Muammer Kökcüoğlu


Zalim ve Mazlum!..

Zalim ve Mazlum!..


Zalim ve Mazlum!..

Zulüm, keyfî hareket ile hukuki sınırları çiğneyerek hak yeme; başkasının malına, şahsiyetine,  şerefine, namusuna, haysiyetine, canına kast etmektir. Kısacası tecavüz etmektir. Cezayı gerektirecek bir suç olmaksızın güçsüzlere kötülük ve eziyet etme gibi anlamlara gelir.

Hak ve hukuk sınırlarını çiğneyerek insana ve diğer canlılara saldıran zalim, mazluma zulmederken, aynı zamanda `Hakk`a da karşı koymaktır.

Zira Hakka tecavüz men edilmiştir.

Ama şu bir gerçektir ki kıymetli okurlarımız, kim ne kötülük yaptıysa er ya da geç dünyada veya ahirette karşılığını görecektir. Bakın bu konuyu anlatan gerçek menkıbeyi sizlerle paylaşalım.

Menkıbe şu; Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşit, sarayının bahçesindeki bir gülfidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir.

Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün. Ne var ki, sakınan göze çöp batar derler ya.

Güle de aynen öyle olur.

Bir sabah bahçıvan gelip bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Tek yaprak bırakmamış gülün başında... Korku içinde koşar halifeye:

- Sultanım der, üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında... Harun Reşit, telaş etmeden cevap verir:

- Üzülme efendi üzülme, der. Bülbülün yaptığı yanına kalmaz!.

Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner. Bir gün bakar ki, bir yılan yaprakları düşüren bülbülü yakalamış, yutmak üzere, otların arasında kayıp gidiyor. Heyecanla yine halifeye gelir:

- Sultanım der, bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm.

Sultan yine telaşsız:

- Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz!.

Bahçıvan yine işine döner... Bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle darbe üstüne darbe indirerek yılanı orada öldürür. Sevinçle geldiği halifeye durumu anlatır:

- Sultanım der, bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm. Harun Reşit yine sakin:

- Bekle efendi bekle der, senin de yaptığın yanına kalmaz! Nitekim çok geçmez bahçıvan hatalar yapar. Yakalayıp halifenin huzuruna çıkarırlar. Cezalandırılmasını isterler. Halife emrini verir.

-Atın bunu zindana!. Hemen yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler:

-Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz, dediniz, onu da ben öldürdüm.

Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, sen zindana attırıyorsun. Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da seninki mi yanına kalacak? Demek sana da bir yapan çıkacak... Öyle ise gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın!..

Harun Reşid, doğru söyledin bahçıvan, diyerek:

- Bırakın bahçıvanı, çiçekleri sulamaya devam etsin!.. Derler ki:

- Sultanımız, yaptığı yanına kalır!..

- Hayır der, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. En ağır şekliyle ahirette ödemeye tehir edilir. Ama gafil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kaldı sanırlar!..

Evet, Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Yanına kaldı sanılanlar daha ağırıyla ahirette ödemeye tehir edilirler. Ne var ki, gafil insanlar bunun farkına varamaz da yaptığı yanına kaldı sanırlar.

Günümüz insanına bakar mısınız lütfen.

- Eline fırsat geçiren kötülük adına değerlendiren mi ararsın.

- Hak etmediğini alan, çalan, çarpan mı?

- Gücü yettiğine haksız yere zulmeden mi?

Bu saydıklarımız bir kaçı.

Unutulmamalı ki; Yetki sahipleri ve güçlüler bir gün o yetki ve gücün kendilerinden gideceği gün yakındır. Çünkü dünyanın tarifi “üç gün “dür. DÜN-BU GÜN-YARIN. Dün geçti. Bu gün içindeyiz. Yarın belli değil…