Mustafa Ali ÖZTÜRK


KULLAN AT

KULLAN AT


Çağımız dünyadaki teknolojik gelişmelerin vardığı nokta itibariyle insan davranışlarının da çok farklılaştığı bir çağ haline geldi. İnsanlarımızda özellikle yeni nesillerde bir tüketme hırsı oluştu sormayın gitsin.

Yeni neslin eski sözcüğüne yüklediği anlam çok farklı bir hale dönüştü. Eski sözcüğü, ?Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı.? anlamını taşır. Ancak yeni neslin eline düşen eşyaların eskimesi için zamana ihtiyaç yok. Elindekinin yenisinin üretilmesi eski sıfatını alması için yeterli.

Yeni nesil eskiye dair aklımıza gelen ne varsa hepsine karşı ilgisiz. Eski olanı ya olumsuzluk anlamıyla değerlendiriyor ya da sadece eski olarak görüyor ve onu korumaktan, kullanmaktan, hayatının bir parçası yapmaktan uzak duruyor. Eski olanı çöp olarak görüyor, onlarla duygusal bir bağ kurmuyor ve işi bitince atıyorlar. Eşyaya dair vefa ve de yadigâr kavramları çoktan yok olmuş durumda. Eskiden atalardan kalan yadigârlardan bahsedilirdi, ama artık kullanımdan kalktı.

Çağımızın en etkili davranış biçimlerinden biri olan kullan at kültürü toplumumuzun tüm bireylerine sirayet etmiş durumda. Bu kültür korumayı bir kenara bırakıp, kullanıp yok etmeye ve hep yeni şeyleri arzu etmeye yönlendiriyor insanları. Ancak nesnelerin,  varlıkların kullanılıp atılması dünyamızda sınırlı olan kaynakların da hızla tükenmesine neden oluyor. Kaynakları tükenen ülkeler açlık ve sefaletle karşı karşıyalar. Zengin ülkeler ise dünyanın neredeyse tüm kaynaklarına el koymuş durumdalar. El koydukları kaynakları fütursuzca talan ediyorlar. Talan edilen kaynakların doğada yeniden oluşumuna bile fırsat vermiyorlar. Çünkü insanlar delicesine elindekini tüketmeden yenisini istiyor. İsraf kültürü hat safhada. Dünya kullan atçı, açgözlü insanoğlu sayesinde günbegün yok oluyor. Buna bir zihniyet önlemi almadığımız takdirde tükenen kaynaklarla birlikte yok olup gideceğiz.

Nesnelerin, eşyaların kullanılıp atılmasından da daha tehlikeli bir şey var ki o da duygularımız. İnsanlar iletişim halinde olduğu, kendisine mesafesi ne olursa olsun muhatap olduğu kişilerin ya da bizzat kendilerinin duygularını kullanıyor, sömürüyorlar. Adeta duygu emperyalizmi insanlığı esir almış durumda.

Duyguları hızla sömürülen, istismar edilen insanlarda psikolojik rahatsızlıklar baş gösteriyor. Bu rahatsızlıklar bırakın tedavi edilmeyi yeni istismar hareketleriyle daha da kronikleşiyor. İnsanlar karşısındaki insanların bir kalbi, gönlü olduğunu, bu gönlün moralle hayatını sağlıklı bir şekilde idame ettirebildiğinin farkında bile değiller. Kullanılan duygular, bozulan psikolojiler birbirlerini istismar ede ede bir örümcek ağı gibi örülüyor.

Birbirine güvenmeyen, birbirinden korkan, birbirinden nefret eden, birbirini kıskanan insanların oluşturduğu toplumda rahat yaşamak da imkânsızlaşıyor. Birbirlerini kullandıkları sürece iletişim kuran, işleri bitince unutup geçen, hayatına duygusuzca devam eden kullanırken kullanılan, unutulan bireyler toplumu ve dünyayı felakete sürüklüyorlar.

Kullan at kültürü maddi ve manevi alanlara iyice nüfuz etmiş durumda. Bu durumun olumsuzluklarını yaşıyor ve acı faturalarını ödüyoruz. Bu acı durumdan kurtulmak için huzur dolu bir dünyada yaşamak için ülkemizden başlayarak tüm dünya gençliğine insani duyguların neler olduğunu ne işe yaradıklarını, hangi duygunun ne zaman ne kadar yaşanması gerektiği konusunda örnek olarak öğretmeliyiz. Samimiyetin, sevginin, saygının, içtenliğin, paydaşlığın, vefanın önemini yaşayarak ve yaşatarak anlatmalıyız. Yoksa her alanda kullan at kültürü dünyanın ve insan neslinin sonunu hazırlıyor. Ata ata, yok ede ede kendimizi de bir gün yok edeceğiz.