Muammer Kökcüoğlu


BAYRAMLAR

BAYRAMLAR


Dünyâdaki bayram günleri, âhiretteki bayramları hatırlatmak için meşru kılınmıştır. Müslümanların dünyada üç bayramı vardır ki; biri haftada bir kere gelen Cuma günü, diğerleri de yılda birer kere gelen Ramazan ve Kurban bayramlarıdır.
Cenâb-ı Hak, kullarının yerine getirip tamamladıkları ibâdetlerine mukâbil, onlara dünyada bu bayramları ihsan etmiştir. Şöyle ki her gün ve gecede beş vakit namazı farz kılmış ve dünya günlerini yedi gün olarak devrettirmiştir. Müslümanların bir haftalık namazlarını ikmâl ettikleri Cuma gününü onlara bayram kılmıştır.

Yine İslâm’ın rükünlerinden olan Ramazân-ı şerîf orucunu tamamladıkları günü de onlara bayram kılmıştır. Çünkü farz olan orucu tutanlara, affını ve cehennemden âzâd etmeyi vaadetmiştir. İslâm’ın diğer bir rüknü olan Hac ibâdetinin yapıldığı, kurbanların kesildiği günleri de Müslümanlara bayram kılmıştır ki bu bayramların en fazîletlisidir. Cenâb-ı Hak, hacceden Müslümanları bağışlamış, onları yakınlarına şefâatçi kılmıştır. Ebû Mûsa’l-Eş‘arî Hazretleri “Haccedenler, akrabasından dört yüz kişiye şefâatçi kılınır, günahlarından anasından doğduğu günkü gibi sıyrılır” buyurmuştur.
Allâhü Teâlâ’nın dünyada Müslümanlara ihsan ettiği bu bayram günleri, cennette de umûmî bayram günleri olacaktır.
NÜKTE: Biraz da Bizim Çocuklara Kalsın!
İstanbul Boğazı’nda ulaşımın kayık ve vapurlarla yapıldığı zamanlarda, dalgınlığı ile bilinen şişman bir adam, vapura biner. Kalabalık olduğundan güçlükle bir yere sıkışır. Vapuru kaçırmamak için biraz koşmuş, terlemiş olduğundan mendilini çıkarmak için ceketinin yan ceplerinden birine elini sokar, mendili bulamaz. Öteki cebine sokar, orada da yok, ama cep fıstık dolu. Dalgın ve unutkan olan adam “Acaba! Cebimde fıstık varmış da benim mi haberim yok!” diyerek bir avuç fıstık alır, iştahla yemeye başlar. Yanında oturan zat dönüp bir kere yüzüne hayretle bakar. Adam “Fıstık yemek ayıp mıdır?” diye düşünür, hiç aldırmaz.
Avucunda bitince, bir avuç daha almak için elini yine cebine daldırır daldırmaz, yanındaki zat büyük bir nezaketle: “Efendim, yediklerinize âfiyet olsun. İsterseniz biraz da bizim çocuklara kalsın.” der. Meğer dalgın adam, yanındaki zatın cebini kendi cebi zannederek elini oraya sokarmış!