Ahmet AKGÖNÜLLÜ


PAZARCI GENCİN ACI BİBERİ

PAZARCI GENCİN ACI BİBERİ


Telefonumun sesiyle kendime geldim. Öbür uçta arkadaşım, abim, dostum Gakko Bekir Ali abim. 
Hoca hadi kalk simit çaya gidelim, zaten sabaha kadar aynı rüya üç defa görülmez ki; uyku uyutmadılar bana yaa!!! deyişinden canının sıkkın olduğu belliydi. Hele tıraş bile olmadan gwliyorum demesi işin ciddiyetini gösteriyordu. Zira Bekir abim tıraşsız çıkmazdı. O ne kadar giyimine özen gösteriyorsa bede, aksine o kadar özensiz davranırım ve hala da öyleyim. Nasıl olmasın öğencilik yıllarında kravat, öğretmenlik yıllarında kravat, kravat, kravat. Artık kravat ta yok, traş olmak ta yok. Bekir abim geliyorum, derken iyi giyin hava da serin ha demeyi unutmadı. O nun niyeti benim iyi giyinmemi sağlamaktı.
Kalktım, hazırlandım, bekliyorum... Yola çıkıp beklemeye başladım.. Çok beklemeden de geldi. Her zaman öyle erken gelmezdi. Keyf adamı yani...Her zamanki gibi bir simitçiye gitmek. Haksızlık yapmayalım simitçi dediysek yoldan çevirdiğimiz sokakta satan simitçi değil tabi... Bizim smit artık çağ atladı, büyük ve lüks yerlerin kahvaltı salonlarına dönüştü. 
Bir güzel simit, peynir ve çay sefasından sonra . Bekir abim; pazara gidelim ama mızıkçılık yapmak yok dedi. Sebebi ise O her şeyi eni konu inceler , kolay beğenmezdi. Ben ise ne alınacaksa hemen alıp gitme taraftarı olurum. Bekir Ali abim bunu hatırlatıyordu bana. Ama yine de sabredemedim, bir an önce alış-verişi yapıp çıkmak istedim. 
Pazar çıkışına doğru bir tezgahta bir kart dikkatimi çekti.. HAYAT KADAR ACI
Evet, kartta aynen bu yazıyordu. Acı biberlerin üstüne konan bu küçük tabelacık ne kadar da doğruydu. Hemen pazarcı gence sordum, ´´Bunu kim yazdı? Güleç yüzlü genç ben yazdım dedi. Hemen fotoğraf çekmek aklıma geldi ve iki fotoğraf çektim. Bekir Ali abime dönüp; Bak abi bu pazarcı gencin yazdığı şu tabela hayatın ta kendisi, dedim... Abim de memleketim insanıdır, dedi
HAYAT KADAR ACI....
BİBER KADAR ACI HAYAT MI,
HAYATIN ACI YÖNÜNÜ ANLATAN BİBER Mİ?
PAZARCI GENÇ BEN DERSİMİ ALDIM....