Glial Tümörler hakkında bilgi veren Adana Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahı Opr. Dr. İkram Argun Kavuncu, “Beyindeki hücrelerden direk olarak kaynaklanan tümörlerdir. Beyin kanserlerinin büyük bir çoğunluğunu bunlar yapar. Hızla büyüyerek çevrelerindeki sağlıklı dokunun içine doğru uzanırlar, nadir de olsa omuriliğe bazen de vücudun diğer organlarına yayılabilirler.
Tümör hücrelerinin yapısına göre dört gruba ayrılır 1. ve 2. grup düşük evreli olarak adlandırılırlar ve bu gruptaki tümörlerde sağ kalım süresi oldukça uzundur. 3. evredeki tümörler ise köken aldığı hücreye hiç benzemeyerek vahşileşmiş tümörlerdir. 4. evre ise en hızlı yayılan cinstir, bunlara yüksek evreli tümörler de denir” diye konuştu.
Metastatik beyin tümörlerden de bahseden Argun Kavuncu, “Vücudun herhangi bir yerindeki tümörün beyne yayılması sonucu görülen tümörlerdir. En sık akciğer, meme, kalın bağırsak, cilt ya da prostattan kaynaklanır. Bazen de köken aldığı organ saptanamayabilir.
Onkoloji kliniklerinde yatarak tedavi gören hastaların yaklaşık 4’te birinde beyin metaztazları görülebilmektedir. Bu oran tüm beyin tümörlerinin yüzde 10’unu oluşturur. Varsa önce sınırlı uyuşturma altından yapılabilen sterotaksik cerrahi ile biyopsi alınarak kesin tanı koyma teşhis seçimini kolaylaştırır” şeklinde konuştu.
İyi huylu (benin) tümörlerin genellikle kafatasının ve beyini çevreleyen beyin zarının içinde oluştuğunu ancak beyinin kendi iç dokusunun dışında gelişen tümörler olduğuna dikkat çeken Kavuncu, “Genellikle çevresindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri için ameliyatta tam çıkarılabilme şansları yüksektir.
Ancak tümüyle çıkarılma durumunda bile 10 yıl içerisinde yüzde 20 oranında tekrarlayabildiği, özellikle önemli bölgelere yapışık olanlarda cerrahi sonrası komplikasyonların olabileceği bilinmektedir” ifadelerini kullandı.
Beyin tümörü belirtileri anlatan Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahı Opr. Dr. Kavuncu, “Baş ağrısı, kusma, bulantı, görme bozulması, havale geçirme, kol ve bacaklarda güçsüzlük, sinirlilik, iştahsızlık, işitmede azalma, unutkanlık, konuşma ve anlamada yetersizlik, dengesizlik, yazamama, el ve ayaklarda büyüme gibi şikayetlerden biri veya bir kaç ile başvurabilirler. Baş ağrısı özellikle sabahları daha şiddetlidir, ayrıca nöbet en sık görülen bulgudur” dedi.
Her şeyden önce beyin tümöründe klinik değerlendirmenin yani hastanın muayenesinin önemli olduğunun altını çizen Opr. Dr. Kavuncu, “Bilgisayarlı beyni tomografisi (BT) ya da manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tetkikleri ile genellikle tanı konur. Tümörün sınırlarının ve özelliklerinin daha iyi belirlenmesi amacı ile bu tetkikler damardan boyar madde verilerek tekrarlanabilir.
Kesin tanı tümörden alınan parçanın patolojik olarak incelenmesi ile konur. Tanıya yardımcı olacak ve tedaviyi düzenleyecek olan bazı tetkikler arasında doğrudan kafa grafileri, EEG, tüm vücut kemik sintigrafisi, hormon incelemeleri sayılabilir” diye konuştu.Cerrahi sonrası olabilecek komplikasyonlar tümörün cinsi, yerleşim bölgesi, hastanın yaşı ve genel durumdan bağımsız değildir’ diyen Kavuncu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Cerrahi sonrası nöbet geçirme, baş ağrısı, bulantı, kusma, operasyon bölgesinde kanama, mevcut nörolojik durumun daha da kötülenmesi, görme, konuşma, algılamada bozulma, yara yerinde enfeksiyon, hidrosefali, bazı psikiatrik sorunlar, olası ameliyat komplikasyonlarından bazılarıdır.
Bu komplikasyonların çoğu ameliyat sonrası tıbbi bakım ile düzelebilir. Ancak bazıları ise nörolojik durumun kötüleşmesi gibi kalıcı olabilir. Bu komplikasyonların bir veya daha fazlası aynı hastada gelişebilir. Ancak unutulmaması gereken şey, cerrahi ile oluşabilecek komplikasyonların yanında hastanın tedavi görmeden aldığı risk ve sistemik problemler sıklıkla hayatı tehdit etmektedir.”