirilsin… Ekonomik krizden dolayı süt ve et üretimi tehlikeye girsin… Zarar eden besiciler, gözyaşları içinde süt ineklerini kesime göndesin… Anadolu’da ineğin, keçinin, mandanın kökü kazınsın… AB’nin domuzlarına gelince mübarek Anadolu topraklarımızın üzerinde tepinsin, dursun... Öyle mi? Nedir bu ya? Dingo’nun ahırı mı burası? Siz bu ülkeyi sahipsiz mi sandınız…
“D. ETİ”
“Üç harfli” olmasa bile bazı marketlerde domuz eti “D. Eti” etiketiyle satılıyor. Sıradan vatandaş ise D. Eti’nin dana eti mi, domuz eti mi, ne eti olduğunu bile bilmiyor! Belgesel çeken bir yönetmen arkadaşımdan duymuştum, sonra üzerinden zaman geçti bu kez başka birinden daha duydum. Yani iki farklı kişiden duydum bu hadiseyi. O da şu: Domuz çiftliklerinin bulunduğu bir sahil şehrimizde domuz eti satan adam, kadına diyor ki; eee… Eşin içki içmiyor mu sanki! O da haram bu da haram! Sen mayoyla denize girmiyor musun sanki! Eee… O da haram bu da haram! Bu nasıl bir gaflettir ya Rabbi, aklımıza mukayyet ol!
AB SEVDASI...
Sözü fazla uzatmaya gerek yok: Bu ülkeye AB sevdasıyla domuz çiftliklerini sokan nasıl AK Parti iktidarı olduysa, aynı şekilde bu ülkeden domuz çiftliklerini temizlemek, kapı dışarı etmek de yine AK Parti iktidarına düşer!
Ülke gerçeklerinden habersiz sıradan vatandaştan “son bir kez” daha oy isteyebilirsiniz. Ama şehit kanıyla sulanmış bu mübarek topraklara, yüzyıllarca kimsenin cüret edemediği domuz çiftlikleri konuşlandırmanın hesabını kıyamette veremezsiniz!