POLİTİKA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kabinede revizyona karşı çıkarak, “İki yanlıştan bir doğru çıkmıyorsa, tek doğru üzerinde yürümekte yarar vardır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün, akşam yemeğinde gazetelerin MHP muhabirleriyle bir araya geldi. Bahçeli, kabinede revizyonu doğru bulmadığını belirterek, “Böyle bir ortamda yeni bir sistemi yerleştirmek, kökleştirmek ve bununla ilgili uygulamaları hayata geçirmek için çaba sarf edileceği yerde, “Bakanlar Kurulu’nda şunlar değişsin” gündemini taşırsanız muhalefet unsurları olarak, siz de “Muhalefetin bu isteğine cevap veriyorum” der iseniz, iki yanlışı birlikte yaparsınız” şeklinde konuştu. AKP içerisinde kabinede değişim beklentilerinin aksine Bahçeli'nin böyle bir çıkış yapması dikkat çekti. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: "Kamuoyunda yeni partileşme sürecine ilişkin değerlendirmeler yapılırken bazı isimler sunuluyor. Bunlar gerçekten kurucu mu olacaklar, sonradan mı katılacaklar, siyaset olarak ne düşünüyorlar, stratejileri, ufukları nedir? Bu konular üzerinde herhangi bir görüş ortaya konmuyor. Sadece ve sadece 4, 5 isim üzerine konuyu geliştirmeye çalışıyorlar. Bunların içerisinde, yarın siyasette yeni oluşumlar içerisinde yer alıp almayacağı kesinleşmemiş ama siyasetin çok eskileri olarak kabul edilen, hayatları yapıcılıktan ziyade yıkıcılıkla geçen, siyaseti nefisleri uğruna yapan insanlardan da çok söz ortaya çıkıyor. Kast ettiklerimiz onlardır. Yoksa henüz dört isim var. Bu isimlerin dışında kim oldukları belli değil. Yarın o dört isim ne yapacak, onu da bilemiyoruz."
‘SİYASET TIKANDI DEMEK ALIŞKANLIK OLDU’
"Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden bu yana 100’ü aşkın siyasi parti kuruluşu oldu. Bunlardan bazıları kendi kendisini kapattı, bazıları Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Bazıları ise sonuç almamakla beraber “tabela” olarak kaldı. İki kavram üzerinde öncelik kazanmak suretiyle tartışma başlatıyorlar. Bunlardan bir tanesi, “Siyaset tıkanmıştır.” İkincisi, “Yeni bir siyaset oluşumuna ihtiyaç vardır.” Bu alışkanlık haline geldi. Eğer, herhangi bir parti veya siyasal yapıyı tartışmaya açmak, zedelemek istiyorsanız bu iki kavramı kullanmak durumundasınız. Bunları kullanmadığınız takdirde tartışmaya katılan olmuyor. Bunları kimler yapıyor? Geçmişte siyasette bulunan, hatta etkin konumda olan, yüksek sorumluluklar taşıyan insanlar, bu özelliklerini kaybettikten sonra kendilerini bunun lokomotifi olmak yerine olabilecekleri öne çıkarmak suretiyle, “Yıpranırsa bunlar yıpransın, kurabilirlerse bunlar kursun, eğer kurduklarında başarı sağlama ihtimalleri varsa ben de katılırım” düşüncesi ile hareket ediyorlar. Çok değişik alanlarda siyasi hayatta yıldız olabilecek, toplumda önemli önderlik görevini üstlenebilecek çok kişi bu “siyasi tıkanıklık” ve “Siyasette yeni oluşumlara ihtiyaç var” kavramları altında ezdiler. Bunları saymak mümkün, çok partili hayata geçtikten sonraki döneme ele alırsanız çok önemli isimler var. Kimler var derseniz, mesela bir Mehmet Yazar Bey var. Kayserili değerli bir işadamı. Sonrasına baktığınızda Aydın Menderes, Cem Boyner var. Cem Uzan var. Say sayabildiğin kadar. Ama bunların hiçbirisi siyasette olamadı. Bunlar üzerinden siyaseti rakip gördükleri insanları yıpratmak için kullananlar ise biraz evvel söylediğim kavram kapsamındaki insanlardır. Bunlar hiç tükenmiyorlar. Siyaset yenilenmiyor ama bunlar kendilerini yeniliyorlar."
‘KAMUOYUNDA TARTIŞILAN İSİMLER...’
"Bugün de aynı şeylere şahit oluyoruz. Burada bahsettiğimiz isimler bellidir. Şu an için kamuoyunda tartışılan isimlerdir. Ama kendilerinin ifadesine göre 2019 yılında başaracaklarını söylüyorlar. Ona da pek zaman kalmadı. Yani şimdi eylül ayının sonuna doğru geldik, ekim, kasım bilemedin aralık ayı içinde siyaseten yeni oluşumlar, kendilerini hissettireceklerdir. Onları yakinen takip ediyoruz. Buna ihtiyaç var mıdır, o tartışılabilir. Programları ne olacak, tartışılabilir. Siyasi yelpazenin var ise kalmış ise neresinde yer alacaklar onlar da tartışılabilir. Ama şimdi bu konuların hepsi konuşulmuyor sadece bazı çevreler siyasi iktidarı yıpratmak maksadıyla bu yeni oluşumlardan bahsediyorlar. Bugünkü siyasi iktidarı kast etmiyorum, geçmiş dönemde de bu böyleydi. “Siyaset tıkanmıştır.” Niye tıkansın? Meclis açık, siyasetçiler hayatta... Bu siyasetin neresi tıkandı? Bunu anlatan yok."
‘TIKANIKLIKTA EN SESSİZ KALAN BUNLARDIR’
"Siyasetin tıkandığı dönemde de en sessiz kalan insanlar bunlardır. Siyasetin tıkandığı yerler neresi? Darbelerin olduğu yıllar... Darbeler olduğunda hiçbir şey söylemiyorlar. Suyun durulmasını bekliyorlar. “Darbe sonrası yeniden siyasi hayata dönüşte bir yer bulabilir miyim” çabası içerisinde oluyorlar. Siyaset bu anlayıştan sıyrılmalı. Bu kargaşa ortamını yaratmaktan vazgeçmeli. Artık fikri yönden, kadro yönünden kristalize olmuş, siyasi partinin yelpazesinin etkin yerlerini kapsayan siyasi partiler var. Bunlar demokrasinin güçlü akım ve alanlarıdır. Burayı güçlendirmek lazımdır." ‘TAŞ YERİNDE AĞIRDIR’
"Bunlara yenilerini eklemek için siyasi tarihi çok iyi takip edip yorumlayacaklarsa “Taş yerinde ağırdır” diyerek, yerinde kalmaları ve mücadelelerini orada sürdürmelerinde ülke açısından fayda var. Yok, siyasi iktidarın birtakım çevrelerin projesi olarak kendilerini o projenin figüranları haline getirip geriletmek, yıkmak için görevlendirilmişse buna ihtiyaç yok. Yani böyle bir şey yapsalar ne olur bir siyasi partinin iktidarını engellemek için çaba göstermiş olurlar. Yerlerine kendilerinin ikame olma şansı olmuyor. Yakından baktığımız vakit Türkiye’de artık bundan vazgeçmek lazım."
‘GİZLİ HEDEF CUMHUR İTTİFAKI’
"O gizlenmiş hedef. Gizlenmiş hedeflerini açığa vurmakta güçlük çekiyorlar. Çünkü o gizlenmiş hedefin var olan hizmet süresi içerisinde bulunan şahsiyetler, bunlar aynı zamanda. O bakımdan orası biraz flu gözüküyor. Ama figüranlar belli oluyor. Bunları nasıl izah edebiliriz, bilemiyoruz şimdi.
"‘KOPUŞLARDA LİBEAL KALIŞLARDA İDEALİST OLACAKSIN’
"MHP 50 yıllık siyasi birikime sahip, her türlü siyasi kaosla, kargaşayla karşı karşıya kalmış, bölünme tehdidi ve bölünmüşlüğü de yaşamış bir siyasi partidir. MHP yediveren gülü gibi. Yolda geçerken o gülden bir parça alıp götürmek isteyenler oluyor. Kimisi kokluyor, kimisi eziyor, kimisi atıyor. Siyasette de bu var. Bizde şunları alırlar bunları alırlar… Bizde o kadar büyük adamlar kendi partisinde kalır. Kendi partisinde yer bulamayanların, büyüklüğünü tartışarak bir başka partide büyük adam olmaları mümkün değildir. Olamıyorlar. Onun için bazı partilerdeki gelişmeleri yakinen takip etmek istemiyoruz, gerek de görmüyoruz. Ama MHP bünyesi içerisinde belli arayışlarda olup sonuç alamayanların yeni arayışlara girmeleri de tabiidir. Onu engelleyecek güç yoktur bu nefsi bir harekettir. Gece gündüz herkesin yanına bir siyasi korumacı koyarak, “Gitme, yapma” demek yerine “Bırak, ne yapıyorsan yap” diyeceksin. Kopuşlarda liberal olacaksın, kalışlarda idealist olacaksın.
"‘SİYASETİ AYRIK OTLARINDAN AYIKLAMAK LAZIM’"
İYİ Parti ile ilgili davetimizi yaptık. Yankısı ne oldu? Bize intikal eden şekliyle, kurucular kurulundan, il ve ilçe başkanları arasında bazı dönüşlerle ilgili söz söyleyenler var. Ama 39 milletvekilinden gelen henüz yok. Gelme işareti veren de yok. Bizim de ille bize geleceksiniz diye ısrarımız da yok. Bazı şeyleri zamana bırakıyoruz. Herkes her şeyi görsün diye... Türkiye’de şimdi neler oluyor? Ayrılış sebepleri ile şu günkü konumları arasında farkı fark edip ayrılmanın vebalinden kendisini kurtarmak istiyorsa, başımızın üstünde yeri var. Yok, “Ben ayrılığı çok seviyorum, siyasetin ayrık otu olarak kendimi görüyorum” diyorsa bizim bahçeden çıksın da nereye gidiyorsa gitsin. Ayrık otu tarlayı kurutur. Ayrık otları tehlikelidir. Tarlanın bir ucunda yeşerir fark edemezseniz seneye hiçbir ürün bulamazsınız. Siyaseti bu ayrık otlarından ayıklamak lazımdır. AKP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesindeki bir yıllık uygulamaları üzerinde yapmış olduğu çalışmalardan bize henüz bilgi, doküman gelmiş değildir. Ama siyaseti yakından takip eden bir siyasi parti olarak nerede ne kadar fayda var, uygulamalardan ne gibi sonuçlar elde edilmiştir, arkadaşlarımız bunların üzerinde çok yönlü olarak çalışıyorlar. MHP, 1 Ekim’de üçüncü yasama yılı açıldığı vakit Türkiye’nin gündemine taşınabilecek Meclis faaliyetlerinde hangi konu gelirse gelsin bir ön hazırlığı vardır. Yeri geldiği zaman tartışabilir, katkı sağlayabilir, bazılarını yanlış buluyorsa bunu da söyleyebilir. Ama bize gelmiş olan bir doküman yok."
‘İSTEMESELER DE ANLATIRIZ’
"İstemeseler de biz anlatırız. Madem Cumhur İttifakı kapsamında bir çalışma içerisinde bulunuyoruz, biz de gördüğümüz eksiklikleri yeri ve saati geldiğinde söyleriz. Ama uygulanır ama uygulanmaz. 49 milletvekili ile TBMM’deyiz, ne kadar netice alırız, onlara bakarız."
‘ARINÇ BURSA’YA YA DA MANİSA’YA YERLEŞMELİ’
"Eğer, çok farklı özel bilgilere sahip veya özel bilgiler çerçevesindeki kurum ve kişilerle ilişkili değilse nefsiyle hareket eden bir siyasal yapı gözüküyor karşımızda. Biz Bülent Arınç Bey’e saygı duyarız, ama Bülent Arınç Bey’i kabulde zorlanıyoruz. Neden saygı duyarız? 12 Eylül sonrasında, önemli mağduriyetler yaşadığımız süre içinde, özellikle Manisa’da, kendilerini savunacak imkânı arayıp bulamadılar. Avukatlar davalarını kabul etmediler, bizim camiamızın yetiştirdiği avukatlar olmadığı için önemli sıkıntıların çekildiği bir dönemde Bülent Arınç Bey Manisa’da avukatlık yaparken, bazı arkadaşlarımızın davasıyla ilgilenmişlerdir. O yüzden ben kendilerine zaman zaman teşekkür ettim. O bizim davamıza gönül vermiş arkadaşların sıkıntılarını aşmada ortaya koymuş olduğu bir davranıştı. Buna saygı duyuyoruz. Ama Türkiye’yi sıkıntıya koyacak davranışlarda artık Bülent Arınç Bey bir kenara oturmalı... Ya Bursa’ya ya Manisa’ya yerleşmeli. Şunu da söylüyorum: Yüksek İstişare Kurulu üyesi ise Yüksek İstişare kavramına uygun hareket etmeli. Yoksa konuşmaları şu an için tartışılacak bir konuşma metni değil. Hukukçu hukuku reddediyor, siyasetçi olarak da kapsam dışı davranışlarla siyaseti tıkıyor. Şimdi herkes günü saati geldiği zaman sorar: Kozmik Oda’ya FETÖ’yü sokan kimdir? Hangi gerekçelerle, hangi rollerle kim neyi üstlendi, oraya soktu. Ondan sonra Türkiye ne hale geldi? Genelkurmay’ın Kozmik Odası’na girildiği dönemde, üzerinde bunun tartışması yapılan bir kişinin bu davranışlarını tasvip etmiyorum, doğru bulmuyorum."
‘SAYGIMI YİTİRDİM’
"Kendisine zarar vermenin ötesinde terörle mücadelede önemli katkılar sağlandığı bir süreçte AKP’yi baltalıyor. Bunu doğru bulmuyorum. Yani Pençe 1, Pençe 2, Pençe 3, Kıran 1, Kıran 2’nin olduğu bir dönemde kala kala İstanbul İl Başkanı olan bir Hanımefendi’nin 9 yıllık cezası konusunda siyaset üretip, öbürüne sessiz kalmasını anlamak mümkün değil. Onun için kendisine olan saygımı yitirdiğimi ifade ediyorum.
"ALİ BABACAN’A: SELAM VERMEYENE OY VERİLİR Mİ?"
O kadar rakamı bulacaklarına ihtimal vermiyorum. Ne yapacaklar, görmek lazım. Biz Meclis’in bir ucunda oturuyoruz. Önemli oylamalarda her milletvekili ya diğer taraftan ya bizim taraftan oy kullanmaya geliyorlar. Özellikle Ankara milletvekilleri... Orada bir parti oturuyor. Halkın seçtiği milletvekilleri var. 79, 40, 39, 50 ne ise... Ali Babacan oradan geçerken, dönüp bakmaz. Selam dahi vermez. Ülkücüler oraya nasıl gidecek? Selam vermeyen yere oy verilir mi? Oy alabilmek için herkese sarılıp öpüyorsunuz, selam veriyorsunuz zor alıyorsunuz. Ali Babacan nasıl alacak, bu kadar işler kolay mı? Eskiden bizde kunduracı Nuri Leflef vardı. Cilalıyorlar, çıkartıyorlar ortaya, bir yağmurda eski haline düşüyor. Ayakkabı boyası bu dediğim. Leflef boyaları vardı. Yaşlı bir büyüğümüzdür, hürmet ederiz kendisine."
‘KABİNE REVİZYONUNU UYGUN BULMUYORUM’
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 9 Temmuz 2018’de başlamıştır. Bir yılı da çok az bir süre aşmıştır. Böyle bir ortamda yeni bir sistemi yerleştirmek, kökleştirmek ve bununla ilgili uygulamaları hayata geçirmek için çaba sarf edileceği yerde, “Bakanlar Kurulu’nda şunlar değişsin” gündemini taşırsanız muhalefet unsurları olarak, siz de “Muhalefetin bu isteğine cevap veriyorum” der iseniz, iki yanlışı birlikte yaparsınız. İki yanlıştan da bir doğru çıkmaz. Bir: Daha hizmeti yeni kavrayan bakanları bir senede kaldırıp, atamazsınız. İkincisi böyle bir yola girdiğiniz vakit aynen Yeniçeri Ocağı gibi “İstemezük” derler. Hangi bakan bir şey söylemişse muhalefet “İstemezük” der. Ne yapacağız, her gün bakan mı değiştireceğiz? Onun için kararlı olmak lazım. İki yanlıştan bir doğru çıkmıyorsa, tek doğru üzerinde yürümekte yarar vardır. Bu kadar net. Ama bu bizim işimiz değil. Biz sözümüzü söylüyoruz. Buna karar verecek olan siyasi iktidardır. Yapar yapmaz onların bileceği iş. Bana göre yanlış olur."