9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
SARUHANLI - 2021 Bütçe Görüşmeleri TBMM’de devam ederken, İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, 2021 bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldı. Cesur, konuşmasında, sunulan genel bütçenin halkın şikayetlerini karşılama vizyonu olmadığını ve bütçe dışına çıkarılan kalemlerle bütçe hakkının gasp edildiğini dile getirdi. Demokrasi için bütçe hakkını aramanın şart olduğunu, demokrasinin de olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığının zedelendiğini söyledi., 4. Kuvvet basının üst denetleme görevini, artık kuruluş ilkesine göre çalışmayan RTÜK’ün, siyasallaşarak muhalefeti baskılama aracına dönüştüğüne dikkat çekti.
RTÜK, BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMİŞ, ADETA PASPAS EDİLMİŞ BİR KURULA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Kuvvetler Ayrılığı’ndaki 4. güç olan basının, haber alma ve ifade özgürlüğünün demokrasilerin işlemesi için olmazsa olmaz olduğunu söyleyen Cesur, vatandaşların demokratik tercihlerini doğru bir şekilde yapabilmelerinin, 4. gücün bağımsız ve etkin çalışması ile mümkün olduğunu belirtti. Aylin Cesur, radyo, televizyon ve internet faaliyetlerini tam da bu amaçla düzenlemek ve denetlemekle görevlendirilmiş RTÜK’ün, bu görevlerin çok uzağında, kanunla çelişen ve artık bağımsızlığını yitirmiş, adeta paspas edilmiş bir kurula dönüştürüldüğüne dikkat çekti.
RTÜK’Ü DÜZELTİRİZ DÜZELTMESİNE AMA BAD-EL HARAB-ÜL BASRA…
Cesur, ayrıca Sayıştay raporlarına dayanarak, RTÜK’ün Kamu İhale Kanunu’nu ihlal ederek usulsüz harcamalar yaptığını, vergi muafiyeti olan Devlet Taşınmazları için bazı belediyelere emlak vergisi ödediğini, frekans planlamaları ve ihalelerinin zamanında yapılmadığını, ve veri toplayıp analiz yaparak kurulun kararlarına bilimsel bir yön vermesi gereken “Yönetim Bilgi Sistemi”’nin hala kurulmadığını dile getirdi. “RTÜK neye göre karar veriyor belli değil” diyen Cesur, “RTÜK’ü düzeltiriz düzeltmesine ama bad-el harab-ül basra” yani “Basra harap olduktan sonra” diyerek bugüne kadar yapılan yanlışlarla işin işten geçmiş olacağını söyledi.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ İLE RTÜK KAMU ZARARI YARATAN BİR KURUL HALİNE GELDİ
Cesur, aynı mahkemeler veya Merkez Bankası gibi bağımsız olması gereken RTÜK’ün, bakanlık kontrolünde geçtiğinden beri bağımsızlığını kaybettiğini, kurul üyeleri parlamentodaki sandalye oranlarına göre belirlendiğinden beri siyasallaştığını, iktidarın emir erine dönüşen kurulun artık kamu faydasına çalışma fonksiyonunu yitirdiğini söyledi.
Cesur ayrıca, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in “Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir telkin ve talimat olmadı, ama olursa devletimizin başıdır, emir telakki ederiz” ifadelerinin bu durumu kanıtlar nitelikte olduğuna dikkat çekti. Bir siyasi parti liderinin bağımsız olması gereken kurul ve kurumlar üzerinde hakimiyet kurmasının, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin getirdiği siyasal yapısal tıkanmanın sonucu olduğuna işaret eden Cesur, “Böyle bir sistem sadece belirli bir kesime yarar ve başka pek çok kesimi mağdur edecek politikaların ortaya çıkmasına sebep olur” diyerek, sorunun ciddiyetini ortaya koydu.
DEMOKRASİ ÇÜRÜTÜLÜYOR VE BU ÇÜRÜMÜŞLÜK DEVLETİN KURUMLARINA YAYILIYOR
İfade, haber alma, düşünce çeşitliliği ve çoğulculuğu kanunen sağlamakla yükümlü RTÜK’ün, muhalif medyayı baskılama aracı olarak kullanılarak ve yandaş medyayı aşırı kollar bir duruma getirilerek bu yükümlülüklerin ihlal edildiğini söyleyen Cesur, “Çürütüyoruz bu sistemle demokrasiyi, yavaş yavaş devletin kurumlarının tüm uzuvlarına yayılan bir çürümüşlük bu.” diye ekledi.
Muhalif medyaya 1 Ocak 2019’dan 15 Mayıs 2020’ye kadar 36 kez yayını durdurma ya da idari para cezası kesildiğini ancak, yandaş medyaya yalnızca 1 kez ceza verildiğini söyleyen Cesur, bu orantısızlığın 15 Mayıs’tan bu yana çok daha fazla arttığına dikkat çekti. Cesur, “Herkesin vergileri ile çalışan bir kurulun yalnızca bir grubun düşüncelerinin görülür kılması ve diğerlerinin daha az görülür olmasına çalışması kabul edilemez” dedi.
CEZA KORKUSUNUN YARATTIĞI OTO SANSÜR EN BÜYÜK SORUN
RTÜK tarafından verilen orantısız cezaların yarattığı en büyük sorunun basın özgürlüğüne kast eden oto sansür olduğunu dile getiren Cesur, “Söylenen en ufak şey bahane edilerek ceza verilir endişesi ile ‘Aman dikkat edin’ler, yasaklı konuşmacıların olduğu kara listeler, tartışmayı kesmek zorunda hissetmeler, fikrini söylemekten korkmalar çok yaygınlaştı” dedi. Kamusal alandaki tartışmayı fakirleştirdiğini ve demokrasinin işleyişini sekteye uğrattığının altını çizen Cesur, “Bu, hedefleniyor da, kasıt var yani” diyerek aynı uygulamaların yazılı basın için de vergi cezaları ve tehditler halinde gerçekleştiğine dikkat çekti. Cesur, “Netflix, Twitter gibi sosyal medya üzerindeki kontrol çabaları, Wikipedia, youtube yasakları, tutuklu gazeteciler, gazetecilere karşı sürekli açılan davalar, hepsi aynı resmin parçaları” diye ekledi.
BÜYÜK RESİMDE FİKRİ EGEMENLİK KURMA ÇABALARI İLE KASITLI OLARAK HALKIN VERGİLERİNİ DE KULLANARAK DEMOKRASİYE VERİLEN ZARAR VAR
“RTÜK’ün kuruluş felsefesi, TRT’de de her siyasi partiye adil süreler verilmesini sağlayabilen vizyonerlikteydi. Hayal edilen, holdingler elinde medyanın güdümlü hale gelmesine karşı ve tekelleşmeyle mücadele eden bir üst kuruldu” diyen Cesur ortaya çıkan büyük resmi eleştirdi:
“Medya kuruluşları iktidara yakın ailelerin ellerine geçti, patronaj korkusuyla sesi kısıldı gazetecinin ve farklı parmaklarda da olsalar, tek bir elin güdümünde toplandı. Ve açık bir şekilde fikri egemenlik kurma çabaları ile kasıtlı olarak halkın vergileri ile zarar verilen bir demokrasi var bu resimde!”
BASINA MÜDAHALELER EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
“Bu baskıcı anlayış dönüp dolaşıp Türkiye’nin yurt dışındaki imajına yansıyor.” diyen Cesur, Türkiye’nin yurt dışında demokrasinin kaydığı ve gittikçe otoriterleşen bir ülke olarak göründüğüne dikkat çekti. 2020 Dünya Basın Özgürlüğü endeksine göre, 180 ülke arasında Türkiye’nin 154. sırada olduğunu, 2002’deki 99. sıradan bu yana basın özgürlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığına dikkat çekti. Cesur, “Dünya’da turizm trendleri değişti ve artık pek çok dünya vatandaşı da, Avrupa’lı turistler de bizi bu yüzden tercih etmiyorlar.” diyerek sorunun Türk Ekonomisi’ne de olumsuz bir şekilde yansıdığını ortaya koydu.
Cesur, “Turistlerimizi bu nedenle Akdeniz ülkelerine kaptırdık. Çünkü müreffeh ülkelerin vatandaşları, basının sunulan bilgileri doğrulayıp yanlışlayabildiği, sansürün olmadığı ülkelerde kendilerini güvende hissediyorlar, kendi demokratik değerlerine benzer değerlerin yaşandığı yerlere gitmek istiyorlar.” diye ekledi.
Aynı sebeplerle yazın açıklanan Koronavirüs vaka sayılarına turistlerin güvenmediği için turizmde sertifika programının başarısız olduğuna dikkat çeken Cesur, bu durumun ticareti ve yatırımları da etkilediğini ve bu bedeli turizmcinin, ticaretle uğraşanın ve bu alanlarda istihdam edilen vatandaşların ödediğinin altını çizdi. “Ekonomimizi ayakta tutabilmek için Katar’a mahkum kalıyoruz, ancak Katar-act olmuş gözlerinizle olan biteni göremez hale gelmişsiniz” diyen Cesur, bütüncül bir politika vizyonu olmaması sebebi ile hükümete yüklendi.
RTÜK’Ü CEZA VEREN VE MUHALEFETİ, BASINI, MEDYAYI SUSTURAN KURUM OLMAKTAN ÇIKARTMAMIZ LAZIM
“RTÜK’ü Ceza veren ve muhalefeti, basını, medyayı susturan kurum olmaktan çıkartmamız lazım. Daha iyi yayıncılık ve kitle medyası için daha bağımsız bir RTÜK’e ihtiyacımız var.” diyen Cesur, sözlerini basının düşürüldüğü durumu anlattığı şu hikâye ile tamamladı:
Aslan, kurt ve tilki birlikte ava çıkıyor. Akşam oluyor ve gün sonunda avladıkları bir geyik, bir ceylan ve bir de tavşan. Aslan kurttan avları bölüştürmesini isteyince kurt: “Kralım geyik sizin olsun, ceylan benim, tavşan da tilkinin” diyor. Ve buna öfkelenen aslanın pençesiyle yere seriliyor. Aslan tilkiye dönüyor, bir de sen yap taksimi diyor. Tilki; “Geyik sabah, ceylan öğlen ve tavşan akşam yemeğiniz olsun efendim diyor. Aslan memnun oluyor ve “sen bu güzel taksimi nerden öğrendin merak ettim” diye sorunca; “Şu yerde yatan kurttan” diyor.
İYİ Parti Isparta Milletvekili Sayın Dr. Aylin Cesur’un, İYİ Parti Grubu adına TBMM 2021 Bütçe Görüşmeleri’nde Radyo Televizyon Üst Kurulu 2021 Bütçesi üzerine yaptığı konuşmanın metni:
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün 2021 yılı bütçesi hakkında İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Her sene bütçe konuşmamda bütçe hakkı, demokrasinin olmazsa olmazı diye belirtiyorum. Bu günde öyle başlayacağım, çünkü dünden beri bizlerin “vatandaşın vergileri nereye gidiyor”a ait konuşmalarımıza, iktidar olarak buna cevap vermeniz gerekirken, iktidar temsilcileri tarafından bütçe ile alakasız epey saldırıya maruz kaldık. Burada bütçeyi görüşüyoruz ve onlar adına biz size, vatandaşın vergileri nereye gidiyor soracağız, siz de anlatacaksınız. Anlatamayız dediğiniz yerde burada işiniz yok.
Maalesef, yeni sistemde Türkiye'de artık iki tane bütçe var: Bunlardan bir tanesi burada konuşuluyor; diğeri, Siyasi otoritenin tercihine bırakılmış, hukuk denetimi olmayan bütçe dışına çıkarılan birçok kaynak. Bunlar Cumhurbaşkanına bağlı, Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu denetiminin dışındalar, Varlık Fonu gibi. Atandıkları makama sorumlu olan Sayın Bakanlarla bütçeyi görüşüyor ve oyluyoruz ama kifayetsiz bu oylamalar. Halkın şikâyetlerinin gereğini yapma anlamında kifayetsiz, halkın derdine derman değil. Bugün bu sistemde bana düşeni yapıp, size sualler soracağım ve cevaplarını kamuoyuna sunacağım ki; vatandaş iradesine başvurulduğu vakit, bugünün hesabını sandıkta görebilsin. Geçen sene bütçede: İktidarınızın bir üst tokluk sınırı var mıdır diye sormuştum, yokmuş. Siz diyorsunuz ki; halk bizi getirdi, biz de istediğimizi yaparız.
Demokrasilerin olmazsa olmazı, basın, haber alma ve ifade özgürlüğü. Basın, aslında Kuvvetler Ayrılığındaki gizli 4. güç. Vatandaşlarımızın demokratik tercihlerini doğru yapabilmeleri bu 4. gücün bağımsız ve etkili çalışabilmesiyle mümkün. RTÜK işte için bu değerleri korumak ve demokrasiyi çalışır kılmak üzere kurulan bir kurul. Radyo, televizyon ve internet faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemekle de görevlendirilmiş RTÜK. 6112 sayılı Kanun’un 37. Maddesinin “a” bendinde görevleri yazıyor. Net tanımlanıyor görev, çok da süslü, havalı eğer doğru yürütülürse. Bugün RTÜK, bu görevlerin çok uzağında, kanunla çelişen, özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği olması gerekirken, bağımsızlığını yitirmiş, bırakın güvenilirliğini, süsü püsü kalmamış, paspas edilmiş bir kurul olarak karşımızda.
2018’de kanun hükmünde kararname ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanarak, üst kurulun özerkliği tarihin tozlu raflarına gömülmüş. TBMM tarafından seçilen 9 üyeden oluşuyor. Siyasi partilerin temsil oranındaki kontenjanlarından gösterilen adaylardan seçiliyor. Yani meclis nasılsa, aynı siyasal durum RTÜK’e taşınıyor. Mevcut sistemin işlemezliği ve demokrasinin sadece vitrin süsü olma hali orda da var, sorumluluk da aday eden partiye ve kurul, siyasallaşmaya açık. Çoğunluk kimde ise 4. gücü kontrol edecek RTÜK’ün yönetimi de onda haliyle. Yasamanın elleri bağlı, yargının kalbi adalet, beyni hukuksa, yargı bitkisel hayatta ve yürütme; yürütme olmuş emir eri.
Kurul Başkanı Sayın Ebubekir Şahin’e, RTÜK’ün talimatla iş yapıp yapmadığı soruldu; diyor ki: “Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir telkin ve talimat olmadı, ama olursa devletimizin başıdır, emir telakki ederiz”. Bu beyan, üst kurulun özerkliğinin ve kamu faydasına çalışma fonksiyonunun ortadan kalktığını gösterir beyan. Mesela yargı bağımsızlığı diyoruz. Bir hakimin, davanın içeriğinden bağımsız olarak, bir siyasi parti liderinin telakkisini emir kabul etmesi ve haklı bir tarafı haksız bulması doğru mudur? Veya Merkez Bankası’nın ülkenin, kamunun menfaatlerinin aksine, para politikalarını bir siyasi parti liderinden gelen telakkiyi emir kabul ederek, sadece belirli bir kesime yarayacak, başka pek çok kesimi mağdur edecek politikaları benimsemesi doğru mudur?
Değildir, ama ülkemizde bunlar da oluyor. Bu Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile gelen siyasal yapısal tıkanmadır işte. Bugün denetleyici bir kurum olarak, ifade, haber alma, düşünce çeşitliliği ve çoğulculuğu kanunen sağlamakla yükümlü RTÜK, muhalif medyayı baskılama aracı olarak kullanılıyor, yandaş medyaya karşı aşırı kollamacı olmuş ve bu saydığım yükümlülükleri ihlal ediyor. Çürütüyoruz bu sistemle demokrasiyi, yavaş yavaş devletin kurumlarının tüm uzuvlarına yayılan bir çürümüşlük bu.
Bakınız ne diyorum: Muhalif medyaya 1 Ocak 2019’dan 15 Mayıs 2020’ye kadar 36 kez yayını durdurma ya da idari para cezası kesilmiş, yandaşa yalnızca 1. Bu orantısızlık 15 Mayıs’tan bu yana çok daha fazla arttı ve herkesin vergileri ile çalışan bir kurul, yalnızca bir grubun düşüncelerinin görülür olmasına, diğerlerinin daha az görünür olmasına çalışıyor. Şimdi “E iyi de, muhalefet hiç mi yapılamıyor basında buyrun özgür basın” diyebilirsiniz ama ne kadar özgür bu basın sorarım size?
Bu orantısız cezaların yarattığı en büyük sorun oto sansür, yani gazetecilerin söylediği en ufak bir şeyin bahanesiyle ilgili muhalif medyaya ceza verilmesi endişesi. “Aman dikkat edin”ler, yasaklı konuşmacıların olduğu kara listeler, tartışmayı kesmek zorunda hissetmeler, fikrini söylemekten korkmalar! Sonuç olarak kamusal alandaki tartışma fakirleşiyor, demokrasinin işleyişi sekteye uğratılıyor ve bu, hedefleniyor da, kasıt var yani. Halbuki TRT’de de her siyasi partiye adil süreler verilmesini sağlayabilen vizyonerlikte bir RTÜK idi kuruluş felsefesi. Holdingler elinde medyanın güdümlü hale gelmesine karşı ve tekelleşmeyle mücadele eden bir üst kuruldu hayali.
Büyük resme bakıldığında yazılı basında da çok gördük böyle vergi cezalarını, tehditleri ve zaman içinde, medya kuruluşları iktidara yakın ailelerin ellerine geçti, patronaj korkusuyla sesi kısıldı gazetecinin ve farklı parmaklarda da olsalar, tek bir elin güdümünde toplandı. Netflix, Twitter gibi sosyal medya üzerindeki kontrol çabaları, Wikipedia, youtube yasakları, tutuklu gazeteciler, gazetecilere karşı sürekli açılan davalar hepsi aynı resmin parçaları. Ve açık bir şekilde fikri egemenlik kurma çabaları ile kasıtlı olarak halkın vergileri ile zarar verilen demokrasi var bu resimde!
E bütçe Sayıştaysız olur mu? 2019 Sayıştay raporlarında RTÜK ile alakalı 7 adet usulsüzlük var. Bu usulsüzlüklerden bir tanesi 2018 Sayıştay raporlarından. “RTÜK mülkiyetinde bulunan “Devlet Malı” taşınmazlar, vergiden muaf olması gerekirken belediyelere emlak vergisi ödenmiş. Kamu İhale Kanunu’na göre doğrudan temin yöntemi ile yapılan mal ve hizmet alımlarında kanunda öngörülen %10’luk sınır aşılmış. Sınır 2 milyon 539 bin lira, üzerine bir o kadar daha harcama ile %20,64 olmuş. Frekans planlamaları ve ihaleleri 2019 sonunda gerçekleştirilmiş olmalıyken yapılmamış, Kalkınma Programı ve Yıllık Program Hedefleri’nin gerçekleşmemesine neden olunmuş. Bir “Yönetim Bilgi Sistemi” kurulmamış. RTÜK neye göre karar veriyor belli değil. RTÜK de düzelir, düzeltiriz de; bad-el harab-ül basra..
Sayın Bakan turizm gelirlerinden bahsediyor, ancak bu baskıcı anlayış dönüp dolaşıp Türkiye’nin yurt dışındaki imajına yansıyor. Nasıl görünüyoruz biliyor musunuz? Demokrasinin kaydığı, gittikçe otoriterleşen bir ülke. Dünya’da turizm trendleri değişti ve artık pek çok dünya vatandaşı da ve Avrupa’lı turistler de bizi bu yüzden tercih etmiyorlar. Akdeniz ülkelerine kaptırdık turistimizi bu nedenle. Çünkü müreffeh ülkelerin vatandaşları, kendilerini güvende hissedecekleri, kendi demokratik değerlerine benzer değerlerin yaşandığı yerlere gitmek istiyorlar. Yetkililerce sağlanan bilgilerin doğru olduğu, basının bu bilgileri doğrulayıp yanlışlayabildiği, sansürün olmadığı ülkelerde güvende hissediyorlar çünkü. 2020 Dünya Basın Özgürlüğü endeksine göre, 180 ülke arasında 154. yüz; 2002’de 99.yuz.
Yazın açıkladığınız Koronavirüs vaka sayılarına güvenmediği için gelmedi Avrupalı, turizmde sertifika programınıza rağmen. Bu durum ticareti de etkiliyor, yatırımları da. Aksi halde Katar’a mahkum kalıyoruz ekonomimizi ayakta tutabilmek için. Katar-act olmuş gözlerinizle siz elleri haybeye kaldırırken olanı biteni göremez hale gelmişsiniz de bedeli var bunun ve bedelini biz ödüyoruz, turizmci ödüyor, ticaretle uğraşan ödüyor, bu alanlarda istihdam edilenler ödüyor.
Değerli Milletvekilleri; RTÜK’ü Ceza veren ve muhalefeti, basını, medyayı susturan kurum olmaktan çıkartmamız lazım. Daha iyi yayıncılık ve kitle medyası için daha bağımsız bir RTÜK’e ihtiyacımız var.
Aslan, kurt ve tilki birlikte ava çıkıyor. Avladıkları gün sonunda bir geyik, bir ceylan ve bir de tavşan. Aslan kurttan avları bölüştürmesini isteyince kurt: “Kralım geyik sizin olsun, ceylan benim, tavşan da tilkinin” diyor. Ve aslanın pençesiyle yere seriliyor. Aslan tilkiye dönüyor, sen yap taksimi diye. Tilki; “Geyik sabah, ceylan öğlen ve tavşan akşam yemeğiniz olsun efendim diyor. Aslan bu güzel taksimi nerden öğrendin diye sorunca; “Şu yerde yatan kurttan” diyor. 2021 bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diyorum.