Havadaki elektrik yükünün, buna bağlı olarak pozitif ve negatif yüklü iyon artışının sinirleri etkileyerek stres seviyesini yukarılara çekmesi bahar yorgunluğuna yol açıyor.
Kendisini yorgunluk, halsizlik, enerji düşüklüğüyle hissettiren bahar yorgunluğu, kortizon türevi hormonların aşırı düzeyde salınmasıyla da baş, boyun, sırt ve bel bölgelerinde ağrılara neden oluyor.
Özellikle bahar mevsiminde artan ağrıların, vücudumuzun bizimle konuşma yöntemi olduğunu ve bu sesi ağrı kesicilerle kısmamak gerektiğini belirten Uzman Dr. İlker Solmaz, ağrıların altında yatan nedenlerin araştırılması gerektiğine de vurgu yaparak, doğanın kendini yenilediği bahar mevsiminde artan ağrılardan kalıcı olarak kurtulmanın mümkün olduğunu belirterek önemli bilgiler verdi.
Halsizlik, yorgunluk ve mutsuzluk hissi, tüm vücutta özellikle kaslarda ağrılara yol açabilir. Bunun nedeni de mevsimsel geçiş döneminde hormonlarda olan değişiklik ve kan akışı. İlkbaharda en sık görülen ağrıların baş bölgesinde olduğunu, migren ve gerilim tipi ağrıların sıklaştığını belirten Solmaz, özellikle migren hastalarının mevsim geçişlerinde sık sık nöbet geçirdiğine dikkat çekti.
Bahar yorgunluğuyla beraber ortaya çıkan diğer ağrılara da değinen Solmaz, “Halk arasında kulunç olarak bilinen, sırt ve bel bölgesinde yoğunlaşan ağrılar kişide büyük rahatsızlık yaratıyor. Bahar aylarında kürek kemiğinde, boyun ve bel bölgesinde bıçak saplanmasına benzer şekilde ortaya çıkan ağrılar ise sık karşılaşılan ağrı türleri arasında yer alıyor” dedi.
Ağrıya maruz kalma açısından kadınların erkeklere oranla daha fazla risk taşıdığı bilgisini veren Uzm. Dr. İlker Solmaz, ağrı kesiciler ile geçiştirilmeye çalışılan kronik ağrılardan mikropsuz iltihap yöntemi ile kalıcı olarak kurtulmanın mümkün olduğunu bildirdi.
Uzm. Dr. Solmaz, mikropsuz iltihap enjeksiyonu ile vücudun doğal iyileştirme mekanizmasının devreye sokularak, ağrıya sebep olan bulguların ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunun altını çizdi. Solmaz, Proloterapi adı verilen bu tedavi yöntemiyle bahar aylarına daha enerjik, sağlıklı ve canlı girilebileceğine dikkat çekti.
Dr. Solmaz, “Ağrının kaynağı olan hasarlı bölgeye şekerli sudan oluşan özel bir solüsyonun enjekte edilmesiyle hasarlı bölgede mikropsuz iltihap oluşturuluyor. Vücut, oluşturulan bu mikrobu yok etmek için, hasarlı doku üzerine tamir edici hücreleri hızla gönderiyor ve hasarlı dokuyu kendisi tamir ediyor.” diyerek tedavinin uygulanışı hakkında bilgi verdi.
Uzm. Dr. İlker Solmaz, Proloterapi yönteminin 1930 yılından günümüze başta Amerika ve Kanada olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde uzman doktorlar tarafında yaygın olarak kullanılan doğal bir ağrı tedavisi olduğunu belirterek, bu yöntemin donanımlı merkezlerde deneyimli ve uzman hekimler tarafından uygulanması gerektiğinin önemine dikkat çekti.