Mustafa Ali ÖZTÜRK


MEMLEKET İLİM BEKLİYOR

MEMLEKET İLİM BEKLİYOR


Türkçemizin büyük ve güçlü seslerinden Ömer Seyfettin, yaşadığı zamanın insanına ?Heyhat! Zavallı boş gezenler! Memleket ilim istiyor? Siz hala sürtmek, dolaşmak sevdasındasınız.? diye sesleniyor, hikâye kahramanlarından biri olan Efruz Bey aracılığıyla. Efruz Bey acı gerçeği saf bir gerçeklikle muhataplarının yüzüne vuruyor. Ne acıdır ki memleket hala ilim istiyor. 1800´lerde, 1900´lerde olduğu gibi 2000´li yıllarda da memleket hala ilim istiyor. İlim peşinde koşanlara selam olsun?

Öyle bir ilim ki önce dünya üzerinde yaşayan aziz Müslüman Türk milletini sonra ise tüm dünya insanlığını saadet içinde yaşatacak Türkçe bir ilim. Bu ilim öyle bir ilim ki hali hazırda var olan ilmi alıp tüketmek değil. Öyle bir ilim ki Müslüman Türk düşüncesinin özünden fışkıran, uhdesinde yüce Allah´ın yarattığı tüm canlılara hizmet etmek olan Türkçe bir ilim.

Günümüzde millet olarak, ilimle iç içe olup bilim üzerine kafa yormak yerine daha çok üretilen bilimi ve teknolojiyi hazır alıp tüketmek üzerine kurulu bir düzende yaşıyoruz. Bu da bizi çaresiz, başkalarına bağımlı kendine bile hayrı dokunmayan bir toplum haline getiriyor. Tüketme hırsımızın on da biri kadar üretme isteğimiz olsa yer yerinden oynar. Ancak öyle bir isteğimiz çok fazla yok maalesef. Son zamanlarda üreten, paylaşan bir toplum olmak yerine sadece sosyal medya üzerinde paylaşan, başka türlü paylaşmayan, sadece tüketen bir topluma dönüşmüş durumdayız. Bu dönüşüm uzun vadede yavaş yavaş gelişen sağlam bir şekilde bireylerin dimağında ve gönlünde yer eden çürümüş bir zihniyet olarak milletimizin içinde zuhur etmiştir. Bu zihniyet bizi Türkörf, adet ve geleneklerinden tamamen uzaklaştırırsa sonucu felaket olması da şaşırtıcı olmaz.

Dünyanın bilinen bir kısım toplumları bilim ve teknoloji üretiyor, ideoloji üretiyor, inanç sistemleri üretiyor, ekonomik sistemler üretiyor, yönetim sistemi üretiyor ve son tahlilde bunları bir kısım üretimden uzak tembel toplumlara ve devletlere ihraç ediyor. Üretilmiş sistemlerin başında olan ilme sahip toplumlar diğer toplumları ürettikleri bilim sayesinde sömürüyor.

Belli bir sistem ve ideolojinin elinden alınan ilim, tüm insanlığa değil sadece ilmi üreten güce hizmet ediyor. Bugün gençlerimiz vizyon ve misyonu belli olan, bize hizmet etmeyen, sosyal medya ortamları sayesinde hem sosyo-kültürel hem de psiko-kültürel açıdan tükenmiş durumda. Gençler denetimsiz ve sınırsız sanal dünya sayfaları arasında yok olup gidiyorlar. Bu tür gençlerimiz için modern dünyada ?Cyberpunk? denilen bir terim kullanılıyor. Yüksek teknoloji ve sefil hayat anlamına gelen bu terim ülkemizde ve dünyada yaşanan özellikle genç nesillerin teknoloji bağımlılığının onları ne hale getirdiğini tanımlayan bir terim. Amacı küresel emperyal güçlere hizmet etmek olan sanal medya aygıtlarının neden olduğu teknoloji ile çevrelenmiş sefil hayatlar hakkında derinlemesine düşünmeliyiz. ?Cyberpunk? iyi incelemeli ve toplumu teknoloji kaynaklı kötü bir yaşamın içinden kurtarmalıyız. Tüketen değil üreten bireylerden oluşan bir gençlik inşa etmeliyiz.

Dünyada çağı yakalamış devletler durmaksızın çalışıyorlar. Kazanımlarının üstüne koyarak ilerlemeye devam ediyorlar ve hep kazanıyorlar. Kazançları ise tesadüf değil. Bu devletlerin her zaman kazanmasının sebebi ise durmadan disiplinli bir şekilde ürettikleri ilmi, sisteme hizmet eder şekilde tasarlamalarıdır. İlim üretiminde ara vermeden sürekli hareket halindeler. Kazançlarının çoğunu yine ilme ve bilime yatırıyorlar. Yatırdıklarından daha fazlasını teknolojileriyle satın aldıkları gönüllü köle toplumlardan kazanıyorlar. Kazandıklarının bir bölümünü de karanlık hayalleri için harcıyor silah üretiyorlar. İlginçtir ki dünyanın en ölümcül silahlarını üreten devletlerin topraklarında hiç savaş yok ve bu silahlar o topraklarda kullanılmıyorlar, oralarda hiç savaş yok. Savaşlar ilim ve teknoloji üretiminden uzak memleketlerde. Adam silahları ellerine tutuşturuyor paralarını alıyor sonra da birbirlerini vurduruyor. Birbirini vuran zavallılara ne lazım tabii ki yaşam malzemeleri, ilaçlar başta olmak üzere her şey. O silahlarıyla yok ettiklerini tedarik eden de silahları satanlar. Kazan, kazan, kazan?

Kurdukları sistem şu an kusursuz işliyor. Adamlar kendi ilimlerini üretiyor. Amaçları kendi milletlerine ve devletlerine en üst seviyede hizmet etmek, kendi milletlerini koruyup daha müreffeh bir hayat yaşatabilmek. Bunu sonucunda da adamlar bir eli yağda bir eli balda yaşayıp giderken çok yemekten ölüyorlar. Bir kısım toplumlar ise çağın gerisinde kaldıkları için elinde olanı kendisinden güçlü devletlere kaptırdığı için ya hastalıktan ya açlıktan ya da silahlardan dolayı yaşayamıyorlar, ölüp gidiyorlar.

Biz millet olarak dünyadaki bu acımasız düzene dur demeliyiz. Buna dur diyebilmek için çok çalışmalı ve üzerimize yapışan ataletten kurtulmalıyız. Bizi bu duruma sürükleyen adeta bir bataklığa mahkûm eden zihniyetten kurtulmalıyız. Bunun içinde bizim dışımızda üretilen ideolojik düşünce ve inanç sistemlerini ve de diğer tüm sistemler artık hayatımızdan söküp atmalıyız yerlerine milli sistemler üretmeliyiz. Yüzde yüz yerli ve milli bir düşünüş ve inanışa sahip olmadan yüzde yüz yerli ve milli ilimde bilim de teknoloji de üretebilmemiz hayalden öteye geçemez.

İlerlemek için zihniyet devrimi şart. Öze dönüp atalarımızın kurduğu ve bir yere kadar geliştirdiği kültür birikimini eleyip onun özüne inmeli ve o özden tekrar ilerleme yoluna çıkmalıyız. Bunu gerçekleştirebilirsek tekrar büyük hayallerimizi bir bir gerçekleştirebiliriz.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk´ün dediği gibi ?muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.? Buna inanmalı ve bu doğrultuda bir öze dönüş zihniyeti devrimi yapmalıyız. Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir. Biz tarihte olduğu gibi bugün de istersek başarırız? Başarabilirsek de tüm insanlık kazanır. Dünya halklarının mutluluğu Türk devrinin tekrar gelmesine bağlıdır. Bunun için çok çalışmalıyız.