Ahmet AKGÖNÜLLÜ


İRANLI ALİ

İki gündür aklım başımda değil. Ta kırk dört yıl önceye takılı kaldı. İki gün önce bir paylaşım yapıldı.


İki gündür aklım başımda değil. Ta kırk dört yıl önceye takılı kaldı. İki gün önce bir paylaşım yapıldı. Buca da bir parkta bir ceset bulundu. Kimsesiz, lamekân bir garip ölmüş dediler. Ne acı degilmi.!!!

Daha acısı kimsenin bakmadığı sokakları mesken tutmuş dünün isimsiz kahramanı bir ÜLKÜCÜ...

Evet, sokakta bir parkta, bankın üstünde cesedi bulunan ALİ Serdaroğlu. Hiç bir samimiyetim olmadı. Yakından da tanımadım. Ama hafızama kazınmış bir hatıram var. Buca Üçkuyular durağı karşısında bir kahvehane var.1980 öncesi bizim mekânımız. Yolun hemen karşısında tek odalı ve sık sık bombalanan ULKU OCAGIMIZ.  Tedrisatından geçtiğimiz, fikirlerimizi şekillendiği kutsal teşkilat. Harçlıklarımızla ayakta tuttuğumuz,  menfaatsiz, çıkarsız makamsız mücadele ettiğimiz davamız.

Esas konuya gelelim, İran'ı Ali namdar Ülkücü. 1978 yazıydı. Üçkunular kahvede otururken bir haber geldi, ALİ serbest bırakılmış. Biraz sonra da bir hareketlilik başladı ve dışarı çıkarak minibüs durağına doğru giderken bir minibüs durdu ve içinden ALİ indi. İşkenceden ayakları kan içinde ve ayakta duramayacak kadar bitkinlik. Hemen İki kişi kollarına girerek götürdüler. Belli ki çok acı çekiyordu. Suçu olsa bırakılmazdı.  O dönemler böyle vakalar çok görülürdü.  Daha sonra birçoğunuzun telafisi mümkün olmayan travmaları sebep olan KARA 12 EYLUL yaşadık. Ali tekrar tutuklanıp yıllarını işkence ve cezalarla geçirmişti. Cezaevleri süresi bitmiş olsa da artık Ali o Ali olamamıştı. Ağır travmalar ve hastalıklarla boğuştuğuna duydum. Daha sonra herkesin kendi derdine düştüğü gibi kimse kimseyi görmez olmuştu. Kimileri şan şöhret, para veya makama satılırken Ali parkları mekân tutar ve çöplerden karnını doyurmaya başlar. Birkaç eski arkadaş özellikle Bülent Kara’yı biliyorum, yardım ederek düzenli bir hayata geçmesi için çaba sarf etse de Ali artık gözlerden uzak yaşamaya başladığını duydum. Bu kendi tercihi mi yoksa hayatın getirdiği yük mü, 12 Eylül ün  bıraktığım travma mi siz düşünün.  Geçen gün Buca da bir parkta bankın üzerinde 65 yaşlarında bir adam cesedi bulunur. Kimliğe bakılınca bu tanınmaz adam, bu kahraman, Ülkü eri IRANLI ALİ olduğu öğrenilir.

Ne acı dimi!!

Oysa biz kardeştik.  Ülkücüler kardeştir. Diyorduk ya.

Ey ahkâm kesenler!

Ey kocaman kocaman makam sahipleri.

Ey kendilerine sevenleri omuzlayanlar.

Ey dünya malına düşüp kardeşliği unutanlar.

Ey aman beni görmesinler diyerek sinekler

Ey kardeşliği unutup başka kulvarlarda makam yarısında olanlar..

Yazıklar olsun size, yazıklar olsun bize.

Diyeceğiz ki biz haklarımızı helal ediyoruz.

Sordunuz mu Ali ve Ali’ler haklarını size helal ediyor mu diye!

O bir Ülkücüydü.  O bir çilekeşti.  O bir serdengeçtiydi. Hiç kendini düşünmedi

Hiç makamı olmadı.

Hiç evi olmadı...

Göçtü gitti...

Hani kardeştik!

Hani Ülkücüler kardeşti.

Kim duydu, kimin yüreği sızladı.

Hangimizin derdi oldu.

Bu yazıyı okuyan ülkücüysen eğer şimdi düşün.

Hangi makamdasın,  hangi rütbedesin,  hangi partilerin, hangi ocaktasın... Hangi...

Ali bir ÜLKÜCÜYDÜ

Senin ruhun bile duymadı.

Bari bir Fatiha oku!

Hakkınızı helal edin demeyeceğim. Cunku bizim ne hakkımız var ki helal edelim.

Ama ... Ali nin hepimizden alacağı var. Dua edelim bize hakkını helal etsin....