Mustafa Ali ÖZTÜRK


KÖKSÜZ BİR KABİLE DİLİ

KÖKSÜZ BİR KABİLE DİLİ


?Türkçe, dilimiz, dil devrimiyle birlikte, Türkçeyi Türkçe yapan yegâne kaynağıyla, Kur´ân Arapçasıyla irtibatlarını yitirdi; ruhsuz, köksüz, soysuz, semantiği, sentaksı delik deşik edilen bir kabile diline dönüştürüldü.? Son zamanların en moda, en zift düşüncelerinden sadece biri. Bu düşüncelerin toplum içinde hızla yayılmasıyla güzel dilimiz Türkçeye karşı olumsuz bir tavır takınılmakta. Gerek görsel medyada gerek yazılı medyada gerekse de sosyal medyada çok aktif ve takip edilen bazı kişi ya da odaklar tarafından Türkçemize her an acımasızca saldırılmaktır.

Bu kişi ya da odakların Türkçe konusundaki takıntısına takılmamak elde değil. Adamlar Türkçeyi sadece Osmanlı dönemi hatta Osmanlı döneminde de sadece saray dilini mükemmel bir dil seviyesi olarak görüyor. Bu dönemden önceki ya da sonraki dönem Türkçesini ilkel bir kabile dili olarak görüyor. Türkçeye saldırıyor, köksüzlükle suçluyor. Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca bulaştırılmamış bir Türkçeyi ruhsuz bir dil olarak görüyor ve gösteriyorlar.

Oysaki Türkçe dünyanın halen konuşulan en eski dillerinden biridir. 10.000 yıllık bir geçmişe ve anlam derinliğe sahiptir. Ayrıca Türkçe, dünyada en çok konuşanı bulunan beşinci büyük dildir. Türkçeyi bugün dünyada 250 milyona yakın insan konuşur. Türkçe, doğudan batıya Çin Seddi´ne, Sibirya´dan Hindistan´a ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada konuşulan bir dildir. Bu coğrafyada pek çok Türk dili kolu vardır. Böylesi bir dile saldırmaları bence masumane bir davranış değil, bir kin ve nefretin, bir öç alma gayretlerinden biridir. Böylesi bir dile köksüz diyebilmek cesaret ister. Hele bunu diyen bir de Türk ise işin vahametini daha da artırır.

Şunu kabul etmek lazım Osmanlı döneminde Türkçe dünyada bugünden daha çok rağbet gören bir dildi. Osmanlı döneminde Türkçenin dünya çapında kabul görmesinin sebebi Osmanlı Devleti´nin muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmasıdır, her alanda olduğu gibi dil alanında da büyük üretimler içerisinde olmasındandır. Osmanlı tüm unsurlarıyla bir bütün ve güçlü bir devlettir ve tarihine ve kültürüne sıkı sıkıya bağlı bir devlettir. Diline de aynı ölçüde sahip çıkar, dil işçisi sanatçı ve düşünürlerine de sahip çıkar. Gücünün temeli de Türkçesini öz konuşan Türk milletinden alır. Kurucu unsur olan Türk milleti öz Türkçe konuşur. Türkçe bir kuruluşu ve yükselişi vardır Büyük Osmanlı Devletinin. Bundan dolayı Osmanlı dönemi Türkçesi de diğer dönemlerde konuşulan Türkçe de gayet gelişmiş ve dünya üzerinde yeri olan yetkin bir dildir.

Güzel Türkçemizi diğer dillerin çöplüğü haline getirmek bize bir şey kazandırmaz. Ayrıca tam tersi Türkçeleşmiş kelimeleri de atmak bir şey kazandırmaz. Ziya Gökalp Bey´in ?Türkçeleşmiş Türkçedir? düsturu düsturumuz olmalıdır. "Düstur" sözcüğünde olduğu gibi...

Biz bugün Osmanlı Devleti gibi Türkçe düşünen, konuşan ve yöneten bir devlet olmalıyız. Türkçeyi hor görmemeli, Türkçe bir yaşam tarzını benimsemeliyiz. Osmanlı devletinin gerileyip yıkılmasında Türkçenin gerilemesinin payı büyüktür. Devletimizi yıkan unsurlar Türk düşmanıdır ve Türkçe Türklüğün temelidir. Onların sevmemesini küçümsemesini anlayabiliriz ancak içimizden çıkan kişilerin böyle düşünmesi düşündürücüdür.

Türkçe büyük ve köklü bir dildir son tahlilde. Onun ifade yeteneği oldukça yeterlidir. Kendini ifade etmek için başka bir dilin imkânlarını kullanmaya ihtiyacı yoktur, hele hele büyüklüğünü ispat etmeye hiç ihtiyacı yoktur. Ne biz Türkler bahse konu odakların dediği gibi ilkel bir kabileyiz ne de Türkçemiz ilkel bir kabile dili. Binlerce yıl önce oluşturulan her an geliştirilen semantiği ve sentaksıyla Türkçemiz bir bayrak gibi dimdik ayaktadır. Türk milletinin varlığının ve devamının garantörüdür. 

Asıl semantik ve sentaks diğer dillerden kopyalanan kelimelerle delinmiştir. Farklı olabilmek adına farklı bir şeyler ortaya koyabilmek adına, başka bir emeli yoksa ortaya konan bu düşünceler en hafif tabiriyle Türkçeye dolayısıyla milyonlarca Türkçe konuşan insana hakarettir. Özellikle din soslu küçümsemeler Kur´an Arapçasının dilden çıkarılması gibi garip ifadeler tam bir tuzaktır. Ayrıca dilimiz dini düşünce ve duygularımızı ifade etmede de ileri seviyededir. Arapça dini terimlerin hepsinin Türkçe bir karşılığı muhakkak vardır ve bunları Türkçe ifade etmek günah değildir. Haram kelimesi yerine yasak, helal kelimesi yerine yasal, Cennet kelimesi yerine Uçmak, Cehennem kelimesi yerine Tamu demek bize ne gibi bir günaha sürükler, bize ne kaybettirir.

Bu hezeyanlar uzun yıllardan beri var; ancak şiddeti her geçen gün artmakta. İnsanların zihni bu hezeyanlarla bulanmakta. Bunun sonu asimile olmak, yok olmaktır. Dilimize sahip çıkalım. Dilimize dil uzatanları gerekli cevabı her platformda verelim, cevapsız bırakmayalım. Türkçe bir bilim dilidir, Türkçe edebiyat dilidir, Türkçe muhabbet dilidir, Türkçe duygudur, Türkçe ihtiyaçtır, Türkçe saygıyı hak eden bir dildir. Lütfen tuzağa düşmeyelim. Türkçe her alanda yeterli bir dildir. Yetersiz olan Türkçeyi bilmeden ahkam kesenlerdir. Bir bakın tarihe bu dili konuşan nice büyük adamlar nice büyük işlere imza atmışlardır. Araştıralım, okuyalım yoksa kirli beyinlerin zehirli düşünceleriyle dolup taşar ve yok olur gideriz vesselam?