SAĞLIK - Kış döneminde meydana gelen akciğer enfeksiyonları hakkında bilgi veren Göğüs Hastalıkları Bölümü Uzmanı Prof. Dr. A. Füsun Ülger, hastalıkların belirtileri ve korunma yollarını anlattı.
Bronşitin, bronş adı verilen hava yollarında salgı artması ve diğer değişiklikler ile ortaya çıkan iltihap olduğunu söyleyen Ülger, "En sık rastlanan tipleri akut ve kroniktir. Akut bronşit hava yollarının salgı zarlarının yangısıdır. Akut bronşit çoğunlukla bakterilere bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle hafif, aktiviteyi az kısıtlayıcı şekilde seyreder ve tamamen geçer. Akut bronşit üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarından sonra ya da soğuk algınlığından sonra ortaya çıkar. Kronik sinüzit veya alerjisi olan hastalarda da görünür. Pnömoni, bronşitten sonra ortaya çıkabilen bir komplikasyondur" dedi.
Akut bronşitin belirtilerinin burun akıntısı, fenalık hissi, titreme, hafif ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı, başlangıçta kuru öksürük ve daha sonraları balgam çıkarma olduğunu belirten Koru Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. A. Füsun Ülger, "Hastanın yaşı, genel sağlık durumu ile tıbbi özgeçmişi, hastanın ilaçlara karşı toleransı, akut bronşitin hastada mevcut olan diğer hastalıklar üzerine olabilecek etkisi göz önüne alınmalıdır. Akut bronşit çoğunlukla virüs enfeksiyonlarına bağlı oluştuğundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksizdir. Ancak altta yatan hastalıkların olduğu bazı durumlarda (şeker hastalığı, kronik kalp ve akciğer hastalıkları, bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklar ve ilaç kullanımı) antibiyotik kullanımı gerekebilir. Kullanılan tedaviler destek tedavisidir. Bunlar; ateş düşürücü, ağrı kesiciler, öksürük şurupları, sıvı alımının arttırılmasıdır. Gerekirse hava yolunu açıcı tedaviler de eklenmelidir" diye konuştu.
Pnömoni yani zatürrenin, akciğer dokusunda meydana gelen iltihaplanma sonucu oluşan, daha çok küçük çocuklar ile yaşlılarda, kronik bir rahatsızlık sahibi olan kişilerde daha ağır bir şekilde seyreden ve zaman zaman ölümle sonuçlanabilen ateşli bir hastalık olduğunu anlatan Prof. Dr. A. Füsun Ülger, hastalığın kendisini, akciğerde bulunan hava keseciğinin iltihaplanması sonucu, oksijen alış verişini yerine getiremeyerek gösterdiğini söyledi.
Zatürre nedenlerinin akciğerlerde iltihaplanmaya neden olan virüs, bakteri veya mantar gibi mikroorganizmalar olduğunu ifade eden Prof. Dr. A. Füsun Ülger, "Zatürreye yol açan otuzun üzerinde mikroorganizma türü bilinmektedir. Pnömoni yakın temas ile bulaşabilen bir hastalıktır. 1-2 metrelik mesafeden yakın temas kurulması halinde bulaşabilir. Hastalığın sağlıklı kişilere bulaşması, öksürük, aksırık ya da hasta kişilerin konuşması sırasında havaya yayılan damlacıkların doğrudan solunması yoluyla gerçekleşir. Pnömoniye neden olan bakteriler, yakın temas sonucu solunumla beraber vücuda alınır. Üst solunum yollarında, burun ve ağzın birleştiği yerde yerleşip çoğalırlar. Burada gruplar halinde yer alırlar. Kalabalık yerler, kapalı alanlar, insanların toplu halde yaşadığı okullar, askeriye ve yurtlar pnömoninin bulaşma olasılığının fazla olduğu yerlerdir. Salgın şeklinde ortaya çıkabilir fakat soğuk algınlığı kadar bulaşıcı değildir. Bulaşması için en uygun ortam bir arada yaşayan ailedir. Özellikle küçük çocuklar arasında yaygındır" diye konuştu.
Alkol, uyuşturucu maddeler, sigara ve kötü hayat şartları, ağır geçen grip hastalığı pnömoniye ortam hazırlayan etmenler olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. A. Füsun Ülger, genellikle kızamık, boğmaca, grip, difteri, suçiçeği, tifo ve çeşitli bakteri enfeksiyonları ya da vücudu aşırı ölçüde zayıf düşüren hastalıkların seyri sırasında ortaya çıktığını ifade etti.
Hastalığın en sık görülen belirtilerinin üşüme ve titreme ile yükselen ateş, sarı veya yeşil renkte balgam çıkartmak, göğüs ağrısı, kuru ve hırıltılı öksürük, soluk alındığı zaman sırta çivi batırılıyormuşçasına duyulan ağrı hissi, şiddetli baş ağrısı, yorgunluk, solunum hareketleri ve öksürüğe bağlı olarak şiddetlenen göğüs ağrısı, yaygın vücut ve kemik ağrısı ve halsizlik olduğunu söyleyen Prof. Dr. A. Füsun Ülger, tedavinin antibiyotikler, yatak istirahati, ateş düşürücüler, öksürük kesici ilaçlar, oksijen alınması, su kaybını karşılayacak ölçüde sıvı alınması, bol vitaminli ve yüksek kalorili diyet ve hastanın çok iyi beslenmesiyle gerçekleşebileceğinin altını çizdi.
Dengeli düzenli beslenerek, aşı yaptırarak, sigara içmeyerek, alkol alımından kaçınarak, vitamin ve mineralleri düzenli olarak alarak, hastalığın ortaya çıkmasında korunulabileceğine dikkati çeken Prof. Dr. A. Füsun Ülger, kardiyovasküler hastalığı olanların, kronik akciğer hastalığı bulunanların, diyabet hastalarının, alkoliklerin, karaciğer sirozu olanların, beyin-omurilik sıvısı kaçağı olanların, dalağı işlev görmeyen veya alınmış hastaların, hodgkin hastalarının, lenfomalı hastaların, multipl miyeloma vakıalarının, kronik böbrek yetmezliği olanların, nefrotik sendrom vakalarının, organ nakledilenlerin, kemoterapi veya radyoterapi görenlerin, AIDS´li hastaların, huzurevlerinde yaşayanların ve 65 yaşın üzerindeki herkesin zatürre aşısı yaptırması gerektiğini dile getirdi.